Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bazen kendimin, varlığımın her zamankinden daha az bilincinde olduğumu dehşetle fark ettim. Bu duygu o kadar yeniydi ki ilk başlarda çok şaşırdım.
Reklam
Ölüm hakkında düşünmeyeyim diye kendimi neye saracağımı şaşırdım. İçimde öyle büyük bir boşluk oluştu ki; göğsümdeki koca, kara, katran kazanın içine ne atsam, karadelikte kaybolur gibi kayboluyor. Âdeta meteliğe kurşun atıyor içim. Ne yaparsam yapayım dolduramıyorum, doldurmaya yaklaşamıyorum bile.
Sayfa 105Kitabı okudu
... - Biliyorum mösyö, karşınızda bütün hukuk sistemlerini tetkik etmiş bir insan duruyor. Şarklıların din anlayışı da hukuk anlayışı da çok sadedir. Bütünden parçaya giderek bilinenden bilinmeyeni kolayca bulurlar. Kainatın bir bütün olduğuna ve bir tanrı tarafından yaratılıp idare edildiğine inanırlar. Ne kadar sade ve anlaşılır değil mi? Hukukları da öyle, suçluyu cezalandırmada kısas uygularlar. Kimsenin itirazı kalmıyor. Çünkü kainat kanunlarına bakın, aynı esasın hakim olduğunu görürsünüz. Ölmüş hayvan leşine kanaat getirmeyip güzel bir ceylanı parçalayan aslan, avcının kurşunlarıyla can verir. İşte, kısas budur mösyö ve adildir! - Atalarımızın haklı olarak "barbar" dediği insanları övmenize şaşırdım mösyö! - Üzülerek söyleyeyim ki mösyö, beni anlayabilecek bilgiden mahrumsunuz! ...
Sayfa 340 - Timaş 1998Kitabı okudu
Dünya mı yalan söyle bu canlar mı yalan Sessizce gidenler mi kalanlar mı yalan Anlat! Nice yıl var ki şaşırdım kaldım Gerçek mi yalan yoksa yalanlar mı yalan.
Sayfa 67 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
-“Peki ama, insan kendi kendine nasıl inanabilir? Ya aldanırsa?” İhtiyar, başını sallayarak: “Hiçbir zaman aldanmaz.” dedi. -“Peki, neden bu kadar çeşitli dinler var öyleyse?” -“Çeşitli dinler var, çünkü insanlar kendilerine değil, başkalarına inanıyor da ondan. Ben de insanlara inandım, çam ormanlarında dolaştım durdum. Öylesine yolumu şaşırdım ki, hiç çıkamayacağım sanıyordum oradan. Türlü çeşit mezheplerden insanlar vardır. Hepsi de, sanki başkası yokmuş gibi, kendi dinlerini överler. Bu adamların hepsi de kör köpek yavruları gibi, birer yana dağılmışlardır. İnançlar çoktur, çeşitlidir ama, Ruh bir tektir. Bende de, onda da vardır o. Demek ki herkes kendi ruhuna inandığı gün, hepimiz birleşmiş olacağız! Herkes kendi benliğini bulsun, biz hepimiz de onunla birlik olacağız.”
Sayfa 404Kitabı okudu
Reklam
Ve bir gün her şey bitti... O kadar basit, o kadar kati bir şekilde bitti ki, ilk anda işin azametini anlamak benim için mümkün olmadı... Yalnız biraz şaşırdım, bir hayli üzüldüm; fakat bu hadisenin hayatım üzerinde bu kadar büyük, bu kadar değişmez bir tesiri olacağını asla düşünmedim.
Sayfa 132Kitabı okudu
Anlat! Nice yıl var ki şaşırdım kaldım Gerçek mi yalan yoksa yalanlar mı yalan?
Öleceğimi öğrenince çok şaşırdım. Azrail’i atlatmayı umduğumdan değil; bir gün herkes gibi ruhumu yetkili makamlara teslim edeceğimi elbet biliyordum. Ama o gün öyle uzak ve muğlaktı ki, galiba ölümümü görmeye ömrüm vefa etmez sanıyordum. Bilmek farkında olmama yetmiyordu.
Sayfa 5
Atinalılar, beni suçlayanların sizi nasıl etkilediğini bilemiyorum. Ama öyle ikna edici konuşuyorlardı ki, az kalsın ben bile kim olduğumu unutacaktım. Buna karşın, tek bir doğru laf etmediklerini söylemem gerekir. Sıraladıkları bunca yalan arasında, özellikle birine çok şaşırdım. Güya mükemmel bir hatip olduğumdan sizi aldatmamam için dikkat etmeniz gerekiyormuş! Hemen şimdi kanıtlayacağım üzere mükemmel bir hatip olmadığım hâlde, yüzleri bile kızarmadan böyle konuşmaları, yapılabilecek en büyük utanmazlıktır kanımca. Ancak, mükemmel hatip derken doğruyu söyleyenleri kastediyorlarsa ona bir şey diyemem! Eğer kastettikleri buysa, onların anladığı şekilde olmasa da iyi bir hatip olduğuma ben de katılıyorum.
Sayfa 31 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla Karşıma çıkıyorsun En serin imbatlarda Adını yazıyorum Bulduğun fırsatlarla Yüreğimin başına noktalarla, hatlarla Başbaşa kalıyorum sonunda heyhatlarla Sözde senden kaçıyorum
Filiz'i göreceğim için sevinerek uyanıyordum çünkü. Bir yandan da duygularımı anlayacak, alay edecek diye ödüm kopuyordu. Bir gün nasılsa cesaretimi topladım, arkasından yaklaştım, ellerimle gözlerini kapatıp bil bakalım ben kimim dedim. Ellerini ellerimin üstüne koydu, kıkırdayarak Osman dedi. Sesinde öyle bir sevinç vardı ki o an onun da bana âşık olduğunu anladım ve çok şaşırdım. Aşk bu kadar kolaymış diye düşündüm, günlerce boşuna acı çekmişim, çok kolay bir şeymiş aşk. Filiz'den sonra aşk beni hiç korkutmadı.
Bana özel bir lütufla bir dilekte bulunma ayrıcalığı bahşedildi;
“Ne dilersin?” dedi Merkür, “Gençlik mi, güzellik mi; güç mü, uzun bir ömür mü; en güzel bakireyi mi, yoksa sandığımızda bulunan öteki nimetlerden birini mi? Sadece bir tanesini seçeceksin ama.” Bir an şaşırdım kaldım. Sonra tanrılara şu şekilde hitap ettim: “Çok saygı değer çağdaşlar, dileğim tek şudur ki, kahkaha hep benden yana olsun.
Üç saray mensubuna birden aynı suç için üç farklı ceza veren bir kralın hikâyesi vardır… — Birincisini birkaç yıllığına hapse gönderir. — İkincisini ülke dışına sürgüne yollar. — Ama üçüncüsüne gelince, “ Gerçekten çok şaşırdım. Senden asla böyle bir şey beklemezdim,” der. Bu üç farklı cezanın etkilerini biliyor musunuz? — Birinci adam da ikinci adam da çok pişmandı. Ve tabii ki üçüncü de.. Ama üçününde pişmanlıkları için farklı nedenleri bulunuyordu. Üçü de aşağılanma ve yaşadıkları rezaletten dolayı mutsuzdu. Ama ilk ikisi kendilerini diğer insanların gözünde küçük düşürmüşken, “üçüncü adam asıl kendi öz gözünde küçülmüştü.” Bu çok büyük bir farktır. — Birinci adam çok geçmeden diğer mahkûmlarla ve orada çalışanlarla arkadaş olur ve mutlu sayılabilecek bir şekilde yaşar. — İkinci adam, ülkeyi terk ettikten sonra başarılı bir işe girer ve çok geçmeden çok para kazanmaya başlar. — Peki, üçüncü adam ne yapabilir ki? Pişmanlık duygusu çok derindir çünkü kendi gözlerinde rezil olmuş ve düşmüştür. İyi bir adam olarak bilinmiş ve bu nedenle kendisinden iyilikler beklenmiştir. Adama tam da adeta diken gibi batan budur.
Sayfa 162Kitabı okudu
Bir nene Nuh(as)'ın gemisini yapan ustalara süt taşıyordu. "Ne yapıyorsunuz?" Diye sordu. Onlarda"gemi yapıyoruz" dediler. "Ne olacak?" "Dünya deniz olacak iman edenler gemiye binecek etmeyenler boğulacak." Nene: "Sakın beni unutmayın, bana da haber verin" dedi. Bütün dünya deniz oldu neneyi unuttular. Günlerce su üzerinde kaldılar. "Ve denildiki, Ey yer! suyunu yut, ey gök suyunu tut" (Hud Suresi 44) Yağmur kesildi yerden çıkan su geri girdi oldu eskisi gibi. Allah herşeye kadirdir. Biz Allah'ın kuvvetini kendi kuvvetimizle mi ölçüyoruz. Fırtına geçti, nene geldi. Dediler, Nene sen nerde idin?" Oda;"Ben her vakit ki yerimde idim. Sen tufan görmedin mi? Ben bir şey görmedim, sadece bir gün ineğimin ayağında birazcık çamur gördüm. Bu çamur ineğimin ayağına nerden geldi diye şaşırdım dedi. Ne saf nene, ne pak nene ne iyi nene, şeriate sahip nene. Öbürleri ise şeriate düşman, gemiye pislediler Allah تعالى onlara uyuz verdi. Öyle kaşındılarki hiçbir kimse de çaresini bulamadı. Şeytan οnlara akıl verdi pisliklerinizi üzerinize sürün diye. Onlarda gemideki pislikleri üzerlerine sürdüler. Gemiyi tertemiz ettiler. Uyuzları o pisliği sürünmekle geçti. -Mahmud Ustaosmanoğlu (k.s) / Efendi Hazretlerimizin Sohbetleri 4
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.