Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İstanbul'da deniz gören daire
Ev sahibine, - Beyefendi, dedim, siz deniz görür demiştiniz sanırım. Yoksa duvara deniz resmi asılıp da ona mı bakılacak?... - Vay, ne demekmiş!... Evimden deniz görünmüyor mu? Hani, nerdeyse, evime deniz görmüyor dediler diye bizi evine hakaretten mahkemeye verecek. - Vallahi, affedersiniz, dedim, maksadım evinizi kötülemek değil... Ne ben, ne
Nesin yayınlarıKitabı okudu
Paravan yukanda derken sesim öyle kısıktı ki duyup duymadığından bile emin değildim. Külotunu çıkar. Demek ki duymuş. Ya sana çoktan çıkardığımı söylersem? Ben insanların arasındayım Bayan Fairchild. Bana işkence etme. Asıl sen bana işkence ediyorsun diyerek öfkelendim Tamam. Şimdi külottan tamamen kurtul. Eteğimi kaldınp külotu
Sayfa 34
Reklam
YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI «Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.» Uvertür Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük. * Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
Türkiye nedir? O her zaman birileri tarafından aranan bir şeydi. Ne olduğunu henüz bilmeden sevenler tarafından, ne olduğunu en başından sezip de sevmeyenler tarafından, ne olduğunu henüz bilmeden sevmeyenler ve ne olduğunu en başından sezip de sevenler tarafından. Ona ait olanlar, ona yaslananlar, ona tapanlar tarafından. Ona itiraz edenler,
“Denize düşen üç kardeşin bir Hawaii adasına sürüklendiği bir hikâye okumuştum. Bir söylence aslında, eski zamanlardan. Çocuktum okuduğumda, detayları tam olarak hatırlayamasam da şöyle bir şeydi: Üç erkek kardeş tekneyle balığa çıkıyor, fırtınaya yakalanıp sürükleniyorlar, tekneleri batınca uzun bir süre denizde yüzüp sonunda ıssız bir sahile
Doğan KitapKitabı okudu
Biraz uzun ama çok komik
(...) "Dur, kıpırdatma. Allah aşkına nasıl yaptın bunu!" Ayağa kalktı, hızla banyoya gitti, birkaç saniye ardından elinde sargı bezi ve birkaç şeyle döndüğünde acıdan elimin titreyişi iki katına çıkmıştı. "Tamam, tamam, dur... Sakin ol..." Sinirlerim öyle bozulmuştu ki gözümden birkaç damla yaş akıp elime damladı "Heh, bir de ağla. Aferin." Söylene söylene elimi sargı beziyle satarken onun da ellerinin titrediğini fark ettim. Başımı kaldırdım, burnumu çeke çeke, ağlaya ağlaya konuştum. "Senin neden ellerin titriyor!" "Ben de bilmiyorum. Kendi elimi kessem bu kadar kötü olmazdım." Titreyen elleriyle titreyen elimi sardıktan sonra endişeyle yüzüme baktı. "Anlaşıldı. Seni asla mutfağa sokmayacağız sulu göz." Gözyaşlarımın arasından gülerek ona sarmak için öne atıldım, tam o an ona sarılmak için dizimi yere dayadığımda lanet olası dizim lanet olası cam parçalarının üzerine geldi! Orada olduklarını tamamen unutmuştum, küçük bir çığlık koyverdim. "Ah! Bacağım!" İzmir! Ne yapıyorsun sen!" "AH!" (...) "Kafayı yiyeceğim şimdi! Kendini öldürmeye mi çalışıyorsun!"(...)
Sayfa 228 - Indigo yayın eviKitabı okudu
Reklam
_ yine mi bu salak diziyi izliyorsun kızım sen? _ neyi varmış dizinin ben çok seviyorum! _ sıradan bir aile işte oturup yemek yiyorlar, misafirliğe gidiyorlar, birlikte aptal şarkılar söylüyorlar...ne anlıyorsun bütün bunlardan? _ ya abi ben çok şey anlıyorum...mesela bize bak, ablam sürekli o züppenin peşinde , annem dersen babamla hep tartışıp odasına çekiliyor, ya sana ne demeli gece gündüz bilgisayarda oyun game ower yapıyorsun.... _ bizim aile böyle kızım işine gelmiyorsa başka bir yer bul kendine ha ha ha ha! _ hiç komik değil abi git ya başımdan bırak da filmimde doğru düzgün bir aile ortamı izleyeyim, sıcak bir yuvaya ihtiyacım var benim!. _ şimdi anlaşıldı senin neden bu salak... belki de salak değildir dur ben de bakayım biraz! _ bak bak iyi bak abi sen de seversin ailemizi....
Hanife Çıta
Hanife Çıta
Bir ninenin sözü kulağına küpe olsun: Hele önce yaşa! Önce çiğnen bakalım! Sen de çiğne! Hele burnunun ucuna kadar, şuraya kadar dol, ensende boza pişsin hele, yüreğin yüzükoyun yerlerde sürünsün bir; bu işi ancak o zaman tekrar konuşabiliriz. Ama şimdi delilik etme, anlaşıldı mı? Şimdi buradan çek git, gözümün nuru! O senin yerin dibine geçesi bir avuççağız ömrün benim için nedir ki? Senin olsun!
Sayfa 33
“Tamam, anlaşıldı; bir şeyler öğrenmiş, bir şeyler düşünmüşüz işte. Öğrendiklerimizin, düşündüklerimizin hepsini sayıp dökecek miyiz şimdi? Çiğlik edip ne kadar piştiğimizi mi anlatıyoruz?”
Bir ninenin sözü kulağına küpe olsun: Hele önce yaşa! Önce çiğnen bakalım! Sen de çiğne! Hele burnunun ucuna kadar, şuraya kadar dol, ensende boza pişsin hele, yüreğin yüzükoyun yerlerde sürünsün bir; bu işi ancak o zaman tekrar konuşabiliriz. Ama şimdi delilik etme, anlaşıldı mı?
Reklam
(Kadın yok) şark milletleri kadınlarının günü miting konuşması ;
Şarklılardan olan bu şehirde, hiç olmazsa mitinge karışacak birkaç tanecik yerli kadın aranıyordu. O anda bir kenardan feraceli, yaşmaklı birkaç kadın görünse, herkesin birden yüzü gülecekti. Yollar açılacak, gelenlerin ayakları altına halılar serilecekti. Hepsi de başköşeye geçirileceklerdi. Filmleri alınacak, resimleri çekilecekti. Her şey
Sayfa 197Kitabı okudu
Atatürk çok büyük insan…
Yıl 1922... Cephede kurtuluş mücadelesi sürerken cephe gerisinde de toparlanma çalışmalarına hız verilmiştir... Bu çalışmalardan biri de, Ankara’daki ögretmenleri bir çatı altında toplama, Ögretmenler Birliği kurma girişimidir. Toplantı için yapılan çağrıya üç kaşın ögretmen de katılır. Salona giren erkek öğretmenler, kadın ögretmenleri
Hanımına romantik olan erkeğin sonu;
Eski zamanlardan birinde bir yerde bir padişah varmış. Hep Hızır aleyhisselâmı görmek istermiş. Vezirlerine bu dileğini söylemiş. Onlar ise, “Sultanım, biz Hızır’ı bilmiyoruz ki bildirelim, görmüyoruz ki gördürelim, tanımıyoruz ki tanıtalım” demişler. Ama sultan, “İllâ ben Hızır’ı göreceğim” diye tutturunca vezirleri demişler ki: “Biz Hızır’ı
Sayfa 205 - Yazdığım en uzun alıntı bu olmalı
Aile Arasında...
-Öff! - Surat yapma anneye! - Niyeymiş, belki depresyon geçiriyorum... - Yalan konuşma... Çocukken geçirdin sen hepsini... Suçiçeği, kuşpalazı filan hep çıkarttın. Uyduruktan naz yapma şimdi. - İçim daralıyo içim... Afakanlar bastı... Depresyon bööle bişey demek... Anlaşıldı mı? Hüff... Hüf!- Kolonya kok.. Ferahlarsın... Belki de nazardan için sıkı lıyodur, halangile git kurşun dökün... - Halamgile gidiceeme şööle bi kuaföre filan gidiyim... Saçımı kahkül kestireyim,hafif tonunu açtırıyim... Kızıla kaçan kestane mesela... Değişiklik olur, moralim düzelir... - lyi bari, git orospu ol, açılırsın! Cadoloza bak, morali bozukmuş diye gidip pavyon karıları gibi süslenicekmiş... Baban saçını ööle kıpkızıl görürse seni naapar biliyo musun?
Boğaziçi Hastalığı
Niye ilerlemediğimiz şimdi anlaşıldı. Birtakımları, tutulan balıkları beceriksizliğimizden satamayıp denize döküyoruz da ondan bitürlü ilerleyemiyoruz diyor. Üniversiteye muhtariyet verilmediği için ilerleyemediğimizi söyleyenler de var. Kimisi de çöpleri sokağa attığımız, yollara tükürdüğümüz için bitürlü ilerleyemediğimiz düşüncesinde. Bana kalırsa ilerlemeyişimizin nedeni ne denize dökülen balıklar, ne üniversite muhtariyeti, ne de yollara tükürmemiz. Okumuyoruz da ondan. İnsan şurdan bir kitap almaz mı yahu?
321 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.