.................... BÜYÜLÜ AMA GERÇEK ....................
Birbirine bu kadar uzak aynı zamanda içiçe geçmiş iki olguyu roman gibi insan hayatına ışık tutan bir eser yapısıyla aktarması ve bunu belki de olabilecek en iyi şekilde yapması bu kitabın "Büyülü Gerçekçilik" akımının en iyilerinden olmasına hatta New York Times tarafından
Ömür İklim Demir’in tek kitabını çıktıktan dört yıl sonra okuyabildim ancak. Bu dört yıl içerisinde gitgide artan bir ivmeyle beğenilmiş kitap. Başta Haldun Taner Öykü Ödülü olmak üzere 3-4 tane de ödül kazanmış öykü üstüne. Ödüle de baktım, detaylarını öğrenmek için. 1987 yılından itibaren, Milliyet Gazetesi tarafından yazarın anısına verilmeye
'Serenad' okuduğum ilk kitabıydı Zülfü Livaneli'nin.
Öncelikle kitaba adını veren 'Serenade für Nadia' ya ilham olan o ünlü serenatı aşağıya bırakıyorum:
open.spotify.com/track/6BdrHOEmo...
Kitabı okurken yer yer açıp parçayı dinlemiştim. Bu yüzden artık bu parça
Amerika özgürlükler ülkesi. Lanse edilen tüm o şaşalı cümleleri ardında saklı bir tarikatlar, şehler ülkesi. Kurucuları başta olmak üzere bir çok gizli ve ya yarı gizli örgütün hüküm sürdüğü bir “kardeşlik” toplumu. Dayanışmanın önemini vurgulayıp duran ‘birey’sel bir toplum. Aslında liberal bir birlikteliğin rol modeli. Bir persona aslında gerçek
İŞTE GENE BEN ve SİZLERE YİNE OKUMUŞ OLDUĞUM ESKİ BİR KİTAPTAN, GÜZEL BİR İNCELEME DAHA. :) AMA UNUTMAYIN Kİ BU GÜZEL İNCELEMEYİ, BENİ PASO ENGELLEYEN ve İŞSİZLİĞİME SEBEP OLAN 1K’YA BORÇLUSUNUZ !!!
Savaşın tüm algısı tek bir kitapla değişebilir mi? İşte “Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” adlı eserimiz dünya edebiyat tarihinde, savaşın
Noel Kekinin Gizemi
Bu kitap eğer bir mönü olsaydı "Şefin Seçimi" olarak adlandıralabilirdi. Bu durumda şef de ben oluyorum.
Diyor Agatha Christie ve şöyle devam ediyor: Kitapta iki ana mönü bulunmaktadır: Noel Kekinin Gizemi ve Şamar oğlanı; antre olarak, İkinci Gong, Yirmi Dört Karakuş ve Düş, bir de tatlı Sarı Süsen.
Noel Kekinin
Öncelikle belirtmek isterim ki yazacağım hiçbir cümle kitabı tam olarak övmem için yeterli kalmayacaktır.
Kinyas ve Kayra...
Koca bir boşlukla başladığım hayatımın kitabını; bazı hasarlarla, büyük bir karmaşayla fakat kim olduğuma dair elime bırakılan dehşet verici birkaç netlikle bitirebildim.Çekilen varoluşsal sıkıntıları, acıları, özlemleri
Algofobi;acı çekmekten korkmak. Yalnız acı verici duruma karşı değil, aynı zamanda acı verici durum meydana getirebilecek her şeye karşı duyulan aşırı bir korku. Kişiye büyük zararlar veren ve sık tekrarlanan bu fobi, kişinin psikolojik acı çekmesine yol açarak, bir kısır döngü halinde, tekrar fobiyi uyandırır ve acı yaratır. Bu döngü kişi için oldukça yıpratıcıdır. Oldukça abartılı olan bu acı korkusu, anksiyeteye yol açabilir.
Bir an içinde Bihter ikide birde aşklarının keşfedilmesi ihtimaline karşı bu adamın ağzında tekrarlanan o rüya nağmesini, o yeşil sevda yuvasını hatırladı; bu yalana inanmıştı, bu adamın bütün yalanlarına inanmıştı. Ooh! Ne acı aldanış!..
Sayfa 307 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları 4.BasımKitabı okudu
Ertesi akşam evdedir annesi, orada
Odasında bir kavga vardır babasıyla
Acı, uygunsuz konuşmalar, tekrarlanan kavgalar
Yine para üstünedir kavga, ihanetler üstüne
.....
Nasıl dalar rahat bir uykuya
Bu asrın mutsuz çocuğu?
Noktalama İşaretleri
Nokta ( . )
1. Cümlenin sonuna konur: Türk Dil Kurumu, 1932 yılında kurulmuştur.
Saatler geçtikçe yollara daha mahzun bir ıssızlık çöküyordu. (Reşat Nuri Güntekin)
2. Bazı kısaltmaların sonuna konur: Alb. (albay), Dr. (doktor), Yrd. Doç. (yardımcı doçent), Prof. (profesör), Cad. (cadde), Sok. (sokak), s. (sayfa),
Şimdi kalkıp da şunu demeyin bana rica ederim: “Ne diye böyle acı öyküleri tekrarlar durursun be adam? Yaşam zaten kısa mı kısa, zor mu zor, dolambaçlı konuşup yaşamı kendine zehir etmek akıl işi mi sanki? Hem sonra, bu acılar bizi ilgilendirmez ki, seni ilgilendirir sadece, yalnız seni.” Cevabım şudur: “Hayır, heyhat! Sizi de ilgilendirir, sizleri de. iyi olurdu, biliyorum, sizleri ilgilendirmeseydi. Çimenlikteki bu tümsekler öyküsü herkesin başına gelir çünkü ve her birimiz, maksadımı açıklayayım artık, bu acı olayların olup bittiği bir bahçenin sahibiyizdir. Yüzyıllardır tekrarlanan eski bir öykü-
Bir gün önce birbirine tapan iki sevgilinin, kötü yorumlanmiş bir sözcük yüzünden, kin, öç, aşk ve acı dikenleriyle birlikte, iki ters yöne gitmelerini ve ikisinin de kendi yalnız gururlarına sarınarak birbirlerini artık görmemelerini kim anlayabilir? Her gün tekrarlanan bir tansıktır bu, ama gene de şaşırtıcı. Yalnızca türdeşlerimizin talihsizliklerinden değil, üstelik kendileriyle birlikte acı çekmemize karşın en yakın dostlarımızın talihsizliklerinden keyiflenmemizi kim anlayabilir? İşi uzatmamak için işte size yadsınmaz bir örnek: İnsan ikiyüzlülükle evet der, ama kafasındaki hayır'dır.