Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Fetihten sonra patrikhane kendisine müracaat ederek Rumların Müslümanlardan ayrı olarak kendi mahkemelerinde muhakemesine dair müsaade istemiş, o zaman adil ve hürriyetperver padişah, arzularını kabul edeceğini lakin daha önce bizim mahkemelerimizi gezip bir fikir edinmelerini tavsiye etmişti. Üsküdar, Kütahya ve Konya’da Müslüman Türk’ün mahkemelerinde bir nevi tetkik gezisi yapan papazlar dönüşte “Arzumuzdan vazgeçtik, biz sizin mahkemelerinizde muhakeme edilmek istiyoruz.” demişler, gördükleri adaletten şaşkına dönmüşlerdi.
Mütareke Dönemi İstanbul'u
Sur içindeki eski İstanbul, Fransız işgal bölgesiydi. Beyoğlu ve Boğazlar mıntıkası ise Britanya'ya bırakıldı. Kadıköy ve Üsküdar bölümünde İtalya kontrolü ele geçirdi. Bununla beraber şehrin yüksek komutası ve genel denetim Britanya Yüksek Komiserindeydi.
Sayfa 100
Reklam
Aziz Üsküdar..
İstanbul'dan ayrıdır Üsküdar.Zaten haritalarda İstanbul yakası için*Constantinopl* diye yazar.Üskudar'ı saymazlar.Zenginiyle,yoksuluyla,orta hallisiyle kendi başına bir şehir..Üst yanında Yahudi mahallesi var, Ermenileri var ama asıl özelliği Müslümanlık olan bir şehir.
Sayfa 119
1352
Üsküdar, Kadıköy ve Marmara adalarının fethi.
Sayfa 31 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Karşıda Üsküdar, yeşil bir çizginin üstünde hırkalı evler. “ Başımı biraz omzunuza koyabilir miyim ? “
Sayfa 42 - VapurdaKitabı okudu
Khyrsopolis (Üsküdar)
"Denizin üstünde, kıyıya doğru uzanan yüksek bir ova vardır. Burası Khrysopolis [="altın kent"] olarak adlandırılmaktadır. Kimileri, Pers hakimiyeti sırasında Perslerin şehir devletlerinden vergi olarak topladıkları altınları burada sakladıklarından, çoğu kimse de Khryseis ve Agamemnon'un oğlu Khrysos'un mezarı burada olduğundan Khrysopolis adını aldığını söyler. Nitekim Khrysos, Aigisthos ve Klytaimnestra'nın korkusundan kaçarak, o sırada Tauros'ta Artemis rahibesi olan kız kardeşi lphigeneia'ya ulaşmayı tasarlamıştı. [Yol üstünde iken] hastalanıp öldüğünde burada gömülmüş ve bölgeye adını vermiştir. Bölge, belki de elverişli limanı nedeniyle altınla harika şeyler satın alan kimseler [yani bölgede karlı alışveriş yapanlar] tarafından bu ismi almıştır."
Reklam
Celallerin çoğunun hanedanı ortadan kaldırma gibi bir niyeti yoktu. Kalenderoğlu gibi bazı eşkiyalar niyetlerinin, Osmanlı otoritesinin üsküdar'dan ileriye geçmemesi ve Anadolu'da hakimiyet kurmak olduğunu söylemişlerdir. en tehlikeli asilerden biri olan canboladoğlu Ali paşa ise Kuzey Suriye'de ayrı bir devlet kurma niyetini taşıyordu. hutbe okutmuş para bastırmış. maanoğlu Fahreddin'le birleşerek Trabluşşam emiri seyfoğlu Yusuf'u mağlub etti. Adana'ya kadar olan bölgeye hakimiyetini yaydı.
Sayfa 140Kitabı okudu
Tütün içme yasağının olduğu günlerdir. Sıkı yasağa rağmen tiryakiler gizli mekanlarda tütün içmeye devam etmektedir. Sultan Murat bir gün yine tebdil-i kıyafet Üsküdar taraflarında bir kahvehaneye gider. Kahveci derviş kılığındaki padişaha “dede sultan ne içersiniz” diye sorar. Padişah da “ kahve” deyince kahveci kulağına eğilerek “tütün de içer misiniz” der. “Hayır” cevabını alan kahvecinin içine bir kurt düşer zira Sultan Murat ın tebdil-i kıyafet gezdiğini bilen kahveci derviş kılığındaki padişahın önüne kahvesini koyarken “safa geldin dede sultan, ismini bağışlar mısın?” deyince “Murat” cevabını alır. Bu defa eli ayağı titreyen kahveci “Han’ ı da var mı?” diye sorar. Padişahtan “evet” cevabını alan kahveci tütün içilen odanın kapısını aralayıp “Ağalar! Hazır olun cenaze namazına” deyip bayılır. Kahvecinin bu halinden hoşlanan Sultan Murat orada bulunanları affeder fakat kahvehaneyi de yıktırır.
Sayfa 194Kitabı okudu
Üsküdar rıhtımında paltosuna sarılı, Üşüyordu sevdası boyundan uzun adam. Karların üstüne mahzun gözüyle yazdı: "Kaderin üstünde bir kader vardır" .... Bakındığı öteler ufuktan uzun adam. Kaldırdı başını avucunu açarak: "Bizi sen ekmeksiz, susuz, havasız Ve vatansız bırakma Allah'ım!" Dolarlar yeşilse kubbeler de yeşildi.
ÜSKÜDARA KADAR Atı alan Üsküdarı geçti Üsküdarda düğün dernek başladı Damat gerdeğe girdi Gelin kız oğlan kızdı Ooo kekâh... Atı aldı Üsküdarı geçemedi Üsküdarda yağmur selledi Yağmurdan kaçan doluya tutuldu Ho ho Üsküdarda sabah oldu Ne atı gördü Ne Üsküdarı bildi Kör değildi Topal değildi Elin züğürdü düz yolda yolunu şaşırdı Heey Üsküdar Canım Üsküdar Ocağın geniş, tenceren dar Haydi beyler tamam Ü S K Ü D A R A K A D A R.
Reklam
Üsküdar bir hazine idi. Bir türlü bitmiyordu. Valide-i Cedid'in biraz arkasında Aziz Mahmud Hüdai Efendi vardı.
Sayfa 169
TEPEBAŞI'ndaki İngiliz Elçiliğinin bahçe kapısının önünde bavullu, torbalı, çantalı, sarıklı, fesli yüzden fazla Osmanlı toplanmıştı. Birbirleriyle itişerek, kakışarak, panik halinde, içeri girme ye, kapıdaki görevliler de düzeni korumaya, sığınmacıların birer birer içeri girmesini sağlamaya çalışıyorlardı. Bir İngiliz askeri içeri girmek
Sayfa 134Kitabı okudu
BEN DİYEVİM SEN DİNLE "Arkadaşlık" kuru bir laftan ibaret olmamalıdır. Arkadaşlık; hemhal olmayı, birlikte hissedebilmenin yanında, birlikte düşünebilmeyi de gerektirir. Hakikati ne olursa olsun, anlatılagelen şu hikaye buna güzel bir misaldir. Gün, sefere çıkma günüdür. Küreklerin suya vurmasından doğan ses dışında, sükûtun hâkim olduğu bir kayık, Sultan'ı ve yakın dostunu Üsküdar'a doğru götürmektedir. Nedendir bilinmez, Yavuz Sultan Selim, ansızın yakın dostuna sorar, sükût kısa bir anlığına dağılır, "Hasan Can, kahvaltı yaptın mı?" "Yaptım sultanım." "De bakalım, yumurta sever misin?" "Severim sultanım." Sultan, sorusunun cevabını bulmuş gibi susar. Hasan Can da kendisine neden böyle bir soru sorulduğunun ardını aramaz. O da susar. Aradan yıllar geçer. Mısır seferi başarılmış, geriye dönülmüştür. Bu sefer Üsküdar kıyılarından ayrılan bir kayık, Sultan'ı ve Hasan Can'ı Sarayburnu tarafına aheste aheste götürmektedir. Yine küreklerin suda çıkardığı sesten başka, ses yoktur kayıkta. Yavuz Sultan Selim, birdenbire başını yakın dostuna çevirir ve sorar, "Nasıl bre?" Hasan Can, sanki aradan hiç zaman geçmemiş gibi cevaplar, "Rafadan, sultanım."
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.