"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
"Eğer okuduğumuz bir kitap bizi kafamıza vurulan bir darbe gibi sarsmıyorsa, niye okumaya zahmet edelim ki?"
Franz Kafka'nın dediği gibi bu kitap beni sarstı, beni fazlasıyla rahatsız etti.
Duyguların, kelimelerle damara enjekte edildiği kitaplardan bu.
Beton yolun iki yanı, birbirine dolaşmış kuru otlardan bir şilteyle kaplı
Lev Tolstoy dan detaylı olarak bahsetmiştim. Tekrara düşmemek için linkini bıraktım, oradan kısaca okuyabilirsiniz.
Diriliş romanını Tolstoy 1899 yılında yazmıştır ve bu büyük kalemin ne yazık ki son kitabıdır. Evet biliyorum sizde diyorsunuzdur keşke daha çok yazsaydı, diye. Ama yine de edebiyat
Her şey bir renk ile başlar. Evet bir renk. Çocukluğumuzdan itibaren hatta cinsiyetimizin öğrenilmesinden itibaren. Kimliğimize atfedilen renkler. Kız ise pembe renk erkek ise mavi renk kullanılarak kutlanıyor o önemli¿ gün. Bu mavi pembe ikiliğini icat eden zeki¿ pazarlamacının kim olduğunu düşünmeden edemiyorum doğrusu. Hem bebek giysilerini
Küçük İskender
Ayak izlerimizde ölüp erimiş peri pelerinleri
Periler birbirine düşman, pelerinler birbirine küs
Sana bugün bir mektup yazdım:
En çok
En çok güllerden sözettim
ㅤ
‘’Fakat Tanrı zaman zaman insanı, düşünülemez olanı düşünmek zorunda bırakır.’’
Hugo ve Nebula gibi birçok prestijli ödüle layık görülen Amerikalı yazar
Ursula K. Le Guin, yazdığı çocuk edebiyatı ürünleri, şiirleri ve denemelerinin yanı sıra içerisinde bilim-kurgu ve fantastik eserlerinin de bulunduğu spekülatif kurgu alanında da birçok çalışmaya imza
Böylesine önemli ve tüm edebiyatseverlerin okuması gereken bir kitaba benim gibi basit bir okuyucunun inceleme yazısı yazmasının gereksiz bir şey olduğunu düşünerek açıkçası yazmayı pek istemedim. Ama genellikle okuduğum kitaplar hakkında hiç olmazsa bir kaç satır da olsa bir şeyler yazma alışkanlığı beni rahat bırakmadı. Affınıza sığınarak kitap
“Ben, Beckett ve Şehrazad’ın evliliğinden doğmuş bir çocuğum.”
Kendini böyle tanımlıyor Toptaş. Kimilerine göre sığ, dar bir yaşamdan bizlere uzanıyor sararmış kimi zaman iç ısıtan kimi zamanda ısısı içine sığmayıp dimağımızı yakan sözleriyle. İçimizden biri. Şimdi odanın kapısını açıpta karşına çıkan annen, baban ya da kardeşin o. Yazmayı
Köy Enstitülü Delikanlı, Fakir Baykurt'un özyaşam serisinin ikinci kitabı. Bu kitapta Fakir Baykurt; serinin ilk kitabı olan ‹Özüm Çocuktur›un son sayfalarında Gönen Enstitüsü'nde okumak için yola çıkan Tahir'in, 1943 - 1948 yılları arasında köy enstitüsünde geçen delikanlılık yıllarını anlatıyor okuyucusuna.
17.000 köy çocuğunun okuma olanağı
Uzun bir süredir öykü ağırlıklı okumalar yapmaktayım. Daha önce paylaşmış olduğum bir alıntıda yer aldığı gibi (#69389465), ben de herkesin bir öyküsü, şiiri, şarkısı olması gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle okumuş olduğum 164 tane öykü kitabının içinden bana dokunan öyküleri bir ileti altında paylaşmak istedim.
Bu
...
Ezilmişliğin, hor görülmüşlüğün baskısı altında direnmeyi en onurlu şekilde becerebilmiş, "idol" gördüğüm Yılmaz Güney'i anlatma çabaları elbette birkaç sayfaya, kitaplara sığamayacaktır. Hangimiz kendi yaşamını bu kadar değerli anlar ile doldurabilecek ki? Hangimiz bunu başarabilenleri anlayacağız?
Yılmaz Güney'i daha küçük
Kendime yakın bulduğum, içimde hissettiğim, aynı duygularla taştığım kelimlerle başladı..
Tekkeyi hem seven; hemde içinde sıkışmış gibi daralan bir ruhun feryadı niteliğinde ulaştı bana. Bir insan ya bulunduğu yere uyum sağlamaz mutsuz olur; ya da kök salar huzur bulur sanırdım. Hem sevip hem de içinde daralan ruhların çokluğuna tanık oldum.