Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ah, gümüşi ay ışığım.
"Ona âşık olmuştum. Onun uğruna o an orada canımı verebilirdim. Muhteşem bir adamdı. Şeyh Muhammed. O benimdi. Simsiyah bıyıkları, gür sakalları vardı. Ve de kıpkırmızı dudakları."
Sayfa 103 - Koridor YayınlarıKitabı okudu
Tamam ALİKUŞUM. :)
"Gerçekten tam anlamıyla bir buz prenssin.Erimeyeceksin asla değil mi ?" ''Hayır, fazla eridim birine, ondan böyleyim .” ''O kız değil mi? Şu sürekli yanınızda gezen.. . ' ''Çok mu belli ediyorum uzaktan ?" dedi Ali hafiften gülerek, ''İnkar etmeyeceğim. ” ''Gerçekten anlamıyorum seni," dedi Bade yatağın diğer
Reklam
Shasta o an kıpkırmızı kesildi ve yıldırım hızıyla konuşmaya başladı. “Bana bak Aravis” dedi, “Umarım seni etkilemek, farklı olduğumu göstermek ya da o türden bayağı şeyler yapmak için bu halde geldiğimi (borucu ve diğerleriyle) düşünmezsin. Bana kalsa eski giysilerimle gelmeyi tercih ederdim fakat onları yaktılar. Ayrıca babam dedi ki—” “Baban mı?” dedi Aravis. “Anladığım kadarıyla Kral Lune benim babam” dedi Shasta. “Bunu tahmin etmeliydim; Corin’in bu kadar bana benzemesi… Anlayacağın, biz ikiz kardeşleriz. Ah, hem benim adım Shasta değil, Cor.” “Cor, Shasta’dan daha iyi bir isim” dedi Aravis.
Doğan Egmont YayıncılıkKitabı okudu
Yeni dünyamızda hepimizin dürüst, çalışkan olması beklenirken, ben şeytana uyup durugörümün eriştiği noktayı Şefimden saklamayı düşündüğüm için ki bizler, on iki yaşına kadar okullarda güne doğruluktan ve dürüstlükten asla ayrılmayacağımıza dair yeminle başlardık- utandım; yüzümün kızardığını, kulaklarımın yanmaya başladığını hissettim. Hatta o an uçlarının kıpkırmızı olduğuna emindim.
Ömrümün en uzun, en bitmez yolculugunu yaşıyordum. Otobüsün penceresinden hızla akıp giden manzarayi, kayıp giden hayatıma benzettim. Akıp giden zamana dur diyemiyordum ve hayatım avuclarimin arasından kayıp giderken sadece izlemekle yetinmek zorundaydım. Yol boyuna o kadar ağladım ki, bir ara mola verdiğimiz otogarda kendime baktığımda ağlamaktan kıpkırmızı olan gözlerimi gorunce bir an kendime gelmem gerektiğini animsayip toparlanmaya calistim.
"Gerçekten tam anlamıyla bir buz prenssin. Erimeyeceksin asla değil mi ?" ''Hayır, fazla eridim birine, ondan böyleyim .” ''O kız değil mi? Şu sürekli yanınızda gezen.. . ' ''Çok mu belli ediyorum uzaktan ?" dedi Ali hafiften gülerek, ''İnkar etmeyeceğim. ” ''Gerçekten anlamıyorum seni," dedi Bade yatağın diger
Sayfa 213Kitabı okudu
Reklam
Belki de gelecek için çabalarken şimdiyi öldürüyoruz kendi ellerimizle?
"Onu sattığımız gün bir tüfeğim olacak," dedi, incinin parıldayan yüzeyinde tüfeğin görüntüsünü aradı ama göre göre yere yığılmış, boğazında ışıl ışıl kanlar sızan bir karaltı görebildi. "Nikahımız büyük bir kilisede kıyılacak," dedi çabucak. Ve o an incinin yüzeyinde berelenmiş yüzüyle gece yarısı eve doğru sürünen Juana'yı gördü. "Oğlumuz okuma yazma öğrenmeli," diye haykırdı çılgınca. Ve incide, Coyotito'nun ilaçtan şişen, kıpkırmızı kesilen yüzü belirdi.
Ah, Zarifoğlu...
Acaba bugün neler olacak? Kim bilebilir. Ufuklar aydınlanıyor işte. Şehirlerden çok uzaklarda bir gelincik tarlası sabahın ilk ışıklarını karşılamaya hazırlanıyor. Güneş tam doğacakken çıkan hafif bir esintiye kadar, incecik otlar bile hiç kımıldamadan beklerler. Güneş sanki görülen bir şey değil de duyulan bir şeymiş gibi etrafı
Bu noktada Kont, "Ama..." diye ekledi. "Ama... eğer hayatta kalırsa ve yeniden bir araya geldiğinizde aşkına karşılık vermezse ne yapacaksın?" "O zaman..." Larmica bir an bile duraksamadan cevap verdi. Tüm vücudundan sevinç ateşi fışkırıyordu. Gözleri alev alev parlasa da tutkuyla nemleniyor, kıpkırmızı dudakları hafifçe aralanmış, ıslak ve kaygan dili kendi iradesi varmışçasına dudaklarını yalıyordu. "Bu sefer onun işini bitirirsiniz. Kalbini söküp boynunu koparırsınız. O zaman, o adam tam anlamıyla benim olur. Ve ben de onun olurum. Kesiklerinden süzülen tatlı kanı yudumlar, kuruyup solmuş dudaklarını öptükten sonra kendi göğsümü kesip açar, asilzadelerin sıcak kanını onun boğazından aşağı dökerim."
Birdenbire ellerimi öpmeye başladı. Yüzü kıpkırmızı olmuştu. Şimdi yalnız kıpkırmızı küçük kulaklarını, ensesinin çukuruna düşmüş dumanlı kumral saçlarını görüyorum. Bir an içinde değişivermiştim. Bir başka insandım. Bütün muhakemelerim altüst olmuş, fikirlerim değişmişti. Bu anda benden her şey yapılabilirdi.Bu ellerimin öpüldüğü birkaç saniyede benden bir dünya istenebilirdi. Ben bu dünyayı yaratacak kadar kuvvetliydim. O artık dudaklarını ellerimin tüylerinden tırnaklarına kadar gezdiriyordu. Bir zaman yanağının, kırmızı ve yanan yanağının da elime bir kumaş temasıyla süründüğünü hissettim. Ellerimi, bu sevilen, sevilmeyi yadırgayan ellerimi, kendisine bıraktım. Ellerim benim olmaktan çıktı. Kafam müsterih bir iklime çekildi. Düşünmekten durdum.
Reklam
Olan olmuştur olacak olan da olmuştur.. ..saat kurarak güne başlayanların hikayeleri… Çaresiz insanlar son bir umut olarak son bir kurtulma arzusuyla toprağın altına girer gibi, karanlıkta bir okyanusun sularına dalar gibi gözlerini kapatırlar. Gözlerini kapamak çocukluktan kalma ilkel bir savunma silahıdır; hiçbir sorunu çözmez, sadece sen
Komutan sarhoş olursa
Komutan elini masaya vurdu. "Senin aklın fıkrin kadında" dedi. "Okuldayken de böyley- din sen, habire atar tutardın, ama bir bok yiyemezdin. Herkesin iki, üç kız arkadaşı varken, sen gazetelerdeki arkadaş arıyorum sütunianna haftada otuz tane mektup gönderirdin." "Yalan söyleme!" dedi diğeri. "Kızlar
Sayfa 150Kitabı okudu
Sonra dolu gözlerle Nisan'ın girdiğini gördüm. Onu görünce benim de gözlerim doldu, neden bilmiyorum, onu çok kısa tanımıştım ama birbirimize öyle muhtaçtık ki aramızdaki bağ çok farklıydı. Nisan'ın elini tutan elin sahibi Eren'di ve onun da gözleri doluydu. Sonra Bulut girdi, içinin bunalmışlığı yüzüne vuruyordu, bana gülümsemeye çalışarak elini kaldıdı ve selam verdi. Ona gözlerimi kırparak karşılık verdim. Sonra içeri Uraz ve Araz girdi. O an hissettiğim şeyin tarifi yoktu ashında. Uraz'ın Araz'a kavuşmuş olması, şu an burada yan yana olmaları ve bu kadar benzemeleri inanılmazdı. Uraz'ın kıpkırmızı gözleri şu an bu odada dikkatimi en fazla çeken şeydi. Gözleri neden kırmızıydı? Ağlamış mıydı? Üzgün müydü? Öfkeli miydi? Bana baktı ve göz kırptı, ona iki gözümü birden kırparak karşılık verdim İşte "herkes" buradaydı. Hayatımdaki herkes...
Ben... siz yokken kitabınızı okumaya başladım. Bunu yavaşça, tatlı, içime işleyen bakışlarını gözlerime dikerek söyledi ve kıpkırmızı kesildi. — Ya, öyle mi? Ee, nasıl, beğendin mi? Yüzüne karşı övülen yazarın mahcupluğunu duyuyordum. O an onu öpmek istiyordum. Ama yakışık almazdı bu. Nelli bir süre sustu. Sonra, derin bir kederle beni süzerek: — Neden, neden öldü? diye sorup gözlerini yere indirdi. — Kim öldü? — O genç, veremli... hani kitaptaki? — Ne yapalım, öyle gerekiyordu Nelli. — Hiç de gerekmiyordu.
Ve o kıpkırmızı an.
"Santiago, yavrum!" diye bağırmıştı. "Neyin var?" Santiago Nasar, onu tanımıştı. “Beni öldürdüler, Wene Hala” demişti.
136 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.