Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

H.tugce

H.tugce
@H_tugce
Allah tan korkuyorum diyenlerden bolca bolca korktuğumuz bir zaman
Izmir, 25 Ekim 1981
508 okur puanı
Mart 2019 tarihinde katıldı
KENDİNE BÜYÜ YAPILDIĞINI DÜŞÜNEN BİR DANIŞANIN PSİKOLOGLA OLAN DİYALOĞU Deniz, 33 yaşında üniversite mezunu, zengin bir ailenin kızıydı. Babasının maddi durumu iyi olduğu için şimdiye kadar hiç çalışmak zorunda kalmamıştı. Kendisinden 10 yaş büyük olan Arif ise lise ikinci sınıfta okuldan atılmıştı. Tanıştıklarında işsiz olan Arif, denizin
Reklam
"Farklıysan yalnızlığa mahkumsun" Kitabın özeti bu
" Hayatında yalnızlıktan başka bir şey görmediği için, müthiş yalnızlığının farkında bile değildi.. "

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Kelimelerimiz ve hikâyemiz sana emanet. Onu koru. Onu besle. Onu yeşert. Onu büyüt. Bütün aşıklar gelip altında otursunlar." "Seni sevmek için gönderildiğim bu dünya kötü olamaz." İki dağ arasında yankılanan bu nefese ikisi de aşk diyordu. " "Bir garip gidiş oldu seninkisi. Kaderin bana kazdığı mezarı daha da daralttın. Seni görmenin sevinciyle, bana yönelişinin sevinciyle, bana gülümsemenle kalbimin nasıl da ferahladığını bilmiyor musun? Sen bana nefessin. Sen bana cansın. Sen nerdesin? Nereye gittin, neden gittin? Ölmedim. Ölemedim. ......... Seni acayip şartlarda sevdim. Sana kavuşmak neredeyse imkânsızdı. Sınırları aşmayı öğrettin bana. Ellerim güçlendi sanki senle. Kalemden, kitaptan başka şey görmemiş ellerim. Seni tuttukça güçlendim. ................ Büyük savaşlar başlayabilir. Seni seviyorum. Amerika'nın bizi bombalama ihtimali var. Seni seviyorum. Rusya bizi işgale kalkışabilir. Seni seviyorum. Müslümanlar topyekun bir savunma ve taarruz savaşına girebilir. Seni seviyorum. İkinci kitabım çıkabilir. Seni seviyorum. Çalıştığım devlet dairesinden ayrılabilirim. Seni seviyorum. Uykularım azalıyor. Seni seviyorum. Emekli olup bir dağ evine taşınabilirim. Seni seviyorum. Yalnızım. Seni seviyorum. Dünyadaki bahanemsin. Sana tutunuyorum. Benden önce ölme. Seni seviyorum...
sıkılmadan çok keyifle okuyacağınız, içerisi bi dünya bilgi dolu, fotoğraf ve resimlerle desteklenmiş bir tarih kitabı arıyorsanız bu kitabı mutlaka okumalısınız. ️ Anadolu adının nereden geldiğini ️Dünyanın ilk edebi yazarı, tarihçisi ve coğrafyacısı kişiler ️Antik dünyanın 7 harikasından Anadolu’da inşa edilenler ️Dünyanın bilinen ilk
Reklam
KRALİÇE'NİN ONURUNA İHTİYACIMIZ YOK! Ousmane (Osman) Sembène, Senegalli ünlü bir yazar, senarist ve yönetmen... Ancak onu özel yapan bunların hiç biri değil... Sembène, 1997 yılında İngiliz Kraliyet Ailesi Özel Onur Ödülü'ne layık görüldü. Törene katıldı ve kürsüden II. Elizabeth'in yüzüne karşı, dünyayı şok eden şu konuşmayı yaptı ve ödülü
Kitap okumayan bir kimsenin, okuma bilmeyene karşı bir üstünlüğü yoktur.
Ortaçağ iktisat ahlakı -akişler
Vurana elsiz gerek,sövene dilsiz gerek, Derviş gönülsüz gerek, Sen derviş olamazsın.
Sayfa 88 - Ismail akgun matbaasi-1951
Faaliyet Bu kelimenin tdk (türk dil kurumu)rahatsiz edici tarafi neydi. Neydi faaliyet kelimesinin esrarı Neden bu kadar rahatsiz olundu... Faaliyet neydi neden etkinlik oldu Perdeyi aralama vaktim gelmişdi.. Ve rölante süreçten çıkmanin vaktide!
Modern insanın temel meselelerinden birisi de ölümle yüzleşememesi ölüme doğrudan bakamaması dahası onu inkar etmeye yönelmesidir. Bir tür beden oymacılığı olan kozmetik endüstri ve plastik cerrahi ölümü durdurma saplantısından ekmek yemektedirler. Ölümün inkarı giderek hayatını inkarına dönüşmekte varoluşsal nevroz insan ruhunu yurt edinmektedir. Gaye yokluğu ile birlikte bir Gulyabani gibi insanın yolunu kesmekte hayat anlık hazların doyurulduğu bir ritüeller dizisi olarak algılanmaktadır. Böyle bir fidelikte mistik yönelişler kaçınılmazdır. Kemal Sayar / Kalbin Direnişi
Reklam
Bizimle anılan bir coğrafya var. Taşı bizim, toprağı ve suyu bizden... Mâliki ruhumuzdur. "Türk'ün adı sanı yok olmasın diye..."
12 Eylül
Ah keşke sizde okusaniz ah keşke hepinize okuma sansim olsaydi, Oturup birlikte aglasaydik 3.basımı buldum tüm gecemi bu kitaba verdim. İçimdeki sızı artık uyutmaz beni herkese günaydın
Risale
Şems! Ey seyyarelerin en tekinsizi! Çarpacak bir beni mi buldun? İyi ki beni buldun. Hoş âmedî! Hoş âmedî! Seni arıyordum Şems! Ama dağıla dağıla. Seni bekliyordum Şems! Ama savrula savrula… Allah'ım beni Şems ile yarala! Öyle yarala ki akan gözyaşlarım cehennemi söndürsün. Ağlamaktan kör olup görmesem de cennetini. Sen varsın ya! Şems, Kimya'nın yüzüne doğru eğilirken, pencereden bir ışık huzmesi süzüldü odaya. Oda göz kamaştıracak bir şekilde ışıkla dolmuştu. Bir gül kokusu yayıldı odanın her yanına. Kimya başını pencereye doğru çevirdi. Hemen ayaklarını dizlerine, dizini ise karnına doğru çekti. Tıpkı bir bebeğin anne karnında durması gibi. Kimya yatağın içinde doğrulmaya çalıştı. Tebessüm etti. Dudağından; "Efendimiz... Efendimiz..." Başı yastığın sağ ucuna düştü." Herkes kendi yüreğinin diline uygun kitaplar okur.
Yedinci ve en tesirli bıçak darbesi ensesine gelir boynu sağa doğru bükülmüştür. Dervişler yere kapanmasını bekleye dursun. Şems Hz. Peygamberin şu hadisini sesi boğuk mırıldanır: “Allah’a kavuşmayı isteyeni Allah da sever” Dervişlerden birisi sırtına tekmeyi vurur. Yüzüstü taş zemine kapanır, dudağı patlamış, dişleri zemine dökülmüştür Siyah feracesi kanlar içinde bordoya dönmüştür. Saçlarından tutarak kafasını kaldıran dervişin niyeti Şemsin başını gövdesinden ayırmaktır Baş derviş engeller. Bırakın son nefesini versin. Sonra da en yakın bir kuyuya atın. Kıyafetine sarıp atın. Avluyu yıkayın. Sabah ile yola çıkarız. Şems hala son nefesini vermemiştir Sille taşının üzerindeki başını hafifçe göğe kaldırır ve: “Allah ne güzel sevgilidir. Rabbim sana aşığım. Ve bu canı sana hediye ediyorum.” Mevlana içeri girer, mendili koklar eli titreyerek açar. İçinden saman kağıda yazılmış bir not çıkar: “Yemin ederim ki ölümümün gözlerinin önünde olmasını isterdim. Gör ki aşk için ölmek ne demekmiş.” Mevlana olduğu yere düşüp bayılmıştır.Geceden sonra doğan ve kalplerin çöllerini cennetlere çeviren bir gözyaşı bu. Çoraklaşmış ve çöle dönmüş kalpler; açın sadrınızı! Aşkın gözyaşları, serin serin, sağanak sağanak, üzerimize damlıyor; bakın gökyüzüne, nasılda aşk yağıyor.
Aradığın şey o kitaplarda değil, aradığın şeyi okuyarak bulamazsın. Sende eksik olan şeyi gözlerinle tamamlayamazsın. Aradığın şeyi dünya’da arayacaksın, aradığın şeyi yüreğinle bulacaksın. Dünya’da ki tüm kitaplar, tüm hesaplar, akıl oyunları, sayfalarca laflar, sevginin yerini tutmaz. Okuyarak öğreneceksin ama severek anlayacaksın. Şemsi Tebrizi Yani demişki aradığın şey sonsuzluğun sonunda,bulursan aşık bulamazsan maşuk, Bulursan vuslatın,bulamazsan hasretin olur Hertürlüsünde yanarsın,ya kızıl alevlerde yada yanıp yanıp tütmeyen ateslerde, Hertürlüsü yakarken demiş,ya RABBİ,ne, Ya belana varacaksın...demiş... H.Tuğçe.B.
Sondaki tavsiyelerimi dikkate alıp öyle değerlendirin
....Ne çare ki Âdem başarısız oldu. Birleştirilmesi gerekeni birleştirip ayrılması gerekeni ayıracağı yerde, o birleşmiş olanı kopardı. Tekvin 2'deki düşüş hikâyesinden esinlenen Kabalacı bir metaforla ifade edildiği gibi, Âdem "meyveyi ağacından ayırdı" ve böylece "bahçeleri tahrip etti"... Niyetleri iyiydi; fakat sonuç
Reklam
Ne olmalı, nasıl olmalıyız? Evvelâ kendisi bakımından mesele olan insanın, derunî-iç dünyasının ve genişliğine doğru şu alelâde hayat plânı için, şuurun bütün yön-seviye ve ihtiyaçlarına cevab verebilecek bir “insanî hakikat” anlayışı bulunmadan, günümüzün şu bildik kadın-erkek meselelerinin çözümüne dair söylenen herşey, kopuk ve güdük kalmaya devam edecektir. Mutlak Fikrin gerekliliği ve kurulamazlığı, şuur seviyesinin bunu idrak etmiş imân mevzuu önünde, İslâm’dan başkası yok… Bu eser, uyarıcılık ve meselelerin çözümünde bir vahid-i kıyas olmak niyetinde!
İbda
Mehmet Akif Ersoy - Tükürün Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım:  Elemim bir yüreğin kârı değil paylaşalım: Ne yapıp ye'simi kahreyleyeyim bilmem ki?  Öyle dehşetli muhîtimde dönen mâtem ki! 
Bir mahsun padisah sultan abdulaziz
Damat nuri pasa,nin iddasi vechile emri vermis oldugu noktasi tebeyyun etmemis bulunmasina,yani o,nun "amir-i mücbir"bulundugu sabit olmamasina ragmen o merhametli padisah 2.abdulhamid han hazretleri,sanki boyle hafifletici bir sebeb varmis gibi,sahip oldugu selahiyeti kullanarak idam cezalarini müebbed hapse tahvil etmistir. Bitti şükürler olsun...
Sayfa 440 - Sebil
Anladım ki gönül çuvalımdaki kelimeler sana yetmez. Oysa gönlüm güzel olmazsa, bahçemde bir gül dahi bitmez, ey sevgili, senin “aşk’ın daim olsun. Benim yaram olsa da fark etmez! Şemsi Tebrizi
Işık Doğudan Gelir, siyasî, felsefî, dogmatik herhangi bir inancın peşinde olmayan, başka milletlere, başka fikirlere, başka düşünce ve duyma tarzlarına sonsuz bir tecessüs besleyen bir Cemil Meriç klasiği, tüm diğer eserleri gibi. Medeniyetlerin “defter-i âmâli” olan ansiklopedilerden İslâm’ın kozmolojik dok-trinlerine; İbrani edebiyatından Kitab-ı Mukaddes’e; Herbelot’nun “muhteşem abidesi” Doğu Kütüphanesi’nden, oryantalizmlerin aydınlattığı yeni medeniyetlere; Michelet’nin ve Schuré’nin “her türlü yobazlıktan uzak”, İnsanlığın Kitab-ı Mukaddesi ve Doğu Mabetleri adlı eserlerinden, Erasmus’un Cinnete Methiye’sine, başka bir deyişle Akıl’dan Cinnet’e; hermetizmden “çağdaş düşüncenin kutuplarından biri” olan İbn Haldun’a... kanatlanan ve kanatlandıran emsalsiz bir düşünce serüveni.
Tanzimatla başlayan milli şahsiyet ve mefkureyi imha hareketine dirayetle karşı çıkmış olan ve devrinin ecnebi güdümlü ricali tarafından önce tahtından indirilen ve takriben bir hafta sonra da hailevi (dramatik) bir suretle şehid edilen Sultan Abdülaziz merhum vesilesi ile bozulma ve yıkılışın temel saiklerinin başlangıç safhasını anlatan bir kitap....
Reklam
Fuat Sezgin Hocanın kurduğu İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi’nde müslümanlar tarafından geliştirilmiş 800’den fazla çalışma sergilenmektedir. Ben başlangıçta bunları maket halinde, model halinde ortaya koymaya başladım. Acaba 30 aleti bir araya getirebilir miyim? Bir müze olmasa bile, bir odayı doldurabilir miyim diye düşünüyordum, çok mütevazı bir şekilde başladım. Gittikçe iş ilerledi. Bugün aşağı yukarı enstitümüzde yapmış olduğumuz aletlerin sayısı 800’ü geçti. Müslümanların bilimde ileri olduğu zamanlar Müslümanlar M. 7. yüzyıldan itibaren bilimleri Yunanlılardan, Hintlilerden aldılar. Müslümanların bir meziyeti vardı. O alışlarında Hıristiyan olsun, Yahudi olsun, ne olursa olsun insanları hoca olarak kabul ettiler. Müslümanlar onlardan süratli bir şekilde öğrendiler. İki yüzyıl sonra Müslümanlar bu ilk merhaleyi, yani başkalarından almayı geride bırakarak yaratıcı olmaya başladılar. Hatta Müslümanlar onlardan bilgiyi alırken, hocalarının faziletlerini hiçbir zaman unutmadılar, onu söyleyeyim. Müslümanlar evvela yaratıcı oldular. Bu 800 yıl sürdü. Miladi 850 yılından itibaren, 16. yüzyılın sonuna kadar Müslümanlar ilimde mütemadiyen yeni şeyler keşfettiler. Yeni ilimler kurdular, eski ilimleri geliştirdiler ve ilerde kurulacak bazı bilimlerin temellerini attılar. Ondan sonra ilimler tarihinde önderliklerini yavaş yavaş kaybettiler.
Safiye Hüseyin Elbi İlk Türk hemşiredir. Türkiye'de Modern Hemşireliğin öncüsü olan Safiye Hüseyin Elbi, şefkat ve meslek aşkıyla dopdolu bir kadındı. Hilal-i Ahmer’in en önemli temsilcilerinden Dr. Besim Ömer ile çalıştı ve onun liderliğinde başlayan hemşirelik ve ebelik eğitimine katılan Elbi, Balkan ve Çanakkale Savaşları’nda gönüllü hastabakıcılık yaptı. İstanbullu hanımların fahri olarak hemşirelik yapmalarına öncü oldu.  Çanakkale Savaşı’nda gönüllü olarak Reşit paşa Hastane Gemisi’nde başhastabakıcı olarak görev yaptı. Hilal-i Ahmer Cemiyeti Hanımlar Merkezinin kurucuları arasında olan Safiye Hüseyin, Kızılay sabat Evi’nde çalıştı. Çanakkale Savaşı’ndaki hizmetlerinden dolayı kendisine harp madalyası verildi. Hemşirelik mesleğine tutkuyla bağlı Safiye Hüseyin Elbi, Florence Nightingale madalyası ve Kızılay Onur belgesi almış, Hilal-i Ahmer’in binlerce kahramanından biridir…
Duha Sûresi
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle. 1- Andolsun kuşluk vaktine 2- ve dindiği zaman o geceye ki, 3- Rabbin sana veda etmedi ve darılmadı! 4- Ve kesinlikle senin için sonu önünden (ahiret dünyadan) daha hayırlıdır. 5- ileride Rabbin sana verecek de hoşnut olacaksın! 6- O, seni bir yetim iken barındırmadı mı? 7- Seni, yol bilmez iken (doğru) yola koymadı mı? 8- Seni bir yoksul iken zengin etmedi mi? 9- Öyle ise, sakın yetime kahretme (onu horlama)! 10- El açıp isteyeni de azarlama! 11- Fakat Rabbinin nimetini anlat da anlat!
Tarihin karanlik donemlerinden biri
13. KABİLE, MUSEVİ HAZAR TÜRKLERİ Douglas Morton Dunlop ve Türkolog Peter Benjamin Golden, Hazarların Uygur soyundan geldiklerini ileri sürmüşler ve Hazarların Çin kaynaklarında "T'u-küe Ho-sa-K'o-sa” adı ile zikredildiğini ortaya çıkarmışlardır. Hazarlar 586 yılındaki Bizans kaynaklarında TÜRK adı ile de anılıyorlar ve batıda Göktürk kağanlığının en uç noktasını oluşturuyorlardı. Bu dönemde Göktürk kağanlığına bağlı olan Hazarlar, Sasanilere karşı Bizans’a yardım ediyorlardı. Bu sırada "Oğuz Türkleri" de Hazar Kağanlığına tabi idi. İslam ve Ermeni kaynaklarına göre Hazarların Göktürkler’e bağlılığı 7. yy’ın ikinci yarısına kadar sürmüştür. Bizans İmparatoru III. Leo, Hazarların savaş tehditi karşısında oğlu V. Konstantin'i Hazar kağanı Bihar'ın (sonradan İrene adıyla vaftiz edilecek) kızı olan "Çiçek" ile evlendirmiştir. Bu evlilikten doğan IV. Leo Hazar, 25 Mart 775'te tahta çıkmıştır. Hazar Kağanlığı 630 yılında kurulmuş ve Kuman Kıpçak baskısı altında XI. yüzyılda tarih sahnesinden çekilmişlerdir. Bugün Musevi olan Karaim-Karay Türkleri ve Karaçay Türkleri Hazarların çocuklarıdır. Hazarlar aslında Gök Tanrı dinine (Tengri Han) inanıyorlardı. Fakat 740’lı yıllarda Hakan ailesi Museviliği benimsemiştir. Yahudi mitlerinde adı geçen kabile sayısı 12’dir. 13. Kabile olarak bilinen kabile ise Musevi Hazar Türkleridir.
P5+1görüşmeleri sonuçlanıp da yaptırımların kaldırılmasına dair rapor yayımlandıktan hemen sonra İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin soluğu aldığı ülke Vatikan olmuştur.Bu noktada yine tarihe bakıyoruz ki,sıkıştığı anda Batı,nın imdadına yetişen her zaman İran olduğunu görüyoruz.. Osmanlı'nın her Batı seferi,İran,nın Osmanlı'yı hep arkasından çekiştirmesiyle sekteye uğramıştır. Aradan 500 yıl geçse de,söz konusu model yine aynı biçimiyle uygulanmaktadır....
Sayfa 125 - H.a yayinlariKitabı okudu
Wıllıam ewart gladstone'da türk imgesinin oluşumu
İngiltere,nin savaşa girmesi ile olarak avam kamarası,nda yapilan tartismalarda Rus karsitlarinin ileri surdukleri dusunceler arasinda;Rusya,nin buyuyen bir dev olarak Akdeniz ticaretini ele gecirme cabalari,Rusya,nindespotzmin temsilcisi olmasi ve yonetim bicimiyle medeni bir ülke konumunda olmamasi ile hristiyanlığın sapık bir mezhebine inanmaları bulunuyordu....
Sayfa 115 - Timaş