Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Geçmişe gidelim. Ailesi onun tek bir tebessümü için hayatlarını feda edecek insanlardı. Bulundukları şehirlerin en iyi okullarına yolladılar. Alabileceği en iyi eğitimi vermeye çalıştılar ve kesinlikle başardılar. Kaprislerine, ukala tavırlarına ve anormal isteklerine göğüs gerip göz yumdular. O kadar iyi yalan söylüyordu ki ailesinden bile
Benim için büyük olmak demek, annem gibi olmak demekti.
Reklam
Evet, çok heyecanlıydı çocuk olmak '90'lı yıllarda benim için, ama evde olmak her zaman daha heyecanlıydı. Orada kimsenin bilmediği gerçeklerle ilgileniyordum. Bu yüzden belki de en son benim tetrisim oldu. Herkes artık tetris oynamaktan sıkıldığında. Zaten Barbi bebeklerim de olmazdı benim ya da sanal bebek büyütmezdim. Benim kitaplarım vardı bir kere, filmlerim ve annem...
Sayfa 34 - Yitik Ülke YayınlarıKitabı okuyor
On beş yaşındaydım henüz, o ise yirmi beş ya da yirmi sekiz olmalıydı. Ne yapacağımı kestirmek güçtü benim için, annem evde yokken üstüne atılmaktan başka. Bir sonraki derste pantolonumun birkaç düğmesini açık bıraktım. Sonraki derste bütün düğmeleri açtım. Bu kez fark etti. “Bir şey unuttun galiba, ha Henry?” dedi. Pancar gibi kızarmış yüzümle ona baktım ve yumuşak bir biçimde neyi, diye sordum. Başka tarafa bakıyormuş gibi yapıp sol eliyle işaret etti. Eli o kadar yakındı ki dayanamadım, tuttuğum gibi pantolonumdan içeri soktum. Hemen yerinden fırladı; yüzü solgun, ürkmüş. O arada kamışım pantolonumdan dışarı çıkmış, zevkten titriyordu. Üstüne kapanıp anahtar deliğinden gördüğüm o el dokuması kilime dokunmak için elimi eteğinin altından içeri soktum. Birden kulağımın üstünde bir yumruk patladı, sonra bir tane daha. Beni kulağımdan tutup odanın köşesine götürdü , yüzümü duvara doğru çevirdi ve, “Şimdi pantolonunun düğmelerini ilikle, aptal çocuk!” dedi.
"Okulda verilen ahlaki eğitimle, dünyanın kuralları arasında bir uçurum olduğunu büyüdükçe daha iyi anladım. Okulda öğretilen ahlaki değerlere sıkı sıkıya bağlı kalan biri alay konusu olur. Antika diye isim takarlar. İşinde de ilerleyemez, beş parasız kalır. Hiç yalan söylemeyen biri var mı acaba? Eğer varsa hayatının sonuna kadar
Yasin okunan evlerin bereketleneceğini söylerdi annem. Evimize huzur ve esenlik dolarda okuduğunda. Yasin evimizin direğiydi. Okunmazsa her şey altüst olacaktı sanki. Annem okurken Dünya Bizim etrafımızda dönmeye başlıyordu. Melekler yanımıza sokulup kalplerimizi Allah'a çeviriyorlardı. Uzun bir etek giyip başına tülbent takıyordu. Öyle zamanlarda annemi meleklerden ayırmak mümkün değildi benim için.
Reklam
Vernon Benjamin Mountcastle, 1918’de doğmuş ve hayatını nörobilim dalının gelişimine adayarak 2O15’te doksan altı yaşında ölmüş, alanında tanınmış bir Amerikalı bilim insanıdır. Birçok bilimsel ödülünün arasında Amerika Birleşik Devletleri’nin en prestijli bilimsel ödülü olan NAS Aıvard in the Neurosciences ödülünü 1998’de kazanmıştır. John Hopkins Üniversitesi’nde bir öğrencisi Vernon’a, “Amerika’da üç binin üzerinde nörobilim profesörü var, neden onlardan biri değil de siz aldınız bu ödülü?” diye sorduğunda, “Araştırmalarımı öncü buldukları için bu ödülü verdiler,” cevabını veriyor. “Sizin araştırmalarınız niçin öncü?” sorusuna da gülerek, “Annem nedeniyle!” diyor ve anlatıyor; “Okuldan döndüğümde arkadaşlarımın anneleri, ‘Öğretmenin anlattıklarını öğrendin mi?’ diye sorarken benim annem, ‘Vernon, bugün öğretmene iyi bir soru sordun mu?’ derdi. Ben soru sormanın önemli olduğunu ve sürekli soru sormam gerektiğini annemden öğrendim.”
Niçin babam kızardı ve elimden yakaladı? Acaba benim yüzümden o da utanmış mıydı? Of! Bu çekilmez bir şey! İşte annem burada olsaydı Nikolenka’sı için hiç de kızarmazdı.... Hayalim bu sevimli gölgenin peşinde uzaklara dalıp gitti.
Sayfa 119Kitabı okudu
biz yoktuk ki, hiç yoktuk, babamın hayatının hiçbir yerinde, hiçbir ânında yoktuk Babam tarafından ilahi bir kanun gibi belirlenmiş bu statümüz, işin kötüsü, sadece onun hayatındaki yokluğumuzla sınırlı değildi, biz diğer insanların da hayatında yoktuk Benim için annem, annem için de ben olmasam hayatta olduğumuzdan bile şüphe edebilirdik Babam bizi yokluğa mahkûm etmiş,hiçlikle var etmişti ve bu bizim normal halimizdi
“ah benim sevgili annem oğlun da elbet yurtseverden bir gün bırakır da sizi yüzüstü yüzüstü değil: elbette bizüstü bırakır da: kötü sarmaşıkları, yaban güllerini bırakır da sekizyüzlük hırtları, şunları bunları giriverir senin sıcacık kucağına yani hem sana karşı, hem senin için giriverir o yanılmaz tarihçinin yaprağına ölüm mü dedin annem ölüm senin gibi güzel annelerin senin gibi güzel çocuklar feda etmiş o tarih atlasında bir kırmızı gül olur ancak koksun diye çocukların bahçesi
Reklam
Oturup kolejli oğlanları ve kızları seyretmeyi seviyorum. Etrafda dolaşıyolar ama çok zaman Donnerin fırınındakiler gibi ondan bundan konuşuyolar. Burt onların sanat poltika ve din hakında konuştunu söylüyo. Bunların ne oldunu bilmiyorum ama dinin tanrı demek oldunu biliyorum. Annem ondan hep bahsederdi ve onun dünyayı yapmak için nasıl uraştını anlatırdı. Tanrıyı hep sev ve ona hep dua et derdi. Nası dua edildini unuttum ama sanırım annem ben küçükken iyileşiyim ve hasta olmiyim diye bana çok dua ettirirdi. Nasıl hasta oldumuda hatırlamıyorum. Sanırım bunun benim akıllı olmamamla ilgisi vardı.
Koridor Yayıncılık
"Benim için bir çocuğun başına gelebilecek en kötü şey, annesini kaybetmekti."
Sayfa 44 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Canım annem
O benim için bir anneden daha fazlasıydı, savaştaki silah arkadaşımdı.
Fatıma hanım vefat ettiği zaman “Bugün annem öldü.” ifadesini kullandı. Kabrinin içine girdi, bir müddet uzandı, kefeni için de gömleğini verdi. Bu ilginin nedenini sordular. “Ebu Talip’ten sonra bu kadıncağız kadar bana iyiliği dokunan hiçbir kimse yoktur. O benim annemdi. Kendi çocukları aç durur, suratlarını asarlarken o, önce benim karnımı doyurur, saçımı tarardı. O, benim annemdi. Ahrette cennet elbiselerinden giyinmesi için ona gömleğimi kefen olarak verdim. Kabre ısınması, alışması için de oraya kendisiyle birlikte uzandım...” dedi.77
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.