"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Kasvetli bir Ankara sabahına uyanıyorum. Hava, gerçekten soğuğu sevebilen benim gibi insanlar için huzur verici görünüyor. Bu güzel pazar gününe onlarca aktivite sığdırabilirdim, bir sürü plan yapabilirdim ama haftalardır tek düşündüğüm şey ‘’pazar günü Hakan Günday okuyacağım’’ düşüncesi koca bir günümü ayırmak için aslında güzel bir sebep.
Hakan Günday diyince akla yeraltı edebiyatı gelir. Ama kendisine sorulunca bu soruyu kendisi ben yeraltı yazarı değilim der. Alkol, cinsellik, küfür, sıradaşılık, sadistlik bu akımın aslında en belirgin özelliklerinden ve Hakan Günday ında kitabında fazlasıyla bu saydıklarımın mevcut. Yani Hakan Günday ın kabul edip etmemesi pek önemli değil. Kendisi
Bruce D. Perry sinirbilimci, psikitrist, araştırmacı, akademisyen, profesör. Özellikle çocuk psikolojisi konusunda çok uzman demek mümkün bence. Alanının dünyadaki en büyük isimlerinden. 200 den fazla makalesi, kitapları olan bir isim. Travma konusu ile özellikle ilgili. Hiperaktiflik ve dikkat bozukluğunun bir hastalık olmadığı ile ilgili savunması
Özdemir Asaf , hayata babasız başladı denilebilecek bir şekilde ilk adımını atar.Babası o daha çok küçükken rahmetli olur.Annesi, ikiz kız kardeşi Özgönül ve Özdemir artık babasızdırlar.Sadece 7 yaşındadır babasız kaldığında küçük Özdemir.Arun onun anne soyadıdır.Arun soyadını kullanamama nedeni ise biraz komiktir.Çünkü o r leri söyleyemeyen bir
Başlarda anlamakta zorlandım, ama okudukça tanıdık gelmeye başladı. Kim bu "Aylak Adam" diye soruyordum kendime, nereden tanıyorum, mahalleden biri mi, akrabam mı, eski bir arkadaş mı, bir filmde mi izledim yoksa? Bir türlü çıkaramıyordum. (Neyse, okumaya devam ettim..)
İnsanların; birlikte yaşama zorunluluğu hissettikleri için birlikte
...yarın korkusuyla yaşamaya devam edip, alanını terk edememek, başkaldıramamak kişinin özgürlüğüne vurulan en derin ketlerden birisidir. İtaat bekliyorsan fakirleştir, kafalarına buyruk yaşamalarını istemiyorsan sadece ölmemeleri için yetecek kadar tayın ver...
Yukarıdaki cümleyi kitap arasına işlerken henüz tam olarak neyle karşılaşacağımı
Ben ne okudum, neler okuyordum ve bu nasıl bir sondu arkadaşlar! Bu kitapta, anlam bulamamış veya hala anlam arayışı içinde olan ya da kafasında bazı anlamlar yükleyen okurlara bu incelememi paylaşmak istiyorum. Neden istiyorum bilmiyorum. :) kitabı kapatınca zihnimin içinde "ince elenmeye hak kazanılmıştır." diye bir yazı canlandığından
Dili çok güzel, sade ve akıcı. Altı çizilecek ve alıntı yapılabilecek yığınla satır dolu bir kitap. Şahsen ben okumaktan büyük keyif aldım, yaşamın her alanından izler buldum. Hiç bitmesin istediğim “Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları” isimli şiirini aşağıya alıyorum.
-Sevgi,
Kilidi olmayan tek hazinedir.-
-Sevgisiz kalp ışık girmeyen mabet
"Günah her şeyden önce Tanrı'ya karşı değil kendimize karşı işlenir."
Dinler ve Tanrı olmasa dünyada kötülükler ve günahlar artar mı? Sonunda cezalandırılmayacağını düşünen insan bütün kötülük ve günahları kendisine mübah mı görür? Peki, dinler ve Tanrı kötülüklerin ve günahlarının önüne ne kadar geçebilmiştir?
1937 yılında Jung,