"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Kasvetli bir Ankara sabahına uyanıyorum. Hava, gerçekten soğuğu sevebilen benim gibi insanlar için huzur verici görünüyor. Bu güzel pazar gününe onlarca aktivite sığdırabilirdim, bir sürü plan yapabilirdim ama haftalardır tek düşündüğüm şey ‘’pazar günü Hakan Günday okuyacağım’’ düşüncesi koca bir günümü ayırmak için aslında güzel bir sebep.
...yarın korkusuyla yaşamaya devam edip, alanını terk edememek, başkaldıramamak kişinin özgürlüğüne vurulan en derin ketlerden birisidir. İtaat bekliyorsan fakirleştir, kafalarına buyruk yaşamalarını istemiyorsan sadece ölmemeleri için yetecek kadar tayın ver...
Yukarıdaki cümleyi kitap arasına işlerken henüz tam olarak neyle karşılaşacağımı
Ben ne okudum, neler okuyordum ve bu nasıl bir sondu arkadaşlar! Bu kitapta, anlam bulamamış veya hala anlam arayışı içinde olan ya da kafasında bazı anlamlar yükleyen okurlara bu incelememi paylaşmak istiyorum. Neden istiyorum bilmiyorum. :) kitabı kapatınca zihnimin içinde "ince elenmeye hak kazanılmıştır." diye bir yazı canlandığından
Hakan Günday diyince akla yeraltı edebiyatı gelir. Ama kendisine sorulunca bu soruyu kendisi ben yeraltı yazarı değilim der. Alkol, cinsellik, küfür, sıradaşılık, sadistlik bu akımın aslında en belirgin özelliklerinden ve Hakan Günday ında kitabında fazlasıyla bu saydıklarımın mevcut. Yani Hakan Günday ın kabul edip etmemesi pek önemli değil. Kendisi
İşte bu sevgi
Hangi diyardan geliyor
Göksel bir vatan
Tanrı'nın yeryüzündeki egemenliği
Her kopukluğu iyileştirir, her kırılmışlığı...
Toplumsal, ekonomik, etnik, duygusal, fiziksel, psikolojik, ruhsal.
Bu yere girdiğinizde,
Tanrı'nın egemenliğine girdiğinizde,
Hayatınızın her alanı iyileşmeye başlar,
Bu sevgi egemenliği duymakla gelir.
Onun için,
Eser de Filistin'in işgale uğradığı dönemde yaşayan bir aileyi anlatmaktadır. Bu eseri önemli kılan yazarının Yahudi kökenli bir yazar olmasıdır. Çünkü bize hikayeyi tarafsız bir şekilde anlatılmasına olanak sağlamıştır.
Konuyu daha fazla uzatmadan haydi gelin eser bize ne anlatıyor onu inceleyelim.
Filistinli bir ailede doğan Ahmed hem
Özdemir Asaf , hayata babasız başladı denilebilecek bir şekilde ilk adımını atar.Babası o daha çok küçükken rahmetli olur.Annesi, ikiz kız kardeşi Özgönül ve Özdemir artık babasızdırlar.Sadece 7 yaşındadır babasız kaldığında küçük Özdemir.Arun onun anne soyadıdır.Arun soyadını kullanamama nedeni ise biraz komiktir.Çünkü o r leri söyleyemeyen bir
"Günah her şeyden önce Tanrı'ya karşı değil kendimize karşı işlenir."
Dinler ve Tanrı olmasa dünyada kötülükler ve günahlar artar mı? Sonunda cezalandırılmayacağını düşünen insan bütün kötülük ve günahları kendisine mübah mı görür? Peki, dinler ve Tanrı kötülüklerin ve günahlarının önüne ne kadar geçebilmiştir?
1937 yılında Jung,
Bruce D. Perry sinirbilimci, psikitrist, araştırmacı, akademisyen, profesör. Özellikle çocuk psikolojisi konusunda çok uzman demek mümkün bence. Alanının dünyadaki en büyük isimlerinden. 200 den fazla makalesi, kitapları olan bir isim. Travma konusu ile özellikle ilgili. Hiperaktiflik ve dikkat bozukluğunun bir hastalık olmadığı ile ilgili savunması
"Bize dayatıldığı şekliyle hayata katlanmamız çok zordur."
Sigmund Freud
Fazla normal değil miyiz? Sizce bunda bir anormallik yok mu?
Toplum tarafından yasa olarak benimsenmiş, toplum üyelerinin nasıl davranmaları gerektiğini belirleyen kural ve ilkeler bütününe 'norm' denir. Yani norm için, toplum içinde insanlara dayatılan