Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

d.

d.
@denizeacilankapi
yaşamak umrumuzdadır..
"dağların başına kış gelir, insanın başına iş gelir.."
Reklam
İnsanın başka şeyi yoksa, sahip olduğu her neyse onunla övünür. Belki ne kadar az şeyi varsa, o kadar çok övünmesi gerekir.
"Gül bana... Bana gül ki o dünyanın ışığını bir kere olsun görebileyim yüzünde. Bana karlı kış günlerinde, elimde çantam okuldan dönerken çörek almak için girdiğim fırının sıcaklığını hatırlat; hatırlat bana, ilk öpüşü, ilk kucaklayışı, tek başına taa tepesine çıktığım ceviz ağacını, kendimden öteye geçtiğim yaz akşamını, neşeyle sarhoş olduğum geceyi, yorganımın içini ve bana severek bakan güzel çocuğu hatırlat bana. Hepsi o ülkedeler, ben de gitmek istiyorum oraya, yardım et, yardım et ki, her soluk alışta biraz daha eksilişimi mutlulukla karşılayabileyim."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
O yıl, Alacüvek'te dağa taşa şeker pancarı ekildi. Pancar yerini sevdi. Yapıştı toprağa, saçak saçak kök saldı, kol attı. Her biri öküz kafası kadar büyüdü. Evlerde tandıra patates yerine şeker pancarı gömüldü. Lahana turşusu yerine, pan car turşusu kuruldu. Çocuklar, pancar yüklü kamyonların arkasına asılıp asılıp ağılın başına çıktılar.
Şükürler olsun beni vakitsiz azat eden anama. Ben serin, ben tenhayım. Akasya'nın ağırlığından damlayan cana suret, cana gölge, cana vahayım. Şuur ki cana acıdır, ben şuuru canıma tattırmadım. Ben tenha, dünyanın uzağıyım.
Reklam
"yazıyorsun, anlatıp duruyorsun. şimdiye dön, eşin şurada oturuyor, anandan kalma dövme bakır tencereye tereyağı koydun, eritiyorsun, irmik helvası kavuracaksın. işte hakikat bu tencerede, şimdide, geçmişi unut/ geçmişin yok senin, hakikatin burada bu mutfakta, sen, sabit ve zeyyat..."
"Gerçekler çoğunlukla acı, her zaman özgürleştiricidir. Bak, sana felsefenin temel ilkeleriyle konuşuyorum. Ben o kayayı sırtımda taşımak yerine, önüme koydum heykel gibi yontuyorum. Bir şeye benziyor mu bilmiyorum ama eserimle gurur duyuyorum Osman."
"biriyle konuşup bölüşmedin mi, en güzel anılar boynu bükük öksüz çocuklar gibi kalıyor."
"bu sevinçli akıllı uslu insan sesleri arasında yalnızım. bütün bu adamlar, vakitlerini dertleşmekle, aynı düşüncede olduklarını anlayıp mutluluk duymakla geçiriyorlar. aynı şeyleri hep birlikte düşünmeye ne kadar da önem veriyorlar. bakışı içe dönük, balık gözlü, kimsenin kendisiyle uyuşamadığı adamlardan biri aralarına karışmayagörsün, suratları hemen değişir."
Ben eskimeyen tek güzelliği sende gördüm Sende buldum erişilmez hazları Yanında sıyrıldım korkulardan, yalanlardan Duyguların en ölmezini sende duydum Susuzluğum dudaklarında dindi Yalnızlığım ellerinde Çoğu gün unuttum açlığımı Sende doydum.
Reklam
"İstanbul'da, Boğaziçi'ndeyim; Bir fakir Orhan Veli; Veli'nin oğlu; Tarifsiz kederler içindeyim."
"Bir sağlam tabanca! Bir algın bıçak olmalı şimdi! En iyisi bir tabanca! Tutuksuz! Köylük yerinde çok lazım adama. Düşmanı kazanmalı ama gütmesini bilmeli! 'Ya paran olmalı yada arkan!' demiş el in oğlu. Boşa dememiş yani. Bu benim anamın akılları havaya kalktı gidiverdi, bir de kerpiçlerini kırdı! 'Deli Haceli'nin bir alay kardaşı var!' dedik. 'Zebella' dedik. Ama kendimiz de düşüp gittik ardına! Üç kardeş bir olup geçtiler bir dar yerde önüne, buyur ne yapacaksan yap? Çık nasıl çıkacaksan belanın içinden! Anam karakola güveniyor. Hökümete güveniyor. Sen dövüldükten sonra hökümet ne yapacak sana? Furulmuş yumrukları geri mi alacak hökümet? ...
Sayfa 148Kitabı okudu
Lokman Hekimin Sev Dediği
insan seni sevince iş-güç sahibi oluyor şair oluyor mesela meyhaneden cayıyor bir akşamüzeri caysın be güzel caysın be iyi tütünü bırakıyor tütün neyime zarar keseme zarar ciğerlerime zarar sevdama zarar seni sevince adamın pabuçları eskimiyor beti-benzi yeni çarktan çıkmış gibi seni sevince insan bilgili saygılı gönlü gani şen saçları zencefilli erkencecik evine dönmek istiyor canı zembilinde karpuzlar hürriyetler duvaklar annesinin elini öpüyor ilkten yeğenine çukulata almış onu veriyor
gençken..
“gençken bitmez tükenmez bir gücün olduğuna inanırsın. kitaplar durmadan destekler seni: hiçbir şeyi olduğu gibi kabullenmemek, dünyayı alt etme duygunu destekler. ama gün gelir, bir de bakarsın ki, miskin bir memur, geveze bir öğretmen olup çıkmışsın! çevrendekilere -o eleştirip durduğun insanlara- benzeyivermişsin! hayatı kabullenmişsin, bir aptal gibi. ve sürüklenip gidiyorsun.”
Akşam Delisi
ay serilir -bir eski tablo değer gözlerime -ölürüm kötü noktada düştüm -ben senin yasak ülkene düştüm bilsen ne güzel düştüm sen belki o değilsin sen çok saraylardasın şimdi o güzel çizgilerinde hoyrat parmakları aptallıkların hep yumruk oluyorum -kahroluyorum -o sömürge gözlerin bir kavgadan bir kavgaya o sömürge gözlerin git -ona git -çek gözlerini - ben yorgunum yokluğuna bilsen ne güzel yokluğuna
Kar
Sevgilim, yanımda olsaydın keşke! Kar var yaşadığımız günlerde. Umutsuzluk çevremizi kuşattı, Kıtlık kıran gündemde. Yine de ele güne karşı, Özenle saklıyorum yüreğimde Sana duyduğum aşkı, Dört yanım kar içinde.
Reklam
"bunca güneşsiz insan, bunca karanlık acılar içinde kıvranırken, duygulanmak, içten içe de olsa bir güzellik sarsıntısı geçirmek bile utançtan başka ne verebilir insana."
Bu Kekre Dünyada...
Ağzımda ağzının silinmez ılık tadı, Damağımda kösnüyle gezinirken; Yüreğimde yılkı, aklımda ölüm vardı, Dışarda rüzgâr acıyla inilderken. Unutulmuyor ne tuhaf dünya işleri, Seninle bir döşekte sevişirken bile. Düşünüyorum hüzünlü anneleri, Çarşıda, pazarda ellerinde file. Bu kekre dünyada yazık geçit yok aşka; Bir şey yok paylaşacak acıdan başka.
"beni unutmaktan koru beni yalnızlıktan koru içimdeki merhamet soğumasın yüzünü çevirme acımdan beni taşa dönmekten koru.."
"Yolcu, bir gün yolunu yitirirsen, artık eski yolunu bulmaya çalışma, yeni bir yol ara kendine.."
Hak mıydı bu? Adalet miydi?
"Çalışmaksa, işin en ağırına razıydılar. Yoktu, yoktu Allah belasını versin. Keyiflerinden mi sabah sabah tatlı uykularını bırakıp sokaklara döküldükleri? Yukarıda bir Allah varsa, içlerini de biliyorsa biliyorsa apaçık bilmeliydi ki keyiflerinden değil. Ne tembeldiler ne de çalışmadan kazanıp yemekten yana. Kana kana çalışmak, karşılığında az buçuk bir şeyler ele geçirip çoluk çocuklarıyla yemek, uykuya ekmeğe doymak istiyorlardı. Buncacık şeyi bile çok görüyordu onlardan yukardaki!"
Sayfa 230 - Everest Yayınları
"Bir zamanlar öylesine saftım ki; yüksek mevkilerde oturan, iyi evlerde yaşayan, öğrenim görmüş ve bankalarda hesapları olan insanları saygı değer kimseler sanırdım."