Çocukluğumun geçtiği mahalleye çok çok uzun yıllar sonra tekrar gitmek nasip oldu.Oturdugumuz sokak çıkmaz sokaktı.O sokağın başına geldiğimde sanki bütün hatıralarım iyisiyle kötüsüyle yavaş yavaş zihnimde canlanmaya başladı.Epeyce bir zaman sokağın başında kalakaldım.O beton sokakta oradan oraya koşan çocukların kendim olduğu günler tekrar
Peş peşe okuduğum dört Saik Faik kitabının ardından ki yaklaşık 70 civarında öyküye denk geliyor, bir durup soluklanmak, biraz okuduklarımı sindirmek, biraz da üzerimde biriken yükü boşaltmak maksadıyla bir mola vermek icab edince, bir semaver dibinden daha güzel bir köşe olamayacağını düşünüp çıkınımı buraya boşaltmaya karar verdim...
Gelin,
Dünya tarihindeki en önemli Rus yazarları arasında yer alan Tolstoy... Aristokrat bir ailenin ferdi olan yazar, aile konağında meydana geldi. Para durumları iyiydi, Dostoyevski gibi yokluktan gelmiş bir yazar değil kendisi; ancak aile durumları hiç de iç açıcı değil. 2 yaşında(1930) annesini, 9 yaşında(1937) babasını kaybediyor. Çok iç açıcı bir
Tüketmeye çok meraklıdır insan, başta kendini sonra verilen nimetleri hatta aşkı bile tüketir. Ona aşık bir kalbi bile tüketir, ona bahşedilen bu zenginliğin farkında bile değildir. Öylesine savurur bir başka söze...
Sözleri de tüketir insan zamanla oysa ben üreten insanları hep sevdim. Onlardan aldığım enerji hiçbir canlıda bulamadım. Bir domates üretin, bir aşk üretin, bir fikir üretin...
Üretmenin sonunda gözlerinizde oluşan ışığı görmek tüm yaşamı güzelleştiriyor. Mucize sizsiniz. Arkanıza önünüze bakmayın. Ellerinize bakın. Ve iyikisiniz.
“Diyorum ki
Toplasak tası tarağı
Kapatsak telefondaki tüm hesapları
Hiç kimsenin bilmediği bir köye yerleşsek.
Küçük bir bahçesi
Bahçesinde köpeği
Yemişler dikelim fidandan
Biraz da domates falan.
Sinema veya televizyona uyarlanan eserlerini saymazsak, Orhan Kemal ile gerçek anlamda bir tanışma oldu bu kitap... Genelde bunu dedikten sonra 'Orhan Kemal'le geç kalmış bir tanışmaydı' şeklinde bir mahcubiyet cümlesi kurmam beklenebilir ama ben iyi ki de bu kitaplar bu yaşlarıma denk gelmiş diye büyük bir memnuniyet duyuyorum açıkçası.
Zaten
Yağmur yüklüyorum yüreğime
İçimdeki ekinlerin bir gün ihtiyacı olur diye
Güneşi çalıyorum çocukların güleç yüzlerinden
Sonrasında yeşersinler diye.
Sokaklarda dolaşıyorum
Kalabalıklar içinde çapalıyorum ruhumun tarlalarını , kafelerde harmanlıyorum
Çarşı telaşında domates , soğan pazarlığında ekiyorum tohumlarımı.
Ne yalnızlığına bakıyorum ardımdaki yılların
Ne de yılgınlıklarına
Ne korkutuyor beni esareti anlaşılmazlığın
Ne de bir beklenti sonucu duyulan hayal kırıklıklarında alıyorum soluğu .
İnsan için olan her şey
Elbet yine insana döner bir gün
Ben tarlalarımı
Sizinle ekip biçiyorum...
22.07.2008
By J. Osterman
Herhangi bir beklenti içine girmeden elime aldığım bu eseri okurken, senkronize bir şekilde bir evin çatısına tüneyen güvercinler gibi benim de zihnimde düşünce kuşları oradan oraya uçuşup durdular...
İncelemeye başlamadan önce, bu ay bu eseri çok başarılı bir çeviri ve baskı kalitesi ile dilimize kazandıran
Bu yazı ne bir ağıttır ne bir sitem, bu yazı bir utançtır...
Küçüklüğümden beri bende kalan bir alışkanlık vardır herhalde annem yüzünden. Okula beni geç kaldırınca sadece ekmek ve domates verirdi "hızlıca ye, bir yudum çay da iç hemen git okuluna," derdi. Şimdilerde de kısa bir vaktim varsa bir şey için, ekmek arası domates yapıp
Domates (parlak): Cesur, idealist, kaşif, hayalperest
Enginar: Bilge, sağduyulu, sorumluluk sahibi, koruyucu
Elma: İnatçı, zeki, hazır cevap, depresif
Zencefil: Kimsesiz, yalnız, gizemli, biraz deli
Buzdolabı Vatandaşları
Beğenip okuma listenize alırsanız çok mutlu olurum 🤗
Not: Bir gastronomi uzmanı olduğum için genelde kitabın tariflerle alakası olup olmadığını merak ediyorsunuz doğal olarak. Asla alakalı olmadığını, bunun bir roman, gastronomi odağında yazılmış ilk edebi eser olduğunu dile getirmem lazım. Teması ve konusunu daha detaylı merak eden, bana özelden yazabilir.