Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Kamprad'ın yaklaşımı sadece iyi bir ticaret kafasını değil, aynı zamanda diğer insanların düşünce ve duyguları konusunda içten bir merak duyduğunu da ortaya koyuyor. Bu başka bir insanın hayata bakış açısını anlamaya dair bir heves duyduğun ve bu deneyimden öğrendiğin şeyler karşısında şaşıracağına dair bir beklenti. Farklı bir biçimde ifade edecek olursak bu karşındaki kişinin söyleyeceklerini zaten bildiğine, hatta ondan daha iyi bildiğine dair bir ön kabule sahip olmamaktır. Bir konuşmanın nasıl ilerleyeceğini bildiğini düşünmek, endişenin karşılıklı iletişime yaptığı gibi, merakı öldürür ve dinlemeyi sekteye uğratır.
Bir anda çok yorulmuş,çökmüş, verdiği zihinsel uğraştan ötürü değil, ansızın dünyanın nasıl bir yer olduğunu fark ettiği için, yalanın hep baki , doğrununsa hep kayıp olduğunu anlamış, uzaklarda bir yerlerde doğrular olsa bile bunların sürekli değiştiğini, olası bir doğrunun haklılık nedenlerini araştırmak için yeterli zaman olmadığı gibi, bu doğrunun muhtemel bir yalan olup olmadığını da inceleme zorunluluğu bulunduğunu görmüştü.
Reklam
Hayat kurtarmak için herkesi hastalık taramasından geçirme
Hayat kurtarmak için herkesi hastalık taramasından geçirme gibi basit bir düşünce cazip gelebilir, ancak bu düşünce doğru değildir. 2016 yılında yapılan bir inceleme, kanser taraması sonuçlarının genellikle tarama lehine önyargılı olmasına rağmen, sonuçta taramanın insanların ölme olasılığını değiştirmediği sonucuna varmıştır.
Sayfa 113Kitabı okudu
Mustafa Kemal, Batılı güçlerin milletine karşı tutumunu reddetmesine rağmen, milletin bağımsız varlığının kesinlikle tam modernleşmeye bağlı olduğunu ve bu dünyada hayatta kalmak için bundan daha temel bir prensibin bulunmadığını idrak etmiş ve bunu derinden hissetmişti. İzmit'te "İnkılap Kanunu'nun var olan bütün kanunların üzerinde olduğunu bildirdi. Ona göre kutsal kitapta dahi yazsa, milleti bir yasaya tabi tutmak imkânsızdı, nitekim bu, bu dünyada köle gibi yaşamaya yol açtı. Tüm yaşam felsefesi, Darwinci hayatta kalma kuramına dayanıyordu. Hayatta kalmak için gerçek gücün belirleyici rolü olduğuna inanan hayata dair pragmatik bakışı, Atatürk'ün kişiliğini ve onun siyaset ve inkılap taktiklerini anlamada anahtardır. Konuşmalarında daima hayatın mücadele olduğunu ve bu mücadelede başarının mücdele için hazırlanmaya bağlı olduğunu vurguladı..
Sayfa 116 - Kronik KitapKitabı okudu
Sarah Kane
Bana göre oyun hayata dair bir bunalımı anlatıyordu. Hayat bu denli ıstıraplı olduğunda yaşamaya nasıl devam edebilirsiniz? Blasted gerçekten umut dolu bir oyun, çünkü karakterleri enkaz yığınından çıkıp dişleriyle tırnaklarıyla bir hayat kurmaya çalışıyorlar. Bosna'da bir ağaca boynundan asılmış bir kadının meşhur bir fotoğrafı vardır. Umutsuzluk işte budur.
Sayfa 61 - PdfKitabı okudu
1970'lerdeki çevreci hareketin motoru, ABD, Kanada, İngiltere, Fransa, Batı Almanya gibi ülkelerde nükleer santral inşasına karşı yürütülen mücadeleydi. Bu mücadelenin böyle dallanıp budaklanmasının nedenleri gayet açıktı: İnsanlar nükleer enerji üretimiyle, nükleer silahların, tehlikeli atıkların üretilmesi ve özellikle de santrallerin
Sayfa 60 - Sümer YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Siyonist Kehanetler
Geleceği bilmek ya da gelecekte olacakları öngörebilmek tarih boyunca insanlığın en büyük ilgi alanlarından biri oldu. Sümerlerden elimize ulaşan ilk yazılı kaynaklardaki rahiplerin kehanetleri, yıldız hareketlerinin yorumlanması ve farklı fal yöntemleri, gelecekten haber vermek ve insanların da bu doğrultuda adım atmalarını sağlayabilmek için kullanıldı. Geleceğe dair merak ve kaygıların en önemli ayağı kâhinlerdi. Kâhinler, sadece gelecekten haber veren kişiler değil, aynı zamanda dönemin yöneticilerinin de en önemli danışmanlarıydı çünkü geleceği bilmek her devirde insanların kayıtsız kalamadığı konulardı. Bir veliahdın akıbeti, bir savaşın sonucu ya da alınacak bir kararın yaratacağı sonuçlar kâhinlerin hem ilgi hem de görev alanıydı. Geleceği bilmek bu denli önemli bir konuydu. Roma ve sonrasında akdeniz dünyasının neredeyse tamamında hıristiyanlığın hâkim olmasıyla kâhinler, ezoterizm içinde varlıklarını devam ettirmişlerdir. Yani pagan düzen hıristiyanlığın içine nüfuz etmiştir. Kendilerine itiraz edenleri gerek cadı gerekse heretik ilan ederek bu engeli aşmışlardır. Geleceğe dair kehanetlerde bulunan kâhinler yeni düzen içinde kutsal kitaplara peygamber sıfatıyla eklenince onların sözleri ilahi bir düzenin hayata geçmesini şart koşan emirlere dönüştü. Böylece buna inananların bu şifreli bilgilerin/kehanetlerin çözümüne başlamalarından başka seçenekleri kalmadı çünkü zaman azalıyor ve takvimleri bitmek üzere...
Onsuz ne kadar dar bir dünyada yaşayacak? O olmadan kalbi nasıl dayanacak bu hayata? Sınırlı kelimelerle nasıl ağıt yazacak? Bu acı geçeği nasıl kabullenecek? Kokusunu bir daha alamayacağına dair ciğerlerini nasıl ikna edecek? Nasıl olacak? Bilmiyor...
Sayfa 171 - Süeda Y.Kitabı okudu
Ölçü
Kallikles doğru söylüyor; çünkü felsefenin fazlası bizim gerçek duygularımızı köreltir, lüzumsuz bir inceleme ile bizi tabiatın güzel ve rahat yolundan çıkarır.
Malcolm'un 1959 sonunda, cesur bir siyasi eylemin gerekliliğine dair zihninde oluşan sorular sadece onu düşündürmüyordu. 1950'ler boyunca sivil haklar hareketi, ileriye dönük bir atılımın nasıl gerçekleştirileceğine ilişkin yoğun iç tartışmalarla birlikte gelişti. Ortada, siyahi hareketin gideceği yön ve hatta hayata geçireceği amaçlar konusunda genel bir mutabakat yoktu. İslam Milleti doğrudan eylemi reddeden tavrında yalnız kalmışken, Malcolm da dahil olmak üzere birçok siyahi liderin Üçüncü Dünya devrimcilerinin ideallerine ve başarılarına hayranlığı gitgide artıyordu. Bazıları ırk çatışmasını tanımlamak ve açıklamak için Marksist mücadelenin daha iyi bir yol olacağı kanısındaydılar. McCarthycilik diye anılan dönemde, siyahi liderler hükümet organlarınca yoğun denetime tabi tutulurken, bu ideolojik özdeşleşme sivil haklar için mücadele eden grupların üzerindeki baskının artmasına sebep oldu. Malcolm FBI tarafından ulusal güvenliğe karşı bir tehdit unsuru olarak görülen tek kişi değildi elbette..
Sayfa 155 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Reklam
_Mustafa Kemal, bir Türk’tü; Türk olmaktan gurur duyuyor; “Türkiye Türklerindir” parolasıyla yaşıyordu. Ne Tanrı’dan, ne bir kişiden ne de kurumdan çekinmeyen, tam bir devrimciydi. Onun için resmi ya da kutsal olan hiçbir şey yoktu. Türkiye’yi Padişah’ın ehliyetsizliğinden ve despotizminden olduğu kadar, yabancıların pençelerinden kurtarmakla
_Aşırı tutku, büyü’dür ve olayları istediği yönde değiştirebilir. Güçlü bir tutkuya kapılanlar, herkesi büyüsel olarak etkileyebilir. Ruh, şiddetle istediği her şeyi böyle üretir. Sinkronistik (Büyüsel) olayların, duygu patlamalarının etkisine bağlandığını açıkça gösterir. Hepimizde elektiriksel, manyetik güçler var. Karşılaştıklarımızın,
"Bir dünya görüşünün, hayata dair bir anlayışın yokluğunda, insan kişiliğinin tam ve özgür bir ifade bulması mümkün değildir."
Sayfa 86 - Ayrıntı Yayınları 2019Kitabı okudu
İZEBEL’İN KALESİ
Son yıllarda “İzebel ruhu” diye adlandırılan ve bununla ilişkilendirilen meselelere epeyce ilgi gösterilmektedir. Birçok yazarın bu konuyu ele almasına karşın benden de birkaç defa bu konuyla ilgili düşüncelerimi içeren kasetlerim ve seminer notlarım istenmiştir. Bu nedenle bu meseleye bu kitapta ayrıca yer vermeye karar verdim. İlkin, kötülüğün
Sayfa 171Kitabı okudu
Mümin için rahatlık, gaflettir; boşluk, ölümdür ve işsizlik boşa vakit geçirmektir. İnsanlar arasında en çok endişe, gam ve keder taşıyanlar da eli boş vakit geçirenlerdir. Dedikodular ve kuşkular, verimli ve ciddi bir işe sahip olmayan müflis kişilerin sermayesidir. O halde hemen harekete geç, çalış, kendine bir meşguliyet bul; inceleme yap, oku, yaz, tesbih et, ziyaret yap, vaktini değerlendir ve hiçbir dakikanı boş geçirme. Çünkü boş kaldığın gün içine hüzünler, kederler, kuşkular ve vesveseler girer. Şeytanın oyuncağı olursun.
Sayfa 262Kitabı okudu
47 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.