Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
hem de hiç kolay değil...
Bu kadar çabuk vazgeçilmek,incitilmek,kolayca geride bırakılmıyordu.
Dokuzuncu Bürhan (Dokuzuncu delil,hüccet)
Gel, ey muhakemesiz arkadaş! Sen şu sarayın sahibini tanımıyorsun ve tanımak da istemiyorsun. Çünkü istib'ad ediyorsun. Onun acib sanatlarını ve hâlâtını, akla sığıştıramadığından inkâra sapıyorsun. Halbuki asıl istib'ad, asıl müşkülat ve hakiki suubetler ve dehşetli külfetler, onu tanımamaktadır. Çünkü onu tanısak bütün bu saray,
Reklam
"Kendini nasıl bir şeyin içine soktuğunun farkında mısın Angelina?" diye sordu. Baldırındaki kılıftan bir bıçağa uzandı- ğında kocaman gözlerle izledim. Göğsüme doğru yönelttiği kocaman bıçağı takip ettim ve bıçağın hafif kıvrımlı ucunu gömleğimin ilk düğmesinin altına taktı. Pürüzsüz metal yüzeyinin üstünde kurumuş kana benze- yen
Sayfa 158
Dostoyevski'nin Anna Karenina incelemesi!
Başlangıçta çok beğendim; başımı kaldıramıyordum; ayrıntılarına kadar bayağı hoşlanmıştım; ancak bütününde ilgim azaldı. Bunu bir yerlerde okumuşum gibi gelmişti bana, evet, hâlâ belleklerde tazeliğini koruyan, Kont Tolstoy'un Çocukluk ve Delikanlılık, Savaş ve Barış adlı yapıtlarında da aynı hava vardı. Konusu farklı olmakla birlikte Rus
Sayfa 701 - 702, 703, 704, 705, 706, 707, 708, 709, 710, 711, 712 Yapı Kredi Yayınları
tarih, bir yönüyle değişmeyi gösteren fakat değişmeye fazla da müdahale edilemeyeceğini ihsas eden bir disiplindir. başka bir deyişle değişimi gösterir ama buna fazla müdahele edilemeyeceğinin altını çizer. mesela, geçen günlerde bir arkadaşımız, "tarih tekerrürden ibaret midir?" diye sordu. bir kısım düşünür ve bilim adamımız için tarih hiç de tekerrürden ibaret değildir. çok kesin bir kural koymuşlar, halbuki bu o kadar kolay değil. evet, tarih belki tekerrürden ibaret değil, çünkü "aynı nehrin suyunda iki kere yıkanmıyoruz" demiş iyonyalı filozof. böyle bir cümle sarfetmiş ama netice itibariyle ırmaktan sular hep belirli mecrada akıyor ve bazen bunun büyük ölçüde değişmesi çok zaman alıyor. bu sebeple insan cemiyetlerin hareketlerinde, o kadar çok olmasa da, hem arı hem karıncaların hareketlerine benzer bir monotonluk hem de bir tekrar var. bazı şeyler tekerrür ediyor, her yerde aynı eğilimler var, bunun çok önüne geçemeyiz; maalesef modernleşmeye de aslında fazla anlamı olmayan bir kurum olarak bakmak gerekir. çünkü modernleşme, insan cemiyetinin değişmesini belirli kalıplarla izah etmeye çalışan fakat bunun ötesinde inşa etmeye de kalkan görüşü ifade bir sözcük oluyor. bunun için bunu dikkatli kullanmamız lazım. görülüyor ki maalesef toplumlar hiçbir şekilde social engineering(sosyal mühendislik) için müsait değil. çünkü az tekerrür payı dışında toplumun esas özelliği olan değişme, sosyal mühendisliği kabul etmez. akan su tersine de akmaz, dahası akacağı yeri inkilapçılara da tespit ettirmez
Sayfa 30 - 31-timaş yayınları, 3. basımKitabı okuyor
''… Koyuldukları işe canla başla sarıldıkları için bu genç kızlar, başlarını kaldırıp bakacak halde değildirler. Halılara işlenmiş ışıklı tabloların önlerine serdiği ve ne yapsan anlatılamaz o hayatla, ruhlarında ezdikleri hayatın aynı olduğunu; onlar, bütün bu resimleri çizerlerken fark etmezler bile. Buna inanmak istemezler. Bunca
Can Yayınları
Reklam
Ne düzenli bir iş, ne iyi bir konut, ne sizin "medeni durum” dediğiniz durumsuzluk, ne de başarılı bir birey olmak ya da sayılmak benim gerçeğim değil. Bu kolay olgulara, siz bu düzeni böylesine saptadığınız için ben de eriştim. Hem de hiçbir çaba harcamadan. Belki de hiç istediğim gibi çalışmadan. İstediğiniz düzene erişmek o denli kolay ki... Ama insanın gerçek yeteneğini, tüm yaşamını, kanını, aklını, varoluşunu verdiği iç dünyasının olgularının sizler için hiçbir değeri yok ki.. Bırakıyorsun insan onları kendisiyle birlikte gömsün.
Sayfa 57 - Yapı Kredi Yayınları, 38. Baskı: İstanbul, Nisan 2022Kitabı okudu
Ah, beni affedin, affedin beni!" diye yazıyordu Nast yenka. "Diz çökmüş size yalvarıyorum, affedin beni! Hem sizi hem kendimi kandırdım. Her şey bir rüyaydı, bir ha yal... Bugün sizi düşünüp nasıl azap duydum; affedin beni, affedin!.. Beni suçlamayın, çünkü size karşı hislerim değişmiş de ğil; sizi hep seveceğimi söylemiştim, şimdi de
Ama şu da var; ney ucuz bir metadır. Yani terkedip vazgeçilmesi kolay. Her sazın bir zor zamanı vardır ya, neyin de başlangıcı zor. Acemi kısmı hiç ses çıkaramaz mübarekten. Ancak sebat edilirse ney adama bir şeyler verir. Sazı ucuza almış biri, iki gün uğraşıp demoralize olunca, duvara asıverir sazını. Ama yüksek fiyat ödeyenler, 'Bunca para verdik yahu, bari bir ses çıkaralım' diye didinir. İşte Dede'nin istediği yüksek fiyatın böylesine bir didaktik fonksiyonu var. 'Müziksiz yaşayamam! Ney sesine âşığım!' teranesiyle başlayanlar, başlangıçta bu fedakârlığa katlanırsa, zaman içinde Dede onlara başka imkânlar tanırdı. Hem sağ hem de sol üfleyenler satın alsın diye, ırak perdesini tam ortadan açardı. Ama kız neyinden büyük sazlarda bu, kolaylık değil zorluk yaratır. Talebe, bayati peşrevini bitirdi mi, Dede bu sazlardan birini eline tutuşturur, kendisine göre düzeltmesini isterdi. Onarım iyi yapılmışsa saz satılır, alâ külli hâl yapılmışsa talebeye hediye edilirdi.
Sayfa 23
"Hayatımıza giren her insanı kendimiz seçemiyoruz, yeğenim. Gelip yapışıyorlar; istesen de bırakıp gidemiyorsun, kaçıp kurtulamıyorsun. Hiç kolay değil. Hem belki bu da iyi bir şey. Böyle böyle başkalarına el verebiliyoruz. Kendi iyiliği yetmiyor insana. Başkaları iyi olmazsa, kendi iyiliğin de eksiliyor. Görmezden gelmek, sağır olmak yakışmıyor bize gülüm."
Reklam
Birinci kural yaradana hangi kelimelerle tanımladığımız kendimizi nasıl gördüğümüze aynı tutar şayet tanrı dendi mi öncelikle korkulacak utanılacak utanılacak bir varlık geliyorsa aklına demekki sen de korku ve utanç içindesin çoğunlukla yok eğer tanrı dendi mi evvela aşk merhamet ve şevkat anlıyorsan sen de bu vasıflardan bolca mevcut
Önemli Bulduğum Bazı Kavramlar (Bilmek Ve Olmak adlı kitabımdan alıntıdır) Bir insanın kendini geliştirmesi ve gerçekleştirmesi için bazı kavramları ve olguları bilmesini zorunlu görüyorum. Bunlardan bazılarını aşağıda açıklıyorum. Özbilinç: özbilinç en genel anlamıyla kişinin kendi duygu düşünce ve davranışlarından haberdar olma halidir.
Acar Baltas'ın Hayattan Çıkardığı On Üç Ders
1. **Her sorunun hızlı, kolay ve ucuz bir çözümü vardır.** Bu çözüm her zaman sonrasında ortaya çıkacak daha büyük sorunun kök nedenini oluşturur. Çözümün yaratacağı sorun göz ardı edilemeyecek kadar büyük olmamalıdır. 2. **Aynı amaca hizmet eden insanlar bir anlaşmazlık durumunda ya haklı olur ya da mutlu...** Bu hem aile hayatı hem de iş hayatı
Kavmiyetçilik İmandan Eder...
Müseylemet'ül Kezzab bir gün taraftarlarıyla oturmaktadır. Daha önce Müslüman olan ve Resulullah Aleyhisselam'ı iyice tanıyan birisi de vardır yanında Talha'tün Nemri. Müseyleme ona döner ve sorar: - Doğru söyle, Muhammed'in durumu ve benim durumum nedir? Talhatün Nemri der ki: - "Allah'a yemin ederim ki Muhammed Allah'ın Resulüdür, O'na Allah vahiy göndermektedir. Yine Allah'a yemin ederim ki sen yalancısın, Allah sana vahiy göndermemektedir. Fakat olsun, değil mi ki sen bizim kabiledensin? Bizim kabilenin yalancı peygamberi, bizim için Mudar oğullarının sahih peygamberinden daha sevimlidir!" der. Bu hastalığın insanı nerelere savurabileceğini iyice görelim. Sizi bilmem de ben çok işitmişimdir "Bizim gavurumuz, falanların müslümanından daha iyidir" küfür sözlerini. Hem de hiç beklemediğimiz kişilerden. Tekrar sözün başına dönelim ve bilelim ki bu korkunç hastalık Mekke'de Müslüman olanlarda, yani bir davanın ilklerinde hiç bulunmuyor, imanının imtihanını verenlere öyle kolay kolay sirayet edemiyor.
Sayfa 20 - İstişare
1.123 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.