“Başka bir gezegene, oradaki kayaların yapısını incelemek için araç gönderebilecek kapasiteye sahip bu şizofrenik insanlık, milyonlarca insanın açlıktan ölmesini umursamayabiliyor. Mars’a gitmek, yanı başındaki komşuya gitmekten daha kolay görünüyor.” Demiş Jose Saramago 1998 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldıktan sonraki konuşmasında. Aslında
Okumak güzel.
Başkasıyla okumak daha güzel.
Kitle ile okumak paha biçilemez.
Aynı anda aynı kitabın aynı satırlarında buluşmak... Aynı cümlelerde benzer duygulara kapılmak...
Onlarca kişilik bir grupla okuduk eseri.
Okurken birbirimizi motive ettik.
Uygulamayı eserden alıntılar ile doldurduk.
Görenler eşlik etti; okumalara, okunmalara vesile
İnce Memed eserinde çok anlamlı bir cümle geçer: "Demir olsam çürürdüm, toprak oldum dayandım." Anca toprak olmak lazım dayanmak için.
Her şey ne güzel başlamıştı oysa...
Pırıl pırıl hayaller
*Yaşamak acı çekmektir; yaşamı sürdürmek, çekilen bu acıda bir anlam bulmaktadır. Eğer yaşamda bir amaç varsa, acıda ve ölümde de bir amaç olmalıdır. Ama hiç kimse bir başkasına bu amacın ne olduğunu söyleyemez. Herkes bunu kendi başına bulmak ve bulduğu yanıtın öngördüğü sorumluluğu üstlenmek zorundadır"
İlk cümlem,
İnsanın Anlam Arayışı*
Birçok arkadaşımın okuduğu, incelemeler yaptığı, çok beğendiği, okumaya teşvik ettiği Hakan Günday kitaplarına Kinyas ve Kayra ile giriş yapmış bulunuyorum. Yazar hakkında bir bilgim olmadığı için yine önce yazardan başladım araştırmaya. Sonra kitaplarına kısa bir bakış attım; başladım Kinyas ve Kayra okumaya.
Farklı bir macera oldu benim için
Hayatın en büyük kuralını bilir misiniz?
Kaçtığınız şeylerin tutsağı olursunuz!
En çok neyden korkarsanız bir gün gelir o yakalar sizi! "Korktuğum başıma geldi," der ya insan. Gelir, gelmeden ölmezsiniz!
Ve hayat, daima sevdiğinizle sınar!
İzaha gereği yoktur bu cümlenin. Okuyan herkes bilir sevdiğiyle sınanmanın ne demek olduğunu.
Köy Enstitülü bir yazar.
Köy Enstitülerine emek vermiş bir yazar.
Köylü bir yazar.
Köye, köylüye, köy hayatına dair nitelikli eserler yazmaya ziyadesiyle donanımlı bir yazar.
Ve belki de en tuhafı, eseri uygulamada yalnızca 257 okur tarafından okunmuş bir yazar.
Sarı Traktör
1957 yılında kaleme alınmış, 1958 yılında ilk baskısı
Bütün umutları tükenmiş, bütün imkanları elinden alınmış birinin zindanda yazdığı, benim de sıcak evimde, rahat koltuğumda mahcubiyet duygusu içerisinde okuduğum kitabın ilk cümlesiydi ve bu cümlenin sırf daha edebî bir giriş olsun diye öylesine yazılmamış olduğuna yazarın hayatı şahitti. Beni bu kadar etkilemesinin nedeni de buydu galiba.
Yitirmelerin, tüketmelerin, kaybetmelerin çığlıkları..
Ayrıcalıklı bir ruhun jilet kesikleri..
Karanlığın ve yalnızlığın en soğuk hali..
Ne derseniz deyin; herbiri gözlerinize saplanıp kalan, kelime görünümlü dikenlerden müteşekkil, yıkıntı edebiyatının en güzel örneklerinden biriydi okuduğum.
Koca bir enkaza dönüşen evrenin, kara deliklerde
Bu kitabı biraz kırılgan, melankolik ve hüzünlü bir ruh haliyle hayatımın çok erken yıllarında okusam daha iyi olurmuş. Bence kitabın okunması gereken ruh hali budur.
Böyle bir kitap hakkında yorum yapmak benim için çok zor. Bu suyun şeklini tarif etmekle aynı şey bence. Su içine girdiği kapın şeklini aldığı gibi, bu kitap da içine girdiği okurun
Selamun aleyküm. Bir şey deneyeceğim. Bu aslında bir inceleme ama buradakileri incelemelerin aksine ilginç, daldan dala atlamalı, bol alıntılı, güldürmeden düşündüren uzun bir inceleme. Aynı şeyleri farklı cümlelerle aktaran kitaplardan alıntılar yapıp karma olarak sunacağım bir inceleme. Yazı boyunca yaratıcının varlığına dair bir ispat
Suskunluğun öbür yüzündeki çığlığın tabiatı nedir? Bazı hatıraların dile getirilemez, unutulmuş ya da amnezi içinde kaybolup gitmiş olmasının anlamı nedir, önemli midir? Bu bihaber kalma rahatlığının gizli bir bedeli var mıdır?..
Uzun yıllar boyunca büyük ses getiren, Freud'dan bu yana yayımlanmış en önemli psikiyatrik eserlerden biri olarak
Bu kitabı üç dört ay önce okudum, incelemesini yapmak bugüne kısmetmiş.Devran bugüne kadar okuduğum kitaplar arasında en iyilerinden biri bence.
Kitaba gelecek olursam;
Kitap 14 adet kısa öyküden oluşuyor.Kitaptaki her hikaye birbirinden anlamlı, okurken çok keyif aldım.
Çok sert hikayelerin ve acıların yer aldığı bir kitap. Fukaraların, ötelenenlerin, görülmeyenlerin, görmezden gelinenlerin, ezilenlerin hayata tutunmak için verdikleri mücadele, zorluklara karşı gösterdikleri direniş çok etkili anlatılmış. Devran’ı çok sevdim, çok beğendim, çok güzel bir öykü kitabı.
Ayrıca şu cümle; “Gurur duyacağınız bir şey yoksa da, utanç duyacağınız bir şey olmasın en azından hayatınızda.Yoksa bu şey, taşıyamayacağınız kadar ağır gelir ve onun altında ezilirsiniz.” motto edinilecek türden...
***Gündelik siyasi kavgaları, politik görüşlerimizi, dünyevi siyasi ötekileştirmemizi de bir kenara bırakalım ve okuyalım.... Çok güzel bir kitap, içindekiler bizlerin hikayesi...