Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
320 syf.
10/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Var mısınız?
İnsanlık tarihi boyunca insanoğlunun anlam arayışı sürmüş ve halen de sürüyor. Bu anlam arayışında birçok filozof, düşünür, gönül insanı “kendini bilme, tanıma ve keşfetme”nin önemine dikkatleri çekmek için çağları aşan sözler söylemiş.
Platon (Eflatun)
Platon (Eflatun)
, “Kendini bilmek ruhunu bilmektir” derken,
Aristoteles
Aristoteles
, “Kendini bilmek tüm bilgeliğin başlangıcıdır” sözünü
Var mısın?
Var mısın?Doğan Cüceloğlu · Kronik Kitap Yayınları · 202127bin okunma
168 syf.
·
Puan vermedi
Kendini bilen Rabb'ini bilir. Nefsini bilen Rabb'ini bilir, hayır hayır, Nefesini bilen Rabb'ini bilir. Öz'ü bilen töz'e ulaşma gayreti içinde olan Öz'e varır. Gece vakti ayak ucunda akıl yürütmeler yapalım biraz; Özlemek nedir? Sözcüğün kökeni öz. Peki insan kimi özler? İnsan evvelden bildiğini özler, salt yakınlık duyduğunu özler. Özlemek,
Hay bin Yakzan
Hay bin Yakzanİbn-i Sina · Yapı Kredi Yayınları · 20214,682 okunma
Reklam
80 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Özdemir Asaf, Türk şiirinin belki de en zarif en kibar şairlerindendi. Pelerin ile dolaşır, jestler yapmayı severdi.. R’leri söyleyemezdi ama hayatın tadını çıkararak yaşamayı hep iyi bilirdi. Özdemir Asaf şiire farklı bir bakış açısı getirdi. Şiirin öylesine bir yapısı vardı ki Özdemir Asaf’ı okuyan uzmanı değil biraz bilen biri, “Bu şiir Özdemir Asaf’a ait veya bu şiir Özdemir Asaf’ın” diyebilirdi. Şiirin bir yoğun anlatım, yoğun kelimeye getirme işlemi olduğunu çok iyi bilen bir şairdi. Uzun şiirleri de vardı ama öyle ikilikleri dörtlükleri var ki gerçekten de onlar bir uzun şiirin bütün özünü taşırdı.. Özdemir Asaf, Türk şiirinin belki de en zarif en kibar şairlerindendi. Pelerin ile dolaşır, jestler yapmayı severdi.. R’leri söyleyemezdi ama hayatın tadını çıkararak yaşamayı hep iyi bilirdi. Özdemir Asaf şiire farklı bir bakış açısı getirdi. Şiirin öylesine bir yapısı vardı ki Özdemir Asaf’ı okuyan uzmanı değil biraz bilen biri, “Bu şiir Özdemir Asaf’a ait veya bu şiir Özdemir Asaf’ın” diyebilirdi. Şiirin bir yoğun anlatım, yoğun kelimeye getirme işlemi olduğunu çok iyi bilen bir şairdi. Uzun şiirleri de vardı ama öyle ikilikleri dörtlükleri var ki gerçekten de onlar bir uzun şiirin bütün özünü taşırdı.. Sana gitme demeyeceğim. Üşüyorsun ceketimi al. Günün en güzel saatleri bunlar. Yanımda kal. Sana gitme demeyeceğim. Gene de sen bilirsin. Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim, İncinirsin. Sana gitme demeyeceğim, Ama gitme, Lavinia. Adını gizleyeceğim Sen de bilme, Lavinia.  
Lavinia
LaviniaÖzdemir Asaf · Yapı Kredi Yayınları · 202223,2bin okunma
"Vicdan kelimesi sevgili Juliette, yasak olduğunu bilerek ya da bilmeyerek bir şey yaptığımızda içimizden yükselen sestir ve aslında bunun altında basit bir tanım yatmaktadır, vicdan eğitim ve yetişme ile aşılanır. Rahat yetiştirilmeyen bir çocuk kurallara uymaz ve başaramadığı için vicdan azabı duyar, eğitiminden başka ona zarar veren hiçbir şey olmadığını düşünür ve bu gerçektir. Ve böylece vicdan belli etmeden ahlak sistemi ilkeleri doğrultusunda gelişerek ruhumuzu sarıyor. Yani küçük Juliette demek istediğim, senin içini saran şu gerçekleri bilme arzusu diğerleri tarafından kötü yönlendirilebilir. Oysa ki senin bilgiye, aşka ve şehvete olan susuzluğunu en iyi şekilde içindeki tutkuları ve özünü bastırmadan yine kendin açığa çıkarabilirsin. Bunu yapabilmen için ruhunu özgür bırakman, diğerlerinin düşüncelerini ciddiye almaman gerekiyor. (..) Duygusallık, acıma, vicdan bunların hepsi bize sadece dinin ve toplumsal kuralların dayattığı, mecbur bıraktığı şeylerdir. Buna bir de gururlu olmak veya gururlu yaşamakta diyenler var."
123 syf.
·
Puan vermedi
Herkesin kendinden bir parça bulacağı insanın yaşamın anlamını ve ötesini görme, bilme, anlama ve içselleştirmeye çalışmasının hikâyesi. Siddhartha, her ne kadar Brahman olsa da içindeki insani boşluğu dolduramadığı için kendi dünyasından çıkıp insanların arasına karışıyor. Ve kendisini aramaya çalışıyor. “Bir hedef bulunuyordu Siddhartha’nın
Siddhartha
SiddharthaHermann Hesse · Can Yayınları · 202037,9bin okunma
342 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
29 günde okudu
insan artık kendine inanıyor...
Spinoza ‘nın “ Etika “ kitabı; insanın kendi özünü arayarak, Tanrı’ya ulaşma ve bilme yolunda yaptığı meşakkatli yolculuktur. Etika, 5 bölümden meydana gelmiştir: 1’inci bölümde: Tanrıyı tanıma konusunu irdelenmiştir. Tanrı’nın; ezeli, ebedi, tamamlanmış, eksiksiz, mutlak akıl özelliklerindedir. Tanrı’nın insanı diğer canlılardan farklı olarak,
Etika
EtikaBaruch Spinoza · Dost Kitabevi Yayınları · 20191,591 okunma
Reklam
336 syf.
9/10 puan verdi
Süt Köpüğünde Körlük
“Zayıflığın özü, güce maruz kalmak ya da güçten korkmaktır.” “Umut yalnızca umut... Bizi sakinleştiren, körleştiren ve bize iyilikten çok kötülük getiren bu yalancı umut…” #Marquis de Sade Uyandım bir gün, gözümde bir beyaz örtü, göremem gayrı. Önce Saramago hakkında bir kaç kelam edelim. Onun okuduğum ikinci kitabı oldu Körlük. Bu yüzden onun
Körlük
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022103,9bin okunma
288 syf.
9/10 puan verdi
Özümüzü kaybettiğimiz bir çağda yaşıyoruz. Öz-lüyoruz ama neyi özlediğimizi bilmiyoruz. Daha doğrusu öz-lemenin öz-ümüzle ilgili olduğunun farkında dahi değiliz der mütefekkir, üstâdımız İbrahin Kalın… Globalleşen dünyaya baktığımızda her şeyi ile sanal bir alemdeyiz. Bizatihi yapay bir dünya da diyebiliriz. İnsanlar olarak hakikatten, özümüzü
Öze Yolculuk
Öze Yolculukİbrahim Kalın · İnsan Yayınları · 2023142 okunma
Evren makro sistemdir, insan ise, mikro sistemdir. Bu öyle bir mikro ki, içerisinde tüm makro özellikleri barındırıyor. Tüm bunlarla birlikte insan hata yapabilir, tökezleyebilir, sıkıntılar ve bunalımlar yaşayabilir. Zaten yaşam bir kendine gelme, özünü bilme ve içine yolculuk sürecidir. Yaşam kendini adam etme sürecidir. Zaten yaşamı anlamlı kılan da budur.
Sayfa 235 - Hayat YayınlarıKitabı okudu
Kimse hakikati tek başına mülk edinemez. Dünyayı türlü türlü bilme biçimleri vardır. Ne var ki çok savunmacıyız ve işimize gelmeyeni görmekten ve duymaktan kaçınıyoruz.
Sayfa 254Kitabı okudu
Reklam
Değerli 1K Okurları! Yaklaşık 1 ay önce bir etkinlik düzenlemiştik; İslam Düşüncesi Üzerine Kitap İncelemelerİ. Bu bağlamda İnceleme yapan arkadaşların iletilerini ayrı zaman dilimlerinde paylaştım. Şu an hepsini bir araya getirdim ve sizlerle paylaşmak istiyorum tekrardan:))) Öncelikle; İnceleme zahmetinde bulunup da değerli vakitlerini
ÖNSÖZ Hicaz, Nihâvend, Kürdîlihicâzkâr... Çoğumuzun duyduğu ama ne olduğunu pek anlayamadığı, bilemediği makâm isimleri bunlar... Birçoğumuz için anlaşılmaz kelimeler... Sanki klasik müziğimizin şifreleri... Oysa makamlar müziğimizin eşsiz renkleridir... Makamlar her yerdedir. Şarkılarımız gibi türkülerimizin çoğu da makâmlıdır. Meselâ hepimizin bildiği ve dinlerken de, söylerken de duygulandığı Yemen türküsü Hüseynî makâmındadır. "Ben melâmet hırkasını" diye başlayan türkü de Uşşak makâmındadır. Makamları bazı pop şarkılarında da duymak mümkün... Meselâ Özdemir Erdoğan'ın o güzel İkinci Bahar şarkısının makamı Hicaz'dır. Bu kitapta makamların hem anlamlarını hem de duygu dünyalarını sizlere açıyoruz. Müziği "eğlence" değil, bir "kendini ve özünü bilme" aracı olarak gördüğümüz İçin makamları da anlamlarıyla sizlere tanıtmak istedik. Hem zihninize hem de zevkinize hitap ederek...
Sayfa 7 - KETEBE YAYINLARI ☪ 1.BASKI - Ekim 2019Kitabı okudu
Yeni çağ metafiziğinde varo­lanın Varlığı, isteme olarak, böylece de kendini isteme olarak belirlenmişse, bu kendini isteme, kendinde zaten kendi-kendini- bilme ise, demek ki varolan, hypokeimenon, subiectum, kendi- kendini-bilme tarzında özünü sürmektedir. .
Sayfa 42 - ASAKitabı okudu
sonsuzluğun sonsuz saklanmışlığı, ama yine de insan ruhu..
Bu âlemde ne yaparsan yap, dünyaya ait olan sana yetmiyor artık.. ..kavrayan ruh varolana ne kadar derinlemesine nüfuz ederse etsin, isterse varolanı ilk elementlerine kadar parçalasın, isterse edilgin konumda yalnızca hedef olanı etkin olup hareket edenden ayırsın, ikisinin de varlığını her yerde algılasın, birini su ve toprak olarak, ötekini de ateş ve hava olarak kavrasın, varolanı istediği kadar çok sayıda parçalarına ayırsın, araştırmacı bir tutumla atomlar kargaşasının sırrını, hatta daha da ileri giderek, insanın, uzuvlarına ayrılmış canlının en derindeki özünü ortaya çıkarsın, isterse insan olma durumunun her parçasının adım adım farkına varsın, insanın eylemlerinin hem Tanrı—benzerliğini hem de kendi kendini aldatma halini çözümlesin, insandan olanı en derinde yatan, en son çıplaklığı ile gözler önüne sersin, etini iskeletinden soysun, kemiklerinden iliğini emsin, isterse düşüncelerini toz haline getirsin, öyle ki, geriye ayıklanmış, ilahi bir güç tarafından toz haline getirilmiş, anlaşılabilmesi imkânsız egodan başka bir şey kalmasın; bilmeyi başaran zihin, bütün bunları istediği kadar başarmış olsun, adım adım araştırarak bütün bunları koruyabilsin, dahası tasvir edebilsin, henüz bir adım bile atılmış olmaz, bilme eylemi hep bu dünyaya ait kalır, yeryüzüne yargılı kalır, ölümün bilgisi olamadan hayatın bilgisi olarak kalır:..
Sayfa 370 - İthakiKitabı okudu
Kant, Aydınlanma’yı “insanın kendi kendine dayattığı vesayetten kurtulması” olarak tanımladı. “Vesayet, insanın kendi anlayışını, bir başkasının yönlendirmesi olmadan kullanamamasıdır.” İnsanlık tarihini şekillendiren baskı ve cehaletin çoğuna, insanın kendi toyluğu neden olmuştur. Kant, Aydınlanma’nın özünü, kendi başına rahatça, “düşünme cüreti/cesareti” olarak nitelendirir: “Sapere aude! (Kendi aklını kullanmaya cüret/cesaret et!) Aydınlanma’nın sloganı budur.” Romalı şair Horatius’un “Bilmeye cüret et.” sözü, bilme ve anlama eyleminin bir cüret ve cesaret işi olduğunu hatırlatır bize. Kant’ın “Aydınlanma Nedir?” makalesinin merkezine koyarak meşhur ettiği “bilme cesareti”, mağaradan çıkmanın ve aydınlığa doğru adım atmanın olmazsa olmaz şartıdır.
177 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.