Günlerin Köpüğü, şiirsel, fantastik veya tersten okunuşuyla trajik, yergisel, karamsar ve hepsinin ötesinde ironik bir yapıt...
Bunca sıfatı içinde barındıran eserde bir bölümden diğerine geçerken az önceki duygudan ustalıkla koparılan okur, imgelerin peşine düşmenin hazzını yaşayabileceği gibi teslim olmayı da seçebilir.
Okura tercih sunmayı
"Açıklama denen şey giydirip kuşatılmış bir yanlıştır, yanlışın ta kendisi.."
Her yorumun başlı başına bir yanlışlık olasılığı gibi.Çünkü kitabı elime aldığım andan bitene değin onlarca yorum analiz cümlesi geçti kalemimden her biri diğerinden doğru ve diğerinden yanlış.
Bu açıklamayı da(!) yaptıktan sonra yazarın okurunu sürüklediği
1871: "Bugüne kadar kitabınızdan daha güzel bir şey okumadım! Cosima'ya dedim ki, ondan hemen sonra siz gelirsiniz: Sizin ardınızdan da uzun süre hiç kimse..."
1872: "Kitabınızı tekrar okudum ve Tanrı huzurunda yemin ederim ki benim ne istediğimi bilen tek kişi olduğuna inanıyorum."
Wagner'in, Tragedyanın Doğuşu ile ilgili
1993'ün daha ilk ayında, 12 Eylül'ün habercisi 24 Ocak Kararları'nın yıldönümünde, Cumhuriyet'in ve laikliğin ödün vermez savaşımcısı Uğur Mumcu öldürülmüştü. Bu cinayet, laiklik düşmanı bir tehlikenin ülkemizi iyice kıskacına aldığının göstergesiydi.
Çağdaşlığın, Cumhuriyet'in, laikliğin, aydınlığın düşmanlarının, üstelik ne yazık ki
Dünya Edebiyat tarihinde belki de en çok tartışılan , tartışılacak olan ve tartışılmayı da hak eden bir kitap. Kitabın hem övülecek ve hem de eleştirilecek o kadar çok özellikleri var ki; işte bütün bunlardan dolayı bence de çok tartışılmalı ve çok konuşulmalıdır bu kitap.
Kitabın yazarı Boris Pasternak , aslında usta bir şairdir ve
Dün "Taş Sektirme Ustası"nı okudum. Şiirlerle, müziklerle, görüntülerle zihnimin kıvrımlarında kendine yer buldu. Edebi dünyamın çok sesli evine yerleşti.
"Keserek geçmeyen
Kökünden koparılmayı bekleyen bir şey gibi buradayım
Bir şey
Yanındaki taşa alışamamış bir taş
Yerini yadırgayan bir çivi"
Bir duvarın içinde
Duvarın bir
Mutlu ölüme kadar söylenecek çok şey vardı. Evet! Konu ölüm olunca mutluluğun da pek değer kazanması gerek diye düşünüyorum. Nasıl yaşanmasını hayatımız boyu her saniyesine kadar düşünüyor – ola ki her saniyesinde olmasa da tüm eylemlerimiz bu yönde – fakat işin ucundaki ölümü, yaşamımız boyunca kazandığımız az çok mutluluğumuzu da elimizden
“Doldurulan biricik zaman, istemenin görüngüsünün kalıbı, şimdidir. Birey için zaman hep yenidir. O, her zaman yeniden varolduğunu duyumsar. Çünkü yaşam yaşama isteğinden ayrılamaz, yaşamın tek kalıbı da şimdidir. Ölüm (benzeri yinelemek için ayrılmayı dileriz) güneşin batışı gibidir. Gece, batan güneşi gözle görülür biçimde yutar. Gelgelelim,
Usta Şair güzel insan Adnan YÜCEL'in dilindeki derinlik, duyarlılığı ve estetik anlayışı kitabın önemli özelliklerindendir.
Umut, direnç, emek ve sevda üzerine şiirler yazan Yücel, son dönem şiirimizin toplumcu, gercekçi şairlerinden biridir... sanatın her alanı halk içindir..yazılanlar söylenenler halktan kopuk ise o ne şiirdir ne edebi
O bir toplumun çevresine sabitleniyordu, sahiplenmeye aç bu toplumun en ücra köşelerinde duranlara karşı hissettiği çekimin önemsizliğini yanına alıyor, hem algılanarak varlaşmak hem de yeraltında yaşamak gibi iki uç ülküyü birbirine bağlıyor, kendi öykülerini tanıklık edilmemiş biçimde yalnız kendi olarak yazmayı istiyordu. Hiçbir vakit yeni
DİPÇE :
Kambur; yazarın genç bir yaşta ürettiği ilk eser olmasına rağmen; yorgun bir konu , yorgun bir karakter seçimi ile gençlik yapıtı olmaktan sıyrılmış bir eser niteliğindedir.
Yerli ve yabancı birçok yazarın, eksikliği, zayıflığı ve çoğunlukla kötülüğü yüklediği bir karakter bahusus bir metafordur bu biçimsizlik.
Quasimodo ile
Öyle günler vardır ki dünya, dayalı döşeli bir odaya benzer; açık renklere boyanmış tavanı gökyüzü gibi hisseder açık yeşil duvar kağıdına, dağlara bakar gibi bakarsınız. Yaşamın rengarenk halısı üzerinde yuvarlanan oyuncakların çocuksu şirin müziği ulaşır kulaklarınıza. Bazen bu ilkbahar günleri yazın ortalarına, hattâ sonbahara kadar uzanır, sonra yaşlılık zamanının çocukluk günlerine dönüşür. Bütün çocuk oyunlarının ve son barışın arkasında yatan bir şeylerin anımsanması gibi dokunaklıdır bu günler.
Hafif soğuk bir gece yarısında balkonda elinizde kahveniz, önünüzde kitabınız ve kulağınızda çalacak ânı tatlandıran bir müzikle günün ve zihnin yorgunluğunu atmak için can atıyor olmalı birçoğunuz, en azından öyle umuyorum. Bazen hayatın akışına kendimizi gereksiz bir ölçüde kaptırabiliyoruz, bu gibi anlarda şöyle bir soluklanıp zamanı kısacık da