"Dünya kendi istencimizle farkında olduğumuz şeydir. İnsanlar temel arzuları tarafından yönetilir ve bu da acı çekmemize yol açar çünkü arzular bizi dünyadan bir şeyler istemeye iter, oysa dünya bir tasarımdan başka bir şey değildir. Aynı istekler gördüklerimizi de şekillendirdiğinden kendimizi tüketmeye başlar ve sonunda da delirip kendimizi burada buluruz."
Bilim, kendisini gözlem ve deneyim düzleminde kalıp sadece betimlemeler yapmakla sınırlandıramaz, bunlarla yetinemez ve görevinin burada bittiğini söyleyemez. Çünkü bilgide eksaktlık gözlem ve deneyimle başlar, fakat denetlenebilir gözlem sonuçlarının teorik düzeyde ve mantıksal bir bütünlük içinde birleştirilmesi gerekir.
Çoğu insanın gerçek benliğiyle, toplumun onayını sağlamak için dış dünyaya karşı takındığı kimlik birbirinden farklıdır. İnsanlar özellikle çalışma yaşamlarında böyle bir maskeyi sürekli kullanırlar; genellikle akşam eve gidince çıkarır, ama çoğu kez bir başka maske takarlar. Kimi insan arkadaşlarıyla birlikteyken bir üçüncü maske de kullanabilir. Böylece değişik durumlara kendini uyarlamaya çalışır. Belirli bir ortamda, bu maskeler insanın çağdaş dünya koşulları içindeki yaşamını sürdürebilmesi için zorunludur. Gereğinde, hoşlanmadığımız kişilere karşı dostça tutumlar takınmamızı sağlar ve insanın çıkarlarını korumasına yardımcı olur. Ne var ki, eğer bir insan oynadığı bu rollere kendisini fazlaca kaptırırsa, oynamakta olduğu rol ile kendi gerçek benliğini birbirinden ayırt edemez bir duruma gelir ve kendisine yabancılaşmaya başlar. Sonunda benliği "şişer" ve kendisine aşırı önem vermeye başlar. Bununla da yetinmez, bu rolü diğer insanlara da yansıtır ve onlardan da aynı rolü oynamalarını bekler. Otorite durumuna geldiğinde kendisiyle birlikte çalışanları bunaltır, ana ya da baba olduğunda çocuklarından yeteneklerinin üzerinde başarılar bekler.
Masal, hayatı uykuya taşır. Çocukların gözleri pembe-beyaz anne yüzlerine baka baka kapanır. Hayatın uykudaki boyutunda rüyalar başlar. Uykudan önce, uykudan sonra diye bir şey kalmaz. Zaman yekpare bir çayırlık gibi uzanıp gider.
"Bir erkek çirkinliği karşısında şok geçirdiği bir kadınla tanışabilir. Eğer kadın doğal ve samimi ise, yüz hatlarındaki kusuru erkeğin
görmesini engeller. Erkek onu çekici bulmaya başlar, sevebileceğinivdüşünür ve bir hafta sonra umutla yaşamaya başlar. Ertesi hafta
yeise kapılır ve ondan sonraki hafta ise çıldırır." Stendhal, Love
İnsan usul usul ölmek için gelir dünyaya.
Başlar her gün biraz daha insan olmaya.
Ve ölürken usul usul ne tuhaf;
Âşık olur, kedi besler, isim verir eşyaya.
Ben, sonrasını düşünmekten, ne istediğimi unuturum. Oysa zaman her şeyi halleder. Sonra gene şüpheler başlar. Bir ayindir bu. Çeşitli törenleri vardır.
Lao Tzu'nun da bilgece ifade ettiği gibi:" Binlerce kilometrelik bir yolculuk bile tek bir adımla başlar." İşte o ilk adımı atın, hemen işe koyulun. Her şeyi değiştirme gücüne sahip bir adımdır bu.