Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Tuhaf! Giyotinle kafası kesilmek fiilinin bütün zamanları çekilemiyor: Giyotinle kafam kesilecek, giyotinle kafan kesilecek denilebilir, ama şöyle denilemez: Giyotinle kafam kesildi. Neden denilmesin? dedi Julien, eğer başka bir yaşam varsa?.. İnan olsun! Orada Hristiyanların Tanrısı'yla karşılaşırsam, mahvoldum demektir; o bir zorba, öyle olduğu için de öç almaktan başka şey düşünmüyor; Kutsal Kitap' ı korkunç cezalardan başka şeyden söz etmiyor. Onu hiç sevmedim; içtenlikle sevilebileceğine de hiçbir zaman inanmak istemedim. Acımasızdır (Kutsal Kitap'ın birçok bölümünü anımsadı). Çok kötü bir biçimde cezalandıracak beni... Ama ya Fenelon'un Tanrısı'yla karşılaşırsam. Belki şöyle diyecektir bana: Günahlarının çoğu bağışlanacak, çünkü çok sevdin... "
Sayfa 590
"Birçok kişi bunun bir rahatsızlık sebebiyle olduğunu düşündü. Bense madem açtırıyorlar, öyleyse alın size kafa dedim. Kadınlık özelliğimi gösteren bir şey olsun istemedim. Kapalı değildim ama açık gibi de değildim. Saçımı feda etmek zor gelmedi ama o kapıda açmak bana çok dokundu.(Yarar)
Sayfa 316 - Ekin yayınlarıKitabı okudu
Reklam
"İçerisi su alıyor, bunun farkında mısınız?'' dedi Eren hesap sorarak. ''Farkındayız... Platform tam anlamıyla, her yanıyla hatalı. Elektrik devreleri, su sistemi, her şey hatalı... İşte bu yüzden bunu çözmesi gereken biziz. Beş tane insanı denetimsizce yerin altnda yaptığımız bir platforma koyduğumuz ve başlarına bunların geldiği duyulursa bu haber sadece yayılmaz. Hayatımızı yakarlar..." ''Hayatınızı ben yakacağım." diyen Uraz'ın sözünü Taylan kesti. "Uraz, biliyorum öfkelisin. Çok haklısın oğlum. Sana oğlum diyorum, senin yaşında bir oğlum var. Sizleri çocuklarım gibi sevmeseydim sizi bu yarışma için seçer miydim? Tek istediğim sizi oradan bir an önce çıkarmak ama yalvarırım bana yardm edin. Siz yanımda olmazsanız bunu yapamam... Aileleriniz sizi aramaya başladı, beşinizin de ailesi sizi soruşturuyor. Bir ton yalanla olayı ertelemeye çalışıyoruz, yayını canlı yapmayacağımızı ve her şeyin montajlandıktan sonra yayınlanacağını söylüyoruz ve uyku bile uyumadan sizi oradan çıkarmanın yolunu araştrıyoruz. Bunları size anlatamadım, korkmanızı istemedim ama sanırım sizi sizin yardımınız olmadan oradan alamayız. Lütfen bana inanın, lütfen bana yardım edin."
Susebron duraksadı. “Üzgünüm,” yazdı. “Seni kızdırmak istemedim. Ben — ” Siri uzanıp onun koluna dokununca yazmayı bıraktı. “Hayır, hayır,” dedi Siri. “Kızmadım. Cilve yapıyordum sadece. Asıl ben üzgünüm.” “Cilve?” yazdı Susebron. “Hikâye kitabımda böyle bir kelime yoktu.” “Biliyorum,” dedi Siri. “O kitap ağaçlar ve diğer şeyler tarafından
"Asla fazla bir şey istemedim bu hayatta," diye düşündü kendine yönelik tuhaf ve müşfik bir merhametle. "Ya da daha doğrusu herkes kadar istedim ama hiçbir şey ya da çok az şey elde edince de ne varsa onunla yetindim...
Çünkü insanların bir ülküsü olması, bilime gönül vermesi aslında gülünç bir şeydir." "Bunları demek istemedim," dedi delikanlı. "Ondan sonra da sizden rica edebilir miyim ülkemizi aydınlatmak için bilimin başına geçmenizi?" "Rica ederim," dedi genç adam. "Hayır ben rica ediyorum. Birey olarak ortaya çıkmadıkça, uyuşuk felsefemizden vazgeçmedikçe ve tek tek katkılarımızı insanlarımızdan esirgedikçe bizi kim değiştirebilir? Belki sen de Dünya Bankası'ndan kredi almamızı bekliyorsundur." "Bu işlerden pek anlamam, dedi delikanlı. "Önemli değil," dedi profesör. "Hemen öğretirler bunları sana. Bir üniversiteye gir bakalım, işlerin neden yapılmaması, yürütülmemesi gerektiği hakkında çok akıl hocası bulursun. Ve memleketin haline öyle üzülmeye başlarsın ki üzülmekten başka bir şey yapmaya gücün kalmaz. Ülkeyi kurtarma heyecanından tıkanıp kalırsın. Genç adam sordu: "Peki ne yapmalı?" "Hiçbir şeyin aslını merak etmemeli. Formülleri ezberlemeli ve bu formüllerin problemlere nasıl uygulanacağını, geçen yıllarda sorulmuş imtihan sorularını gözden geçirerek iyice bellemeli ve imtihandan bir gün sonra hepsini unutmalı. Belki böylece hayata dinç ve yıpranmamış bir kafayla atılırsın ve elektrik üretiminin artırılması konusunda ilginç tekliflerde bulunarak memleketinden milletvekili adayı olursun.
Reklam
Babaannem derdi ki, insan hiçbir şeyi ziyadesiyle arzu eylemezse neye gam, kasavet çeksin? Şimdi düşünüyorum ki elde midir bu? Yirmi üç yaşındayım ben. Kaderimden çok bir şey istemedim ki? Öğleden sonra hava açıldı. Velakin ruhumdaki hüzün devam etmektedir...
Sayfa 268Kitabı okudu
Uyandığımda Hudson'm başı bacaklarımın arasındaydı. Ba- caklarıma değen nefesi, tüm vücudumun ürpermesine neden oluyordu. Gözlerim yarı açık bir halde başımı eğip, ona doğru baktım. Beni uyandırmadan nasıl soyduğunu merak ediyordum. Bakışlarımı yakaladı. "Beni dün akşam uyandırmadın," dedi ve beni yalamaya başladı. "Ve sana
Sayfa 151
Çok iyi, çok güzel♡
Ben de bağlayabilirdim seni, gücünden, özgürlüğünden, mutluluğundan yoksun bırakabilirdim; o korktuğun, o aradığın acılı kaygıyı ben de uyandırabilirdim içinde. İstemedim. Seni hiçbir kurnazlığa başvurmadan sevmek, göğüs göğüse çarpışmak istedim. Silahları sen bana kendi elinle verirken, hiçbir savunmaya başvurmadan bıraktım kendimi sana. İyi ettiğimi sanıyorum. Bana öyle geliyor ki sevgililer arasındaki bu amansız savaştan daha büyük bir şeydir aşk. Sevdiğimizi açıkça söylememiz, gene de sevilmemiz olanaklı olmalı. Sıkıntıdan bu biçimde, sevdiğin kadınların çılgınlıklarıyla kurtulmak gereksinimi senin zayıf yanındı, sevgilim. Ben böyle düşünmüyordum aşkı. Tam bir bağlılığı hatta bir tutsaklığı benimseyebileceğimi seziyordum. Yeryüzünde senden başka hiçbir şey yoktu benim için. Bir yıkım çevremizde tanıdığımız bütün erkekleri yok etse, sen sağ kaldıktan sonra, çok da önemli bir şey gibi gelmezdi bana. Evrenimdin benim. Bunu sana göstermek, bunu sana duyurmak belki de önlemsizce bir şeydi. Ne çıkardı? Ben sana karşı akıllı bir politika gütmek istemiyordum ki, sevgilim. Yapmacığa kaçamazdım, önlemci olamazdım. Seni seviyordum.
Yazı
Günleri anlamaya ama geçip gitmeye bıraktım. . Bende bu dünyayla uyuşmayan bir şey var. . Ama büyük ev ısrarını anlayamıyorum. Büyük evler bende katlanılmaz bir terk edilmişlik duygusu uyandırıyor. Bu yalnızlıktan farklı bir şey. Seçilmiş bir yalnızlık olsun ya da olmasın, yalnızlıkta insanı değerli kılan, soylu bir taraf var. Yalnız insan
Reklam
F, bir gün bana şunları söyledi: “Sana bir şey anlatmak istiyorum, Doktor. Garip bir rüya gördüm. Rüyamda bir ses, bir şey isteyebileceğimi, bilmek istediğim şeyi söyleme­min yeterli olduğunu, ne sorarsam sorayım yanıt verebileceğini söyledi. Ne sordum dersin? Savaşın benim için ne zaman bitece­ğini sordum. Ne dediğimi anlıyorsun: Benim için! Kampımızın ne zaman özgürlüğe kavuşacağını, acılarımızın ne zaman bitece­ğini bilmek istemedim.” “Peki bu rüyayı ne zaman gördün?” diye sordum. “1945 Şubatı’nda,” diye yanıtladı. Rüyayı anlattığında Mart başlarıydı. “Rüyandaki ses ne dedi?” “30 Mart,” diye fısıldadı saklamak istercesine. F., bu rüyayı bana anlattığında hâlâ umut doluydu ve rüyada­ki sesin doğru çıkacağına inanıyordu. Ama vaat edilen gün yak­laştıkça, kampa ulaşan savaş haberleri, o gün özgür olmamızın pek de olası olmadığını gösteriyordu. 29 Mart günü F., ansızın hastalandı ve ateşi çok yükseldi. Kehanetinin, savaşın ve acıların kendisi için biteceğini söylediği 30 Mart günü hezeyana girdi ve bilincini yitirdi. 31 Mart günü ölmüştü. Dışarıdan bakıldığında ölüm nedeni tifüstü...
Sayfa 91 - Okuyan Us Yayınları PdfKitabı okudu
günseli son günlerde öyle bir durumdayım ki bir iki dakika bile aklımı toparlayıp düşünemiyorum sevgilim şeytan bilir nelere takılıyorum neler düşünüyorum günlerdir yatıyorum hastalıktan mı bilmiyorum şimdi biraz düşünebileceğimi hissediyorum ve uzun süredir aklımda yüzen belirsiz bir cismi aydınlatmaya karar verdim evet aklım gene karışmadan
Şimdi burada olmalıydın canım, güzel sessiz bir akşam geçirirdik birlikte, o kadar sessiz ki sonunda tekinsiz gelirdi bu sana. Zavallı sevgilim, söylesene, bu kadar çok sevilmek nasıl geliyor insana? Ellerini tutmaktan ve yakınlığını hissetmejten başka bir şey istemedim. Alçakgönüllü bir istek mi? Yine de ne geceyi ne de uzağı delip geçemiyor.
Kendini Nietzschevari bir üstün insan gören, dünyaya bir doz Güç İstenci şırınga etme­ye hazır yeniyetmelik günlerinden başlayarak, elinden, bo­ğazından aşağı votka boca etmekten başka bir şey gelmeyen biri olup çıkmıştım. Sonunda, gizli gizli her gün, her zaman içerken, içtiğim ve uyuşturucu kullandığım için kendimden nefret ettim; ancak yaptıklarımdan daha çok gücümü bana gösterdiği için nefret ettim: Hiç gücüm kalmamıştı! Bırak­mak istedim. Aslında, bırakmaktan başka hiçbir şey isteme­dim. Ve şişeyi ağzıma dayarken bile bırakma isteğim süre­ biliyordu. Bedenim sanki irademden bağımsız olarak kendi bildiğini okuyordu.
Yani dil sadece bir iletişim aracı değil, aynı zamanda bir algılama organıdır. Dil, algılama sistemi üzerinde sınırlayıcı olarak da, geliştirici olarak da işlev görebilir. Julian Jaynes (1976), beyin yarılması konusundaki çok özgün katkısında dikkatlerimizi, metaforların, şiirsel dil kullanımlarının bir bilinç genişlemesine yol açabileceği üzerine
Sayfa 68 - Çitlembik Yayınları, 2. Baskı 2008, Dil, Bilinç ve Sağ ve Sol Beyin Yarımküreleri
622 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.