YouTube kitap kanalımda Kötü Çocuk kitabını yorumladım! : ytbe.one/q-_bzyWLIGI
Işıltılı hayatlar, bol bol ergenlik hormonu, mutasyonla üretilmiş domatesler ve en çok da kendisini dünyanın en bad boy’u zanneden ERRRKEKKKKler… İşte bunların hepsi Kötü Çocuk kitabı arkadaşlar.
İncelemeye başlamadan önce yine şunu söylemem gerek. Bu
NOT: Bu yazı yalnızca kitaba dair değildir. Uzun bir makale konusu, tez ya da kitap olabilecek "kadınların tarihi"ne dair kısa bir yazıdır. Yine de bir incelemeye göre uzundur. 10'dan fazla alıntıyla da yazıyı zenginleştirmeye çalıştım. Ve rahat okunması için konu başlıklarına ayırdım. Yalnızca kitapla ilgili kısımları merak edenler
Okan Bayulgen, eskiden beri takip ettiğim bir adam.Çok okuyan biri olduğunu iyi biliyorum.Bakış açısını genel anlamda beğenmemekle birlikte Türkiye de geçmişte güzel programlara da aynı zamanda imza attı.Eğlence programlarını demiyorum tabiki.Uzman kişileri çıkarıp önemli olup da görünmeyen konularda insanları çıkarıp sunduğu programlar çok
Yağmurlu bir Ankara gecesi. Mayıs ayında olmamıza rağmen bu gri şehirde haftalardır yağmur yağıyor. Sanki evren bana ‘başla artık şu efsane kitaba’ diyor çünkü Dostoyevski okumak için her zaman kasvete ihtiyacım var. Aslında sabahtan hazırladım kendimi bu geceye. Çok heyecanlı bir gün geçirdim çünkü bu kitabı tam ik senedir elimde bekletiyorum,
Hayat Güzeldir filmini izlemişsinizdir, Piyanist filmini ya da Schindler'in Listesi filmini, çok beğendiniz dimi? Evet harika filmler ben de çok beğendim, daha doğrusu duygulandım. Filmlerdeki dram fena, kurgu güzel. Ama bu filmler ne kadar başarılı da olsa, doğru da olsa (Yahudiler çok büyük bir kıyıma uğradı) bu filmlerdeki asıl amaç duyar
Öncelikle bu inceleme diğer incelemelerime nispeten biraz daha uzun olacak, şimdiden okuyacak olanları uyarmakta fayda görüyorum. Zira kitap dolu doluydu ve birçok şey üzerinde düşünmemi sağladı. Bu yüzden biraz edebiyata dair görüşlerimi de içerisine katarak sohbet havasında bir şeyler yazmak istiyorum. Ancak sohbet ederek ve üzerine konuşularak
Avusturyalı yazar Stefan Zweig (1881-1942), Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu orijinal adıyla Brief einer Unbekannten adlı öyküsünü 1920’li yılların ilk yarısında kaleme almıştır.
Yazarın hayatına yer vermeyeceğim, doğrudan kitabımızın incelemesine geçelim.
Kitabın mektup türündedir. Bir yazarımız var ve ona bir mektup geliyor. Gelen mektup
EFSANE KİTAP ÇANKAYA!!!
Alfabemizdeki harfleri yanyana getirip oluşturduğum kelimelerden kurduğum hiçbir cümle topluluğu bu kitabın bende uyandırdığı o eşsiz ATATÜRK sevgisini, özlemini, minnetini, bir kadın olarak O'na olan teşekkürümü anlatmaya yetmez .
ATAM hakkında , milli mücadele, cumhuriyet dönemi, inkılaplar, yurdumun o yıllardaki
Efsane Komutan Şamil Basayev(Abdullah Şamil Ebû İDRİS), Paulo Coelho'nun "Aydınlık Savaşçıları El Kitabı" isimli kitabından bazı fazlalıkları çıkararak ayet ve hadislerle bazı yerlerde de sahabe efendimizin hayatlarından kesitlerle "bir mücahid nasıl olmalı?" sorusuna cevap verir nitelikte, cihad şuurundan bahsettigi, Cihad
Aliya İzzetbegoviç Osmanlı hakimiyetini , Avusturya Macaristan ve Komünist hakimiyeti yaşamış biri olarak geri kalmışlık sorununun Islamdan değil, İslami yasayamamaktan geldiğini anlatmaktadır. Ayrica kaybolan İslam medeniyetinin arkasından ağlamak yerine ilerisi için reçeteler sunmaktadir.
Okuduklarimdan anladığım kadarıyla ona gore en guzel din ve sistemin Islamiyet olduğu yalnız Müslümanların öyle olmadigidir. Bu kitapta da başkalarını Islama cagirmaktan çok Müslümanları Islamiyete döndürmeye çalışıyor.
Ve kitabın son sayfasinda efsane cümle;
HABERİNİZİN OLMADIĞINI SÖYLEYEMEYECEKSİNİZ!
Keyifli okumalar diler, böyle güzel bir mecrayı bizlere sunduğu için 1K ekibine teşekkür ederim.
İslam DeklerasyonuAliya İzzetbegoviç · Yarın Yayınları · 20187,7bin okunma
Biliyorum, bir insana inanabilseydim, bir insanı sevebilseydim (bu insan kendim bile olsa) herşey değişecekti.
Ama ya o insan yoktu ortalarda.
Ya da o inanç - o günlerde.
1144.KitabımAnısına1incelemedir. *SayılarveTakıntım*
Dostoyevski külliyat okumalarımda yazarı detaylı araştırmadan olmazdı hakkında hergun okuduğum 1bilgi, 1not ya da Dostoyla ilgili dinlediğim her söyleşide daha da hayran kalıyorum, en çok da otobiyografik izler bırakarak yazdıklarını okuduğumda yeri daha da başka oluyor yazarın. Şimdi
Spoiler var. Ama siz bilirsiniz.
“Hayat efsaneyi tekrar eder! dedim, heyecanlanarak “Siz de öyle düşünmüyor musunuz?” syf. 191
Yazmamayı düşünüyordum ama yukarıdaki sözden sonra ben de efsaneyi tekrar etmeye karar verdim. İlk defa bir efsanenin ya da kitabın yeniden yazıldığını okumuyorum. Calvino okumuştum mesela. Don Kişot yeniden
Bütün umutları tükenmiş, bütün imkanları elinden alınmış birinin zindanda yazdığı, benim de sıcak evimde, rahat koltuğumda mahcubiyet duygusu içerisinde okuduğum kitabın ilk cümlesiydi ve bu cümlenin sırf daha edebî bir giriş olsun diye öylesine yazılmamış olduğuna yazarın hayatı şahitti. Beni bu kadar etkilemesinin nedeni de buydu galiba.