Bilimkurgu-Çizgiroman ve Manga Etkinliği kapsamında yapacağım ikinci incelemem olacak. Fahrenheit 451 ile sınırları zorlayacağız. Etkinlik Linki: ---->>> #28996895
Dün gece inceleme yazarken Denise Kirby'nin aynı adlı romanından uyarlanmış olan “The Bookshop” filmini keşfettim. İnceleme yazmayı bıraktım ve hemen filmi açtım. İlk
“Okurken bir başka kimse bizim için düşünür: Biz sadece onun zihin sürecini takip etmekle yetiniriz” (s.61).
Gerçekten de öyle mi? Biz kitap okurken
Arthur Schopenhauer’ın dediği gibi sadece yazarının zihin sürecini takip eden pasif süjeler miyiz? Eğer öyleyse “niçin okuyoruz ve okumak bize ne kazandırıyor?” Bir kitaptaki yazarın düşünceleri karşısında pasif
Kadın hamile. Bebek erkekmiş.
Aile mutlu çok mutlu.
Bebek doğdu, pipisini gösterdi amcalara.
Amcalarda bayram sevinci. Dünyanın en gerekli organını gördüler çünkü.
Bebek terledi, çırılçıplak soydular, evde misafirlikte, mahallede böyle gezdi. Bu hakka sahipti çünkü pipisi vardı.
Bebek biraz büyüdü. Sünnet olacak.
Davullar, zurnalar,
"Hem kendi olmak, hem kadın olmak, asıl gerçekçi olup imkansızı istemek budur. Her insan, kendi olması karşılığında topluma bir bedel öder. Az ya da çok, ama mutlaka bir bedel. Kimse bedelsiz kendi olamaz. Bu bedel çoğu kez yalnızlıktır.”
Kendi değerini kendin oluşturabilirsin ancak. Eğer diğerlerinden değer görmek için onların istediği gibi olursan, değer görmek için dışa bağımlı hale gelirsin ve her zaman olduğu gibi dışa bağımlı olmak seni kırılgan ve bağımlı yapar. Kendin için atacağın adımlarda, bugüne kadar çevrende oluşan sisteme aykırı davranacağın için eleştiriler alabilirsin. İnsanlar seni eskisi gibi olmamakla, bencil olmakla, diğer insanları umursamamakla suçlayabilir. Uyumsuz birisi olduğun bile söylenebilir. Ama kendin olmaya giderken, hak ettiğin değeri kendi içinde keşfetmeye çalışırken bu tür şeyleri duymaya hazır olmalısın. Çünkü böyle yaparak var olan sistemi bozarsın, diğer insanların çıkarına ters hareket edersin. Doğal olarak onlar kendi çıkarlarını korumak isteyeceklerdir. Onlardan aldığın bu tür geri dönüşleri attığın adımların olumsuz geri dönüşleri olarak değil değişimin doğal sancıları olarak yorumlarsan daha kolay atlatabilirsin.
Felâtun Bey ile Râkım Efendi
Bir döneme tanıklık etmek...
Ahmet Mithat Efendi’yi okumak, bir imparatorluğun çıkış kapısında demli bir çay içmek ve sonra Boğaz’ın serinliğinde bir sandal üzerinde güneşin batışını seyretmek...
Ne güzeldi, çok güzeldi, pek güzeldi...
#1edebiyat1bilim1film maratonu okumalarımız kapsamında Türk edebiyatının
"Hayvanlar, yaşadıkları ülke hakkındaki gerçekleri gösterir."
Sessiz, sakin ve içine kapanık biri olarak bilinen Janina, Polonya'nın bir köyünde yaşıyordu. Janina kışı, o yaylada geçirmeye cesareret eden üç kişiden biriydi. Garip, Koca Ayak ve Janina.. Yaylanın sert geçen kış sakinleri işte bu kadardı. İsimler size de garip geldi değil
Budala romanının narrator-anlatıcı perspektifinde incelenmesi.
Dostoyevski tüm dünyada çok okunan bir yazar. Bizde de öyle. Siteye baktığınızda bu eser hakkında yetmişe yakın inceleme olduğunu görürsünüz. Bu anlamda, madem bu site sıkı okurların olduğu bir mekan, o halde, farklı türde incelemeler yapmasak ayıp olurdu.
Siteye ilk geldiğim zaman
İnsan masaya oturduğunda zeytin-ekmekle veya bir tas çorbayla da doyar doymasına... Lakin eğer çok sevdiğiniz bir yemek önünüze geldiyse, orada hissedilen şey doygunluktan bir tık öte, farklı bir histir. Masada geçirilen süre uzar, önce uzun uzun bakışlarla gözler doyurulur... Ağıza alınan her lokma fazladan bir tur daha döner damakta...
İşte o
YouTube kitap kanalımdaki videodan Tolstoy'un hayatı, bütün kitapları ve kronolojik okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz: ytbe.one/bsTzvrg-Pi4
Son zamanlarda okuduğum en etkileyici, anlamlı ve "ezber bozucu" öykülerden birini tanıtmak istiyorum size bugün. Onun adı: Efendi ile Uşağı.
Tolstoy okumalarıma devam
Bence “Ruhunu Kaybeden Adam”...
Cengiz Dağcı ile tanışma kitabı oldu bu roman. Daha önce hiç okumadığım bir yazar. O yüzden yazarla ilgili şu an için söyleyebileceğim hiçbir şey yok. Romanda Gamalı Haç ile Kızılhaç arasında kalan Kırım-Tatar-Özbek-Kazak Türklerinin yaşadığı dram, Türk’ün Türk’e kırdırılması politikaları etkili bir şekilde ele
1947'de Rio de Janeiro'da doğan Paulo Coelho, iki yıl boyunca Güney Amerika, Avrupa ve Kuzey Afrika'ya seyahat etmeden önce hukuk fakültesine başladı ve bu eğitimini yarıda kesti. Brezilya'ya geri, döndükten sonra 1970'lerde yazdığı tiyatro oyunları ve kışkırtıcı şarkı sözlerinden dolayı (özellikle Raul Seixas için) askeri diktatör yönetim
Bazı kitapları değer verdiğiniz kişi tavsiyesiyle okursunuz, bazı kitaplar nicelik olarak yükselmiştir ilginizi çeker okursunuz, bazı kitapları yazarın kalemine güvendiğiniz için seçersiniz ve daha muhtelif nedenler söylenilebilir, fakat ben bu kitabı tamamen tesadüfi gördüm, haritası yoktu elimde, olumlu bikaç tanıtım yorumlarını da okuyunca ve
İnsan kendi fikrini bulana dek çok zaman geçiyor. Belki otuz yıl. O zamana kadar hep ailenin, arkadaşlarının, şunun bunun fikrini giyiyorsun. Üstünde eğreti gibi duran bu fikir kıyafetlerinden kurtulup, kendine olan bir şey dikmen zaman ve emek istiyor.