‘’İnsan aşılması gereken bir varlıktır.’’ (sf. 6)
Bana kalırsa tek bir cümle bile bu kitabı okumak için yeterince merak uyandırıcı. Tüm insanlığın kendinden bir şeyler bulabileceği, sindirilmesi pek kolay olmayan, insanın boğazında yumru varmış hissi yaratan, mideye bir yumruk gibi inen, üstüne saatlerce hatta günlerce kafa patlatılması gereken,
"Teolojik Çözümleme"
Suç ve Ceza’nın -gerek muhtevası gerekse illeti bakımından- psikolojik çözümlemelerden vücuda geldiği düşünülür. Bizce bu, sadece bir yakıştırmadır ve acele verilmiş bir hükümdür. Üstelik sığ bir kanaatten husule gelmiş basit bir düşüncedir de. Zira eser -felsefi bir problemi kaynak alması hasebiyle (bizce)-
"Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,
-öyle gibi de görünüyor-
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni
ve de uyarına gelirse,
tepemde bir de çınar olursa
taş maş da istemez hani..."(s. 248)
Vasiyet etti Nâzım usta. Tek isteği vatan topraklarında ölmekti. Ama gel gör ki, vatan toprağında bile yatmasını çok gördüler. Çok sevdiği
“bir insana onun kendine vermediği değeri verirseniz sizde bir kusur olduğunu düşünür. mesela satıcının on lira dediği fincana elli lira vermeyi teklif ederseniz ya sizin saf, yarım akıllı olduğunuzu ya da bu işte bir bit yeniği, art niyet olduğunu düşünür. sen neyin peşindesin diye sorar, kuşku duyar.
insanlara da iyi niyetle, sevdiğiniz, özlediğiniz, kıyamadığınız ya da zor bir dönemden geçtiklerini düşündüğünüz için, beklediklerinin, tahmin ettiklerinin ya da kendilerine layık gördüklerinin cok üzerinde taviz verir, fedakarlık yaparsanız sizi samimi bulmazlar, iyi niyetinizden kuşku duyarlar ya da sizi cok değersiz ve kusurlu bulurlar. o yüzden insanların yaşadığı hayata, yaptıkları seçimlere bakarak kendilerine ne kadar değer biçtiklerini görün. kimseye onun kendine biçtiği değerin üzerinde bir değer biçmeyin.”
Ben bu kitapta; başkalarının eskilerini giydiği için hep utanan, farkedilmemek için derste parmak bile kaldırmayan, başkalarının verdiği defterlerin kullanılmış sayfalarını yırtıp kimseye göstermediği yazılar yazan, arkadaşlarının arasına giremediği için sürekli kitap okuyan ama kitap alacak parası bile olmadığı için kütüphanedeki az sayıda kitabı
Aziz Nesin'in ölüm cezasına karşı bir başkaldırı niteliğinde olan Surname isimli bu eseri, ülkemizde halen ölüm cezasının uygulandığı 1973-1975 yıllarında arasında yazılmış. Bu kitap öyle bir kitaptır ki, hem geçmiş tarihimiz açısından hem de günümüz açısından birçok konuda bize yol gösterici niteliktedir, evrenseldir.
Ölüm cezalarına karşı
İnsan dünyadaki en garip yaratık. Kartallar gibi uçmak istiyor ama kanatları yok. Aslan gibi kuvvetli olmak istiyor ama pençeleri yok. Ne kadar kusurlu yaratmışsın bizi, Allah'ım. Bir de yetmezmiş gibi bizlere kendi acizliğimizi idrak etme gücü vermişsin.