Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
HER ÇAĞIN İDOLLERİ VARDI
Müzik dünyasındaki idollerini görünce çığlık atan, ağlayan, baygınlık geçiren gençler Elvis veya Beatles ile ortaya çıkmadı. Aglında bu olgu Rock'n' Roll ile değil, klasik müzikle birlikte ortaya çıkmıştır. 18. yüzyılın kastratoları o tarihte bile ne zaman sahneye çıksalar seyirciyi galeyana getiriyorlardı. 19. yüzyılın medeni konser
Sayfa 380 - BilgiyayıneviKitabı okudu
7 Aralık 1905’te Üsküdar’da doğan Halil Can, tasavvuf ehli arasında gelenek olduğu üzere, 4 yaş, 4 ay ve 4 günlük iken aile büyüklerinden eğitim almaya başlamış, akabinde, Vakıf Rüstem Paşa Mektebine kaydolmuştu. Selim-i Sâlis Numune mektebi ve Üsküdar Sultanisinden sonra 1923’te Eczacılık Mektebine giren Can, Temmuz 1925’te okulunu iyi dereceyle
Reklam
Şamil'in oğlu Cemaleddin esir alınıp St. Petersburg'a getirileli on üç yıl olmuştu. Bu on üç yıl içerisinde Şamil, Zümrüdüan­ka gibi Ahulgo'nun küllerinden yeniden doğmuş ve Kafkasya'ya hakim olmuştu. Rus askerleri, akın akın bu dev gibi adama sal­dırmış ancak geri çekilmek zorunda kalmıştı. Bu on üç yılda, esir olarak St.
Mesela niye Batı klasik müziği evrensel müzik oluyor da Âşık Veysel'in müziği, İran'ın destgâh sistemi yahut Hindistan'ın ragası etnik, mahallî, oryantal(Doğu) müzik oluyor? Batı klasik müziğini üretenler de bir tarihe, kültüre ve millete ait olan Almanlar, İtalyanlar, Fransızlar değil mi? Onların ürettiği müzik neden evrensel müziğin standartlarını belirliyor? Başka bir standart yok mu? Olamaz mı? Yanlış anlaşılmak istemem. Batı klasik bestecileri çok iyi bir müzik ürettiler. Çok sağlam eserler bestelediler. Bunu tartışmıyorum. Ben Bach'ı, Vivaldi'yi, Corelli'yi, Telemann'ı ve muadili bestecileri keyifle dinlerim. Mozart ve Beethoven gibi müzisyenlerinde çok sağlam eserleri var. Çok sesli müziği oldukça ileri noktalara taşıdılar. Herkesin bu müzikten keyif almasını isterim. Ama bana "Müziğin standardı budur, tek evrensel müzik budur." diye dayatırsanız "Orada durun." derim.
Sayfa 155Kitabı okudu
_Derin acılar, insanı seçkinleştirip diğer insanlardan farklı kılar. _Wagner, çok derin acılar çeken biri – diğer müzisyenlerden üstün yanı da bu. Her alanda Wagner'e ve bestelediği müziğe hayranım. _Derin acılar çekmiş her insanın ruhsal iğrençliği ve gururu, bir kişinin ne kadar acı çektiği, neredeyse onun değer dizgesi içerisindeki yerini
_Tinin Görüngübilimi, bilincin değişiminin yolculuğunun betimidir. _Her şey kozmik tinin görüngüleridir. Bu gerçekliklerin dışında aşkın bir varoluş bulunmaz. Her şey bu dünyada olup biter ancak bilen özne ile bilinen şey mesela bilinç ve dünya aynı şeydir. Hepimiz her şeyi kapsayan kozmik ruhun parçalarıyızdır. O tekil ve tüm olan tin'dir.
Reklam
Terörle Mücadele gibi Zorbalıkla Mücadele şart..
Çocuk sınıf arkadaşları tarafından aktif bir şekilde reddedildiğinde, alay edildiğinde veya zorbalık gördüğünde ebeveynlerinin okulu bilgilendirmeye hakkı ve yükümlülüğü vardır. Okul tepkisiz kalırsa ebeveynler yerel eğitim müdürlüğüne başvurmayı ya da en kötü olasılıkla yasal işlem yapmayı düşünebilirler. Kaçınılması mümkün böyle birkaç örnekle karşılaştım. Böyle bir olayda, spor yapmadığı, klasik müzik dinlemeyi ve şiir yazmayı sevdiği ve daha çok yetişkin gibi giyindiği için aynı yaş grubundaki arkadaşları oniki yaşındaki çocuğa "homo" diyorlardı. Bu çocuk neredeyse her gün fiziksel ve sözel tacize uğruyordu. Ebeveynleri sonunda okul müdürüne başvurdular. Müdür "çocuk çocukluğunu yapacaktır" tutumunu benimseyip önlem almayı reddetti. Ebeveynleri ve doktorları olarak ben çileden çıktık tabii ki. Bir avukat tutup müdürü dava açmakla tehdit ettiler. Kısa süre sonra okul zorbalığa karşı hiç hoşgörü göstermeyen bir tutum benimsedi. Bütün okullar, zorbalığı, her türlü sözel ve fiziksel taciz silahını yasak ilân etmeli ve gerekiyorsa cezalandırmalıdır. Bütün öğrencilerin, zorbalığın, diğerlerini belirgin biçimde reddetmenin ve bilerek birisinin acı çekmesine neden olmanın, utanç verici ve ahlaksızca bir davranış olduğunu anlamalarına yardım edilmelidir. Takılmayla (bu genellikle doğal ve arkadaşça bir tavırdır) aşağılama (ahlaki açıdan kabul edilemez bir harekettir) arasındaki farkı bilmelidirler.
Sayfa 295 - Boyner Yayınları
Ulusal simgeler hahahhaha :))))))
Isidora 1916. Buenos Aires Yalınayak, çırılçıplak, sadece Arjantin bayrağına sarınmış Isadora Duncan milli marşı dansına uyarlıyor. Bir gece Buenos Aires'in bir öğrenci kafesinde bunu yapmaya cüret ediyor ve ertesi sabah herkesin bundan haberi oluyor: Mal sahibi kira kontrahnı feshediyor, iyi aileler Colon Tiyatrosu'ndan aldıkları biletleri iade ediyorlar ve basın Arjantin'e ulusal simgeleri lekelemek için gelen bu günahkar Kuzey Amerikalının hemen sınır dışı edilmesini talep ediyor. Isadora hiçbir şey anlamıyor. Üzerinde sadece kırmızı bir şalla Marseillaise'i dansa uyarladığında hiçbir Fransız bunu protesto etmemişti. Şayet bir duygu dansa uyarlanabiliyorsa, şayet bir fikir dansa dönüştürülebiliyorsa, bir marş neden dansa uyarlanamasın ki? Özgürlük rahatsız ediyor. Parlak gözlü, kadın Isadora, okulun, evliliğin, klasik dansın ve rüzgarı kafese kapatan her şeyin tescilli düşmanı. O dans ediyor çünkü dans etmekten zevk alıyor ve canı istediği zaman, canı istediği gibi dans ediyor ve bedeninden doğan müzik karşısında orkestralar susuyor.
Sayfa 103Kitabı okudu
Aktörlük Sanatı, Sanat Kuramları, Görme Biçimleri
_Medeniyet, insanların ne kadar para kazandığıyla ya da kaç tane lüks arabaları olduğuyla ölçülmez. Medeniyetin para birimi Sanat’tır. Sanat aristokrattır ve sanatla uğraşan kimseler de yükselerek seçkinleşirler. Müzelerimizde ve kütüphanelerimizde korunan da sanatın ta kendisidir. Sanat Müzesi'ni ziyaret ettiğinizde göreceğiniz, insanların
Sanat Felsefesi, Estetik, Schiller, Ressamlar
_Alçak bir takım ihtiyaçların tatmini için kullanılan yetenek, güya artistik bir şekil verir kirli bir muhtevaya. Sanatçı, zayıflık ve kötülükle insanları aldatır ve kendilerini aldatmalarını kolaylaştırır. Sahtekârdır çünkü manevî susuzluklarını temiz bir kaynaktan doyurduklarına ikna eder onları. Sanat’ın nimetinden mahrum kalınan böyle zamanlar
Reklam
_Muhteşem bir şey, bir yerlerde keşfedilmeyi bekliyor. _Kozmos’un keşfi, kendi kendimizin keşif yolculuğudur. _Hayal gücü bizleri çoğu zaman bilinmedik diyarlara götürür ve o olmadan hiçbir yere ulaşamayız. Kuşku da bize, düş ürünüyle gerçek arasındaki farkı bulmamızı ve varsayımlarımızı sınamamızı sağlayan yolu açar. Bütün o buluşlarla keşifler,
_Estetik: Güzel Sanatlar Felsefesi’dir. _Sanat: Kendisini nesne olarak alan Tin’dir. Yaratıcı Ruh’un nesneleşmesidir. İnsanın doğaya öykünmesi ve gereksinmesi olup tinsel ve duyusal olanın uyuşmasıdır. _Sanat, bizleri felsefi düşünmeye çağırır; felsefi düşünme ile de o, sanatta bir yenilenmeyi, yeniliği sağlamayı değil, ama sanatın temelinde
Yerinde tespit
Hani şu evleri, yayınevlerini, basımevlerini basıp kitap arıyorlar, kitap topluyorlar ya, ben işte bu kitap baskınla- rından yanayım. Zamanımızda kitap da, eroin gibi, gizli randevuevlerindeki kadınlar, kaçak silah gibi oldu, aynı düzeyde. Tam onüç yüzyıl önce Nasrettin Hoca'mız keha- net gösterip bugünleri söylemiş bize: Bu köyde taşları bağ- layıp köpekleri salmışlar... Neden kitap baskınlarından ya- na olduğumu söyleyeyim: Elimden gelse, bizleri yönetenle- rin evlerine baskın verir, evlerinde kitap olup olmadığına bakardım. Kalıbımı basarım, çoğunun, pekçoğunun evinde, renkli TV, video, onbeşinci Lui biçeminin suyunun suyu taklidi koltuklar, arabesk müzik kasetleri, hatta porno fo- tograf albüm ve dergileri vardır, ama kitap yoktur; olsa da işte o biçim kitaplar, ya vitrin raflarını süslesin diye, ya kafayı tütsülesin diye... Sorun bunlara: Evlerinde bir klasik müzik plağı var mı? Bir röprodüksiyon resim albü- mü olsun var mı? Yaşamları boyunca kendiliklerinden bi- kez olsun bir klasik müzik konserine gitmişler midir? Pa- rayla bilet alıp bir tiyatroya gitmişler midir? Bunlar ve eş- leri Avrupalara, Amerikalara gidince ne yaparlar, dersi- niz? Müzeleri, sanat galerilerini mi gezerler? Kitaplıklara, kitapçılara mi giderler? Konserlere, konferanslara mi gi- derler? Hayır, hiçbirine! Nereye gittiklerini, hayır, gittik- lerini değil, nerelere koştuklarını söyleyeyim: Süpermarket- lere... Beleşten kazanılmış paraları varsa, onu da kuruşu kuruşuna hesaplayarak, gece kulüplerine, eğlence yerleri- ne de giderler, kültür edinmek için... Oralara da yaşamak için değil, ağızlarının suyu akarak seyretmek için....
STEPHEN HAWKING
Stephen Hawking 1942 yılında İngiltere’de doğdu. Okul dönemlerinde sağlıklı ve hareketli bir öğrenciydi. Oxford Üniversitesi’nin Fizik Bölümünü birincilikle bitirdi. Maalesef 21 yaşındayken ALS Motor Nöron hastalı­ğına yakalandı. Omurilik ve beynindeki şuurlu kas hare­ketlerini düzenleyen sinir hücreleri harap olmuştu. Ko­nuşma bozukluğu ve yutma
Ah Selilm’im. Bana anlatsan dinlerdim!
Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve
İletişim YayınlarıKitabı okudu
69 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.