Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

E. Derya Yamaner

E. Derya Yamaner
@Ymbryne
Dont stand at my grave and weep I am not there; I dont sleep. I am a thousand winds that blow, I am the diamond glints on snow, I am the sun on ripened grain, I am the gentle autumn rain. Do not stand at my grave and cry, I am not there; I didnt die.
32 okur puanı
Şubat 2023 tarihinde katıldı
"Bugün bir martıyı öldürme alçaklığında bulundum. Sizin önünüze bırakıyorum. Yakın bir zamanda ben de kendimi bu şekilde öldüreceğim." (Treplev)
Sayfa 56 - İndigo Kitap (Çev. Burak Cemil Yılmaz)
Reklam
"Eksiğimiz sokağa çıktığımız vakit zinciri elimizde, kah arkamız sıra bizi takip ederek ve kah tın tın önümüze geçer zarif bir köpeğimizin bulunmamasıdır." (DROL)
Sayfa 31 - Can Yayınları
Paltoyla evlenmek
Palto hayali Akaki Akakiyeviç'in hayatını doldurdu, renklendirdi. Kendini evlenmiş, yanında canlı bir varlık varmış gibi hissediyordu. Yalnızlıktan kurtulduğunu, hayat yolunda sevimli bir hayat arkadaşıyla el ele yürüdüğünü sanıyordu. Bu hayat arkadaşı içi kalın pamuklu, eskimek bilmeyen bir astarla kaplı paltodan başka bir şey değildi.
Varlık Yayınları

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İspanya'nın milli gelenekleri
- "Baylar! dedim. Ay tehlikededir. Yeryüzüne bindirecek... Kurtaralım Ay'ı!" Bunu söyler söylemez zeki, anlayışlı İspanyol soyluları emrimi yerine getirmek için hep birden öne atıldılar. Bazıları Ay'ı korumak maksadıyla duvara tırmanmaya başladılar. Ama tam o sırada salona başvekil girdi; herkes kaçıştı... Kral olduğum için orada tek başıma kaldım. Acayip başvekil sırtıma sopa indire indire beni odama soktu. İspanya'nın milli gelenekleri pek şiddetli doğrusu!
Sayfa 30 - Varlık Yayınları
Şu memurlar!
"Tiyatroya bayılırım! doğrusu cebime birkaç kapek geçti mi dayanamam, soluğu tiyatroda alırım. Oysa ki şu bizim memurlar arasında ömründe tiyatronun kapısına uğramamış yabanlar vardır. Belki beleşten bir bilet geçince zahmet buyururlar ama, parayla tiyatroya gelmeyi akıllarının köşesinden geçirmezler."
Sayfa 11 - Varlık Yayınları
Reklam
Ortanca mevsimi...
"Ortanca çocuk olmak, bazı insanları ne kadar güvensiz, kararsız ve umutsuz yapıyor, hayatla mücadele etmekten nasıl da korkutuyor..."
Sayfa 343 - Remzi Kitabevi
Her ailede yok mu böyle bir ata (?)
Yalnızdı Vahit Bey, çok yalnız. -"Ne eşime ne de çocuklarıma bir gün olsun sevgi ve şefkat gösterdim. Yakınımdaki insanlar yüzümün güldüğünü görmediler. Hepsini mutsuz ettim, sadece korktular benden. Ben de zaten asıl bunu istiyordum, ama bunu yaparken asıl kendimi cezalandırdığımı fark edemedim. Herkesin korktuğu, kimsenin yaklaşmaya cesaret edemediği yapayalnız bir adam olup çıktım. Beni çoktan çıkarmışlar hayatlarından. Ölmeden unutulmuşum, unutturmuşum kendimi. Onlara kızmaya hakkım yok."
Sayfa 306 - Remzi Kitabevi
"Ben bugünlerde haberle değil, ümitle yaşamaya mecburum."
İtiraflar
"Biz erkekler çok konuşur, yeminler üstüne yeminler ederiz. Gösterişimiz boldur. Yeminlerde cömerdiz ama sevgide cimri."
Reklam
"Hanımefendi boyuyla kişiliği arasında bağ kuruyor demek ki. Boyu uzun diye kişiliğini de yüksekte görüyor..."
İş Bankası Yayınları
‘’O vakit sadece gözlerim ağlamıştı. Bu gece gönlüm ağlıyor.’’
içini çekti...
“Kız ya da erkek doğmanın bir şans olup olmadığını hiç düşünmemiştim. Bu soruyu babama sordum. Bana uzun bir konferans çekti. Özet olarak dedikleri şu : İnsan ancak kadın ve erkek olarak bütünlenir. -Peki baba, kadın olmak ister miydin ? diye sordum. Birden sesini yükseltti: – Ne münasebet ? dedi. Sanki böyle bir ihtimal varmış gibi soruma sinirlendi. Oysa aynı soruyu anneme sorduğum zaman, annem içini çekti: -Erkek olsaydım! dedi."
Sayfa 80
hiç ve mit
"Yalnızlık Tanrıya mahsustur." Bu insanları hasta eden, biyolojik yapılarındaki yatkınlığın yanı sıra, içine düştükleri korkunç yalnızlıktır. Bundan kurtulmak için yarattıkları hayal dünyalarında ise yalnızlık bitmiştir ve bütün dünya artık onlarla uğraşmaktadır. Kimsenin ilgilenmediği bir hiç olmaktan kurtulmuş, herkesin peşinde koştuğu bir mit haline gelmişlerdir.
Sayfa 71 - Remzi Kitabevi
... Şu kadınlar ne garip mahluklar. Duygusal durumları ne kadar çabuk değişebiliyor. Küçücük şeylerden nasıl da hemen etkileniveriyorlar. Bir anda dünyanın en mutsuz, en kederli, en suçlu insanı iken, nasıl da kolayca gökyüzünün en üst katına çıkabiliyorlar. Sevgileri, tutkuları uğruna neleri göze alabiliyorlar. Onlar için yaşamın temel şartı "sevilmek"...
Sayfa 39 - Remzi Kitabevi
"… ich fieberte als Ich Schwarz nach jedem Zuge, was das Ich Weiß nun tun würde."
Reklam
en sevdiğim cümlesi
Çok şükür çeviri yapanla kafasından uyduran arasında ayrım yapacak kadar yetenekliyim!
Sayfa 23 - Kırmızıkedi Yayınevi
Erkek sesini ilk duyuş
... Ama ne biçim sesleri vardı! Bu kuledeki kızlar farklı bir perdeden konuşuyorlardı. "İyi geceler, Q!" "İyi geceler, L!" "İyi geceler, D!" "İyi geceler, J!" ~Oğlan. ~Beyefendi.
Sayfa 285 - İthaki
Dişiyle ilk karşılaşma
... J pencereyi açtı. Ve Warren Bratt'in Milwaukee'de geçen kitabındaki sırrın, bardaki uzun saçlı şeyin bir benzeri penceresinden, akıl sağlığının eşiğinden içeri girdi. Bir kadın oturma odasına girdi. Ve de hayatına.
Sayfa 223 - İthaki
Tam olarak fark neydi? Kendi kendine düşündü; hangi insanların çizgili pijama, hangilerinin üniforma giyeceğine kim karar vermişti?
TUDEM
Neyim eksik ki benim? Ne sanıyor bunlar beni anlamadım ki. Kimsenin benim nasıl bir hayat sürdüğümü gördüğü yok.
Sayfa 104 - Sel Yayıncılık
Gidemem
Bir şeylere üzülüyorsam, tuvalete gitmem gerekse bile gitmem. Üzülmekten gidemem. Üzülmeyi bırakıp gidemem.
Yapı Kredi Yayınları
Reklam
Kafkaesk bir son
Biz konuşurken, akbaba gözlerini bir Bay'a, bir bana çevirmiş, sessiz sakin bizi dinlemişti. Şimdi görüyordum ki, bütün söylenenleri anlamıştı; ansızın havalandı, hız almak için alabildiğine geriye kaykılıp usta bir mızrak atıcısı gibi gagasını ağzımdan içeri daldırdı, derinlere gömdü. Ben sırtüstü yıkılırken onun tüm çukurları dolduran, tüm kıyılardan taşan kanımın içinde kurtuluşsuz boğulup gittiğini görerek rahatladım.
Ailenin Önemi
Bir kişinin ailesini bilirsek davranış ve tavırlarını daha kolay anlayabiliriz.
Kapı Yayınları
Bu dünya
Her şeyin ters gittiği, her şeyin kötü olduğu bu dünya batsındı.
Sayfa 77 - Ötüken Neşriyat
hissedilenler
Dizimdeki sargıyı çözüyorlar. Her kat açıldıkça bacağım o kadar hafifliyor ki, sargı tamamıyla hafifledikten sonra dizim uçuverecek, yerinde bulunmayacak sanıyordum.
Ötüken Neşriyat
Çocuk Hastalar
Hasta çocuklar, yanında ailelerinden birer büyük insan ki hastalarından daha endişeli görünüyorlar ve bir anne, pelerinini iliklemek bahanesiyle omzu sarılı çocuğunun sırtını okşuyor. Onu biraz sonra çekeceği acıya hazırlamak için.
"Ama yine de... değişim iyidir. Bu doğal bir süreç olmalı. Yoksa B.A.B.A. neden uzun uzadıya değişim üzerine kafa yorsun ki? Zira kafa yorduğu ortada. Haliyle değişmekten başka seçeneğimiz olmadığını ve B.A.B.A.'nın tüm iyi niyetiyle küçük bir çevresel değişim vasıtasıyla bizi içsel gelişimimiz için hazırladığını farz edebiliriz. Buna denge denir, çocuklar. Homeostazi."
Sayfa 60
Reklam
"Aşkenazlar, 1492’de İspanya’dan, 1497’de Portekiz’den sürüldüler. 15. yüzyılda Yahudiler, çoğu Alman imparatorluk kentlerinden sürülmüştü, fakat çok geçmeden yakın çevrelerine tekrar yerleşebildiler. Seferadlar Kuzey İtalya’ya, kısmen de Vatikan’a, fakat büyük çoğunluğu, etkileri Viyana’ya kadar uzanan yeni, bağımsız bir İspanyol kültürü geliştirebilecekleri Osmanlı İmparatorluğu’na kaçtılar."