Merhaba dostlar. Ne zaman güzel bir kitap okusam, bunu mutlaka herkes okumalı diyorum. Keşfettiğimiz güzellikleri sadece kendimize saklarsak ne anlamı kalır değil mi? Benim keşfettiğim bu güzelliği kitap dostlarım da keşfetmeli, bu güzellikten mahrum kalmamalı diye düşünürüm hep. Bu yüzden de biraz fazlaca alıntı paylaşırım. Daha doğrusu çok not
İncelememe öncelikle şairle başlamak istiyorum. Kitap şu müthiş açılışla başlıyor;
"Münire'ye
Bir gün, laf arasında, bana: "Bir beşik gibi sallanır dünya, rahat uyusun diye bütün çocuklar..." gibi bir söz söylemiştin. O gün bugün düşünürüm ki, insanların barışını ve evrensel sevgiyi daha özge bir biçimde anlatmak kabil değil.
Doğan Cüceloğlu'nu;
Türkiye'de doğup büyümüş akedemik kariyerini ABD'de yapmakla birlikte kendi insanını kültürünü ve hayatını bilimsel psikoloji kavramlarına yedirerek okurlarına yol gösteren bir hazine olarak gördüm her zaman.
Hedefini "Bu ülkede doğan her bir çocuğun çocukluğunu doya doya yaşamasına ve olabileceği en iyi insan olmasına yardımcı olmak." olarak belirlemiş bir bilge insan. Bunun yanında Cüceloğlu, doktora tezini Psikoloji dünyasında söz sahibi olan Charles Osgood' a sunduğunda "Otuz yıllık meslek hayatımda böyle doktora çalışması görmedim," diye hayranlık uyandırmış çok başarılı bir psikolog.
Kitapla ilgili olarak şunu belirtmek isterim:
Özellikle Deniz Bayramoğlu'a minnettarım. Eğer benim Doğan Cüceloğlu ile söyleşi yapma imkanım olsaydı Deniz Bey'in sorduğu soruları sorardım büyük ihtimalle. Böyle bir hazineden ancak bu şekilde faydalanılabilirdi. Gereksiz soru sormadığı için çok başarılı bir söyleşi gerçekleştirmiş. Kitap içeriği ile ilgili pek bilgi vermediğimi beni az çok tanıyanlar bilir. İncelemelerim genelde "bu kitap" okunmalı mı okunmamalı mı üzerinden gider. Kitap her yaştan okura hitap eden baş ucu bir kaynak 10 üzerinden 10 puan verdim.
Not:
İp mi dolaştı, çözmeye uğraşmıyorum dolaştığı yerden kopartıyorum...
Vazo mu kırıldı, kalanınıda ben kırıp kaldırıp çöpe atıyorum...
Yemeği mi yaktım, amannnn yanarsa yansın, yenisi yaparım...
Yeterki benim canım sağolsun diyorum....
''Adaleti çökmüş bir milleti yok olmaktan hiçbir güç kurtaramaz.''(s.611)
İlk sayfalarını, yazarın bizi içine aldığı yörenin toprağını, havasını, suyunu, kuşunu, çakalını anlatması ve esen rüzgarlardan bize nergis kokularını göndermesini saymazsak, bu kitap ilk 2 kitaptan farklıydı. Hem de başından sonuna
Ülkemizin en çok yarım bırakılan ve anlaşılmayan yazarın kitabını okumak, üstelik bunu 2. anadilim Hollandaca lisanında okumak gibi bir çılgınlık yaptım.. Bu benim için de bir ilk oldu, yani şu anlamda; geçmişte yabancı dilde birçok yabancı eser okudum, ancak Türkçeden çevirilmiş Türk bir yazarımızınki ilk kez bu kitapta nasip oldu bana. Bundan
“Bir hapsedilmişliği başka bir hapsedilmişlikle göstermek, gerçekte var olan herhangi bir şeyler göstermek kadar mantığa uygundur.”
Daniel Defoe
Camus’un romanının girişi için seçtiği bu alıntı kendi varoluşundaki labirentten çıkış yolu arayan insanın içinde bulunduğu haleti ruhiyeyi, tam bir nokta atışıyla şapka çıkartacak ustalıkla tasvir
"Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın,
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın."
#31605051
Kitabın ismini ilk duyduğumda direkt aklıma Ümit Yaşar Oğuzcan'ın bu şiiri geldi. Toptaş hem yazdıklarıyla hem de kitaplarına
O güzel atlara binip giden o güzel insanlardan biriyle, Aziz Nesin'le ve onun kıymetli bir eseriyle tekrar beraberiz sevgili okur dostlarım...
Son günlerde 'timeline'larımızın bu değerli aydınımız ve onun eserleriyle dolup taşmasına vesile olan #28388406 etkinliğini tertip eden
"Roman;yorum üreten bir makinedir" diyor kitabın sonunda Eco.Ben de üstadın bana verdiği yetkiye dayanarak yorumlayabildiğim kadar yorumlayacağım.Çünkü roman yorum üreten bir makine ise benim yorum ve incelemelirim de okur üreten bir makineye dönüşsün isterim.Çünkü ben obskürantist bir insan değilim,Eco’dan kimse mahrum kalmasın
Sene 2009. T.Ü Kimya bölümünden mezun olacak 65 kişiden biriyim. Dışarıda türbanlı, üniversitede başı açık bir insan olarak dört yılımı geçirdiğim fakültenin Organik Kimya dersinde sıradan bir gün. M.isimli hocamız hışımla içeriye girdi ve kürsüsüne çıktı. Onun için derse başlamadan bir tur geyik yapmak ders adına motivasyon aracıydı. O gün hiç