Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Virginia Woolf'un intihar etmeden önce eşine yazdığı mektup.
"Sevgilim, yine delirmek üzere olduğumdan eminim. Geçireceğimiz başka bir korkunç zamanın daha üstesinden gelebileceğimizi sanmıyorum. Sesler duymaya başladım ve zihnimi toparlayamıyorum. Bu yüzden de yapmam gerekenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Bana verebileceğin en büyük mutluluğu bahşettin. Sen her açıdan benim için herkesten daha değerliydin. Bu hastalık musallat olana kadar, bizim gibi mutlu başka iki insan olabileceğine hiç inanmıyordum. Bu hastalığa karşı artık daha fazla mücadele edemem, senin hayatını mahvettiğimi ve bensiz daha iyi çalışabileceğini biliyorum. Ve bunu yapacağından da eminim. Görüyorsun ya, bu mektubu bile düzgün yazamıyorum. Okuyamıyorum. Sana hayatımın tüm mutluluklarını borçlu olduğumu söylemek istiyorum. Bana karşı her zaman kesinlikle sabırlı ve inanılmaz derecede iyiydin. Bunu sana söylemek istedim, herkesin bilmesine rağmen. Şayet beni bu durumdan kurtarabilecek biri olsaydı, bu kesinlikle sen olurdun. Senin iyi yürekliliğinden başka içimdeki her şeyi kaybettim. Hayatını daha fazla mahvedemem. Bizim bir zamanlar olduğumuz gibi, başka iki kişinin hiçbir zaman mutlu olabileceğini sanmıyorum. V."
Sayfa 12 - Nora KitapKitabı okudu
~ Günün birinde bir canavara dönüşsem ve tek tek hepsini öldürsem , sürünün hepsini boğazladıktan sonra ancak işin farkına varırlardı. Çünkü bana inanıyorlar ve artık kendi içgüdülerine güvenmiyorlar. Bu böyle , çünkü onları otlağa ben götürüyorum. / 22 ~ Bir düşü gerçekleştirme olasılığı yaşamı ilginçleştiriyor. / 27 ~ ... Her zaman aynı
Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Aşk Risalesi
Dirilmek yeniden  Yerin uyanması gibi kımıldaması gibi toprağın  Bulutları yarması gibi gün ışığının  Yağmurun ansızın boşanması  Binlerce kuşun bir anda parlaması havalanması  Erimesi gibi karların ve buzulların  Patlaması gibi dal uçlarında tomurcukların     Dirilmek yeniden  Yüzyıl süren bir berzahtan geçmişiz gibi  Kandan kinden
Sayfa 101 - İz YayıncılıkKitabı okudu
Yaşamöyküsel bir şey yazmaya kalkıştığımızda, fotoğrafları yar­dıma çağırırız. Albümümüzde olanlarla, belleğimizde kalan fo­toğraflar... Elbette her zaman için ikincisi çok daha zengindir il­kinden. Hayatımızın yazıya almak istediğimiz bölümleri, ya da hayatımızdan yazıya sızanlar, her seferinde bu fotoğraflan yardı­ma çağırırlar. Albümlerimizdeki o fotoğraflar, geçmişi diriltmek­te kullanılan birer büyü nesnesi gibi zamanı yeniden yaratmak için elverişli araçlardır. Bir tomar fotoğraf, bize bütün bir maziyi tazeler. Oysa, belleğimizde dirilen kimi fotoğraflarda ben dediğimiz kişi, şimdi ne kadar uzaktır bizden. O, hangi ben'imizdir? Çoğu kez, bizimle artık pek az ilişkisi kalmış birini "ben" diye anlatmak ne kadar gerçektir? Bizim için çoktan yabancı olmuş o kişi­ nin herhangi bir yazı kahramanından ne farkı kalmıştır, hayatına ait bazı ayrıntıları ve izleri çok daha iyi bilmemizden başka? Bir zamanlar olduğumuz o kişide kendimizi görmekte zorlandığımız anlara karşın, gene de neden her şey dün gibi canlı ve yakıcıdır? Sahiden geçmişi ve kendimizi yazmak mümkün müdür? Yalnız­ca yazının değil, zamanın uzaklığı da girmez mi aramıza? Bütün o hayattan artakalan birkaç izin, imgenin ve uçucu hayalin ardı sıra koşturup onlardan bir hayat hikayesi çıkarmak, bu anlamda "otobiyografik" bir şey yazmak, sahiden ne kadar mümkündür? Bilmiyorum. Eski soru. Eski sorunsal. Yine de her hayat her yazı kendini deniyor….
Hepimiz bir vesileyle, belkı bir sokakta, yabancı yüzlerin arasından bize tanıdık gelen bir yüzü birdenbire seçmişizdir. Sık sık yanıldığımız ortaya çıkar; sözde tanıdık bize yaklaşır ya da biz ona doğru gideriz; karşımızdaki daha önce hiç görmediğimiz bir insandır. Hiç kimse bu yanılgı üzerinde çok durmaz. Yürüyüşündeki, saçındaki ya da başını
Sayfa 492 - undefinedKitabı okudu
Benim fikrimce aşk diye ayrı, mücerret bir mefhum yoktu. İnsanlar arasında çeşit çeşit kendini gösteren bütün sevgiler, sempatiler bir nevi aşktı. Yalnız yerine göre isim ve şekil değiştiriyorlardı. Kadınla erkek arasındaki sevgiye hakiki ismini vermemek bir nevi kendimizi aldatmaktan başka bir şey değildi. O zaman Maria şahadet parmağını
Sayfa 107 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
O beraber olduğumuz zamanlar!.. Ah o zamanlar nasıl da su gibi geçti o günler. Şimdi bizim için bir dakika bin yıldır..
İki farklı bedende tek kalp tek yürek.
Seni çok özledim. Allah vere de bir kez daha görüşelim, bir kez daha birbirimizi dünya gözüyle görelim! Ah! O beraber olduğumuz zamanlar! Ah, o zamanlar! Nasıl su gibi geçti o günler! Şimdi bizim için bir dakika bin yıl...
Sayfa 25 - The Kitap
Oldukça mutlu gözüken bir çocuk aslında açığa vurmayacağı ya da vuramayacağı korkunç şeylerden mustarip olabilir. Çocuklar, yalnızca anılarımız ya da tahminlerimiz aracılığıyla içine girebileceğimiz bize yabancı olan bir tür sualtı dünyasında yaşar. Başlıca ipucumuz bizim de bir zamanlar çocuk olduğumuz gerçeği; ancak çoğu insan kendi çocuk­luklarındaki ortamı neredeyse bütünüyle unutuyor gibi gözükü­yor.
Sanırım öyle (bu yazı her olumsuz düşüncenin sabahı gibi)
Her zaman ellerimden tutan birisi var. O birisi, her zaman somut anlamıyla insanlar değil. Hatta çoğu zaman insanlar değil. En çok kendim, kendimin ellerinden tutan. Sonra bir hayal, değişim isteği, arzu, hedef ve birçok ihtimalin gerçekleşme olasılığının bulunduğu yeni bir güne bunların verdiği heyecanla uyanabilmek. Bazen öyle zamanlar oluyor ki
Sayfa 24 - Aysu Altaş/Yeryüzünde bu yüzdenKitabı okudu
Reklam
Ah Selilm’im. Bana anlatsan dinlerdim!
Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve
İletişim YayınlarıKitabı okudu
O yüzden de küçük bir kaydırmayla, eksikliğini çektiğimiz şeyin hiç olmamış olduğu bilgisinin üstünü örter, onu bir kayba dönüştürürüz; bir zamanlar sahip olduğumuz, ama şimdi kaybettiğimiz, elimizden alınmış, çalınmış bir şeye. Eh, onu da yolda yürürken cebimizden düşürmediğimize göre, mutlaka birileri çalmıştır bizden. Koparıp almıştır. O zaman çözüm kolaylaşır: Bizdeki eksiği çalan birilerini yaratır, hayatımızın geri kalanını onlara kızarak geçiririz. Bu birileri Yahudiler olabilir, Müslümanlar olabilir, Siyahlar olabilir, "Entel" ler olabilir; bizim gibi olmayan herhangi birileri.
YANLIŞ GİDİYORUZ İlçe Ortaokul Almanca Öğretmeni bir arkadaşına şu mektubu yazıyordu: Sevgili.............. Burda boğuluyorum artık. Edebiyat yapmıyorum. Gerçekten boğuluyorum, hava yetişmiyor, soluğum kesiliyor. Hıdırlık Doruğu'nda insanı yere çalan sert yel bile, ciğerlerime boğucu gaz gibi doluyor. Ancak kendimi bilmemesiye, kendimi
Çocuklar, yalnızca anılarımız ya da tahminlerimiz aracılığıyla içine girebileceğimiz bize yabancı olan bir tür sualtı dünyasında yaşar. Başlıca ipucumuz bizim de bir za­manlar çocuk olduğumuz gerçeği; ancak çoğu insan kendi çocuk­luklarındaki ortamı neredeyse bütünüyle unutuyor gibi gözükü­yor.
Sayfa 115
Beden ona yapılan her şeyi bilmesine rağmen bunları sözcüklerle dile getiremez. Tıpkı bizim bir zamanlar olduğumuz çocuk gibidir, her şeyi gören ama yetişkinin yardımı olmadan çaresiz kalan çocuk gibi.
Sayfa 115 - Paloma 9. BaskıKitabı okudu
205 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.