Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Adamın biri İsaya gelip, «Öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için nasıl bir iyilik yapmalıyım?» diye sordu. İsa, «Bana neden iyilik hakkında soru soruyorsun?» dedi. «İyi olan yalnız biri var. Yaşama kavuşmak istiyorsan, Onun buyruklarını yerine getir.» «Hangi buyrukları?» diye sordu adam. İsa şu karşılığı verdi: «Adam öldürmeyeceksin, zina etmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin› ve ‹Komşunu kendin gibi seveceksin.» Genç adam, «Bunların hepsini yerine getirdim» dedi, «Daha ne eksiğim var?» İsa ona, «Eğer eksiksiz olmak istiyorsan, git, varını yoğunu sat, parasını yoksullara ver; böylece göklerde hazinen olur. Sonra gel, beni izle» dedi. Genç adam bu sözleri işitince üzüntü içinde oradan uzaklaştı. Çünkü çok malı vardı. İsa öğrencilerine, «Size doğrusunu söyleyeyim» dedi, «Zengin kişi Göklerin Egemenliğine zor girecek. Yine şunu söyleyeyim ki, devenin iğne deliğinden geçmesi, zenginin Tanrı Egemenliğine girmesinden daha kolaydır.»
Neredeyseniz ben gelip sizi alırım. Hiç soru sormam.Ailenize söylemem. Bu da benim size sözüm.
Reklam
“Ben Andrew Ryan ve size bir soru sormak için buradayım: Bir insan kendi alınterinde hak sahibi olamaz mı? Hayır, der Washington’daki adam. O ter, fakirlere aittir. Hayır, der Vatikan’daki adam. O ter, Tanrı’ya aittir. Hayır, der Moskova’daki adam. O ter, herkese aittir. Bu cevapları reddettim. Bunlar yerine, başka bir şeyi seçtim. Ben imkânsızı seçtim. Ben… Rapture’ı seçtim. Sanatçıların sansürden korkmayacağı bir şehir. Biliminsanlarının gereksiz bir ahlakla sınırlandırılmadığı bir şehir. Mükemmelin, değersizler tarafından sınırlanmadığı bir şehir… ve alınterinizle, Rapture sizin de şehriniz olabilir.”
Haydut Karokep Jarvinen konuşmasında Haydut Karokep’in hayatını hatırlattı: -Efendiler! Bundan yirmi beş yıl önce bütün Finlandiya’yı heyecan ve dehşet içinde bırakan Johan Karokep ismini hatırlıyor musunuz? Karokep, bir hırsız ve hayduttu. Büyük şehirlerdeki bankaları, işyerlerini ve kiliseleri soyardı. Hırsızlık yaparken âdeta polise
"Evet" diyor, "Nesilleri bu şekilde kurtarmak isteyen bir hizmet şekli bizim en büyük düşmanımızdı." Bu samimi itirafın üzerine, hayretle sunuyorum: "Niçin en büyük düşmanınız Nur hizmeti ve Bediüzzaman Said Nursi'ydi? Halbuki komünizme savaş açmış birçok teşkilat ve dernekler var. Bunlar her fırsatta 'Komünizmi biz durduruyoruz. Eğer bizler olmasaydık, bu vatana bolşevikler girerdi' gibi iddialarda bulunuyorlar. Ve bir kısmı da silâhla, size karşı mücadele ediyorlar. Halbuki Nur talebeleri, hiçbir şekilde kaba kuvvete başvurmuyorlar." Biraz önce sîmasına yayılan tebessüm, bir anda siliniyor ve yeniden ciddileşerek: "Hocam," diyor, tok sesiyle, "bana çok önemli bir soru sordunuz. Bunun cevabını kalbimde tam olarak hissetmeme rağmen, açık şekilde izah ediyorum. Yani Nur hizmeti hakkında bilgim yok demek istemiyorum. Ama şu eserleri bir defa okuyabilsem, eminim o zaman daha detaylı cevaplar verebilirim. "Şu anda hemen söyleyeyim: "Komünizm bir ülkeye girmek isteyince, bazı taktikler kullanır. Bunlar, fakirliği ve yoksulluğu istismar etmek, ekonomik politikiları beğenmemek ve daha iyi bir hayat vaad etmektedir. Bu arada işçilerin sömürüldüğü iddia edilir... Zenginler, çok kötü ve mutlak surette sömürücü gibi gösterilirler. Gençler, inkâr ve şehvet yoluyla aldatılmaya çalışılır. "Bütün bunlara tepki olarak da başta işçi, talebe ve yoksul vatandaşlar sokağa çekilir. Mevcut hükümet zor duruma sokularak bir karışıklık ve isyan hareketine zemin hazırlanır. İşte bu nokta da istenilen kıvam elde edilmiş olur.
Murat Menteş
Konuyu değiştiriyorum: "Ne dinliyoruz?" Sinek tavanda zıplarken Ruhi Bey ve ben salona geçiyoruz. "Sergey Prokofiyef’in Do majör 3. Piyano Konçertosu’nun üçüncü bölümü; allegro ma non troppo. Piyanistler için bir mükemmellik imtihanıdır bu kısım." Cehaletimi kesin bir şekilde açığa vuran, yavan bir soru soruyorum: "Bu müzik... size ne anlatıyor?" "Dışında kaldığım hayatın sürprizlerle örülü ihtişamından dem vuruyor."
Sayfa 245Kitabı okudu
Reklam
İnsanın aklı almıyor, diye söylendi. Korkudan insanın fikirleri, düşünceleri donuyor. İnsan bir böceğin sanatı karşısında hayrete düşebilir, bense bir ölümlünün eline böyle büyük paranın geçmesine hayret ediyorum! Size bir soru sormama izin verin, bu paranın hepsini namuslu bir şekilde mi kazandı? - Evet, servetini en doğru ve hilesiz yollardan elde etmiştir. - Özür dilerim ama inanamıyorum. Binlikler söz konusu olsaydı belki, ama milyonlar...
Sayfa 296 - İskeleKitabı okudu
Samed Behrengi
Birkaç Söz (devamı...) Toplumu ve sorunlarını tanımak için daha binlerce soru sormanız gerek. Şunu da bilmelisiniz ki toplum evinizin dört duvarı arasında değil. Toplum yurttaşlarımızın yaşadığı her noktadır. Irak köylerden tutun da irili ufaklı şehirlere dek. Çamurlu ve hayvan dışkılarıyla dolu köy sokaklarından tertemiz şehir caddelerine kadar.
Sayfa 1 - AryaKitabı okudu
Savaş
"Söyle bana ey Toprak Ana, insanlar savaşsız yaşayamazlar mı?" "Güç bir soru bu Tolgunay. Savaşlarda yeryüzünden silinen halklar oldu. Yerle bir edilen, bir toprak yığını haline gelen şehirler oldu. Bir insan izi görebilmek için kimi zaman yüzyıllarca bekledim. İnsanlar ne zaman bir savaşa başlasa 'Durun, birbirinizi öldürmeyin!' diye haykırdım. Şimdi de bağırıyorum: 'Ey insanlar, dağların, denizlerin ardında yaşayan insanlar! Neden savaşıyorsunuz? Toprak mı istiyorsunuz? İşte toprak benim. Hepinizin anasıyım ben. Ve sizler benim önümde eşitsiniz. Kavgalarınızı değil, çalışmalarınızı, dostluğunuzu istiyorum ben. Toprağa bir tane atın, ben yüz başak vereyim size. Bir çubuk dikin, bir ağaç yaratayım ondan. Sürü besleyin, yeşil çayırlar olayım göz alabildiğince. Evler kurun, ben duvar olayım onlara. Üreyin, çocuk yetiştirin, hepinizin sıcak yuvası olayım.' Ben hepinizi kucaklayacak kadar sınırsızım. 'İnsanlar savaşmadan yaşayabilirler mi?' diyorsun Tolgunay. Bu sizlerin, insanların elinde Tolgunay, benim değil."
Sayfa 64 - Elips KitapKitabı okudu
İşte yapmanızı istediğim şey bu. Katlanamadığınız,sinirli olduğunuz, size hata yapan insanların bir listesini yapın ve kendinize sorun, " Ben bu duruma nasıl dahil oldum? Bu ilişkiye nasıl başladım? Beni etkileyen şeyler nelerdi? Bu davranışlarım dışarıdan bakan bir gözlemci tarafından nasıl görünüyordu? Sakın, tekrar ediyorum, sakın diğer insanın yaptığı kötü şeye odaklanmayın. Suçlayacak birisini aramıyoruz. Bunu hayatımız boyunca yaptık ve bizi hiçbir yere getirmedi. Elimize geçen tek şey bir şeyler kötü gittiğinde suçlanmış bir yığın insan listesi! Uzun,işe yaramaz bir liste! Gerçek soru, sorulması gereken asıl soru şu ki "Tüm bunların içinde ben tam olarak neredeyim?"
Sayfa 119Kitabı okudu
Reklam
Kubilay
... “Söyleyin bakalım, Marco Polo nereye seyahat etmişti?” Bütün masa “Çin” diye cevap veriyor. “Aferin size” diyor üstat. “Peki yanında yıllarca kaldığı Çin hükümdarı kimdi?” Bu soruya kimse cevap veremiyor, birbirlerine bakıyorlar. Bir kadın “Çin imparatoru” diyor, “adı neydi ayol, Han mıydı neydi?” Üstat ona pek aldırmıyor,
Sayfa 206 - Üstat ve Marco Polo’ya dair "Üstat Soruyor!"Kitabı okudu
burada şu soru ortaya çıkıyor.sevilmek mi korkulmaktan daha iyidir,yoksa korkulmak mı sevilmekten?belki de bu soruya ikisini de isterız diyerek cevap verebiliriz.ama sevgi ile korku birada da pek güç bulunacağına göre,aralarından birini seçmemiz gerekirse,korkulmak sevilmekten daha emniyetlidir.zira,genellikle görülmüştür ki insalar nimete şükretmesini bilmeyen,kaypak güvenilmez,tehlikeden kaçmya çalışan,kazanç hırsı ile tutuşan,kendisine menfaat sağladığınız müddetce size bağlı tehlike uzakta oldukca kanını dökmeye,malından fedakarlık etmeye,canını vermeye,çocuklarını bie feda etmeye hazırdırlar,ama onlara gerçekten ihtiyaç duyduğunuz zaman sırtlarını dönerler
Soru
Bu kadar saçma sorular sormanız için size kaç para maaş veriyorlar?
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.