Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kendimizle barışık olmadığımızda, yaşadığımız stresi, tahammülsüzlüğü, hayal kırıklığını ve can sıkıntısını çevremizdekilere de yansıtır, bu yolla yaşanan acıyı, kafa karışıklığını ve duygusal karmaşayı artırırız. Oysa gevşemiş bir haldeyken ölümcül hastalıklarla bile daha rahat başa çıkabiliriz. Bu yolla, kendimizi olduğumuz gibi kabullenmeye baş­lar, kendimizi ve başkalarını suçlamaktan vazgeçeriz.
Ergenliğimde onunla bağlarımı kopardım, daha sonra aramızda sadece çatışma kaldı. Gençliğindeki dünyada, genç kızların cinsel özgürlüğün tadını çıkarabilecekleri fikri bile mahvolmakla eşdeğerdi. Cinsellikten yalnızca ''genç kulaklar''a yasak olan müstehcen bir olgu ya da toplumsal yargılara göre, uygun ya da uygunsuz durum
Sayfa 39 - Can Yayınları, 1. Baskı, Nisan 2023, İstanbul.
Reklam
1 Boş, beyaz bir kâğıdın önünde saatler, günler.. Anlamsız bir kum saati gibiyim, zaman kavramından yoksun. Yalnızca denizin tekdüze sesi. Toprakta çürüyen portakal çiçeklerinin buruk kokusu, bir çocuğun bahçedeki tulumbanın koluna bütün gövdesiyle, neredeyse havaya sıçrıyormuşcasına asılışı.. Ötesi, dinginliğin durgunluğa ve karşı konulmaz bir iç
Turuncu Defter
Bugün Katolik kilisesi ayinlerinde, az bile verilse ekmek ve şarap bedava.
Üstelik tecrübeli ve kültürlü bir hatipten günün can alıcı sorunlarıyla ilgili bir konferans ve daha sesi bozulmamış genç oğlanlar korosundan org eşliğinde nefis bir konser dinleyebiliyorsunuz. Üstelik ırza geçmek ya da adam öldürmüş olmaktan tutun da can sıkıntısına kadar bütün özel sorunlarınızı gizleyerek, kanundan korunarak, bir kafes arkasından papaza danışabiliyorsunuz!!
Saraylarda karşılanıyorlar, insanlar onlarla eğleniyor, fakat saygı duymuyorlar, soyluluklarının gerçek olup olmadıklarına aldırmıyorlar, nikâh yüzüğü olanlar gerçek eşleri mi, yanlarındaki genç kızlar bakire mi sormuyorlar. Zira eğlendiren bir insan, bu prens hastalıklarının en ağırlarından biri olan can sıkıntısını bir saat bile dindirirse, materyalist felsefe ile yumuşatılmış böyle ahlakdışı bir atmosferde pek soru sorulmadan iyi karşılanıyor.
Sayfa 36 - İş Bankası Modern Klasikler DizisiKitabı okudu
Ancak kendinize bu şekilde ufak işkenceler ederek eğilimlerinizin üstesinden gelme zaman ve mekan tanımaksızın aktif olma alışkanlığı edinebilirsiniz biraz kestirirken veya uzanırken bile bunu dinlenmek istediğiniz için yapmalısınız bu şekilde okul sırasında otururken bile bir çocuk Latinceden veya matematikten çok daha değerli bir bilimi öğrenebilir. Kendine hükmetme bilimini. Dikkatsizliğe, yıldırıcı zorluklara, sözlükten bir kelime aramanın ya da bir gramer kuralını araştırmanın verdiği can sıkıntısına, düşlere dalıp zamanı çarçur etme isteğine karşı mücadele etme bilimini. Elde edilecek sonuç yüreklere su serpecektir. kim ne derse desin insan yaptığı çalışmada ilerlediğinde doğru orantılı olarak kendine hükmetme işinde de ilerlemiş olur. 
Sayfa 148Kitabı okudu
Reklam
İki kız aynı evde yaşıyorlar ve yıkanacak bir bardağı bile “Hayır, o bardağı o kullandı. Ben yıkamamalıyım.” diye tartışma vesilesi hâline getirebiliyorlar, kendilerinin ne kadar iş yaptığını ve kız arkadaşlarının ne kadar iş yaptığını kırıntısına kadar hesaplıyorlar, kıyaslıyorlar, karşılarındakinin bardağını yıkadıklarında kendilerini suistimal edilmiş hissediyorlar. Ama bu kızlar evlenirlerse, kocalarına tam zamanlı hizmetçilik yapsalar, bütün bulaşıkları her zaman kendileri yıkasalar bile kendilerini suistimal edilmiş hissetmiyor, başka birinin işini gereksiz yere üzerlerine aldıklarını düşünmüyorlar. Yanlış anlaşılmasın; “kadınlar iş yapmasın.” demek istemiyorum, birinin ne yapacağı ve ne yapmayacağı kendi bileceği iştir; ama kadınların, eşiti bir kadının bir bardağını yıkamak istemezken birdenbire kocalarının bütün işlerini seve seve, bunlar onları adeta mutlu eden bir şeymiş gibi yapmaya can atan kimselere dönüşmelerinin arkasındaki psikolojik mekanizmayı sorgulamak, herkesin olağan gördüğü bir tuhaflığı göstermek istiyorum.
Can sıkıntısı, Selim'in önemli bir derdiydi. Bir işi yapmadan önce geçirilmesi zorunlu olan zaman onu müthiş sıkardı. Turgut'un da bu konuda, kendisine yakınlık duyduğunu anlayınca hemen 'metodlarını' açıklamıştı: "Otobüste, evle okul arasında geçen zamanın bana nasıl bir yük olduğunu bilemezsin. Böyle zamanları, yaşanmamış zaman haline getirmemek için olmadık oyunlar icat ederim. Kendimi kaptırmadan, belirli bir süreyi atlatabileceğimi sanmıyorum. 'Duraklar arası maç oyunu' da bunlardan biridir." "Nasıl?" demişti Turgut: "Anlat." "Oynanırken pek tatlı değildir ama, anlatırken ben bile sanki bir şey yapıyormuşum gibi heyecanlanıyorum. Çünkü, neden? Çünkü oyunun, oynanırken verdiği ve gene de hiç bir şey yapmamak kadar ağır olmayan sıkıntısını hafifletmek istiyorum; kendimle biraz olsun alay etmeden, kendi kendime yarattığım boşluğa dayanamıyorum.
Sayfa 41 - 111. Baskı 2023, İstanbul, İletişim Yayınları
- ÇEÇEN BAĞIMSIZLIĞI ve DUDAYEV
Çeçen Cumhuriyeti Başbakanı Mamodayev Yeraği Türkiye'ye geldiğinde bizi, 15 - 18 Mayıs 1992 günlerinde Grozni'de yapılacak olan Uluslararası Çeçen İnguş Kongresine davet etmişti. Bu kongreye memnuniyetle katılacağımızı bildirdik. 12 Mayıs günü İstanbul'dan kalkan uçağımız bizi Soçi'ye indirdi. Aktarma yoluyla Min Vody'ye
Hiçbir şey istemiyorum. Hiçbir şey bana cazip görünmüyor. Günden güne miskinleştiğimi hissediyorum ve bundan memnunum. Belki bir müddet sonra can sıkıntısını bile hissedemeyecek kadar büyük bir gevşekliğe düşeceğim.
Reklam
Bir tekinde bile sakin, berrak bakışlı göz yok. Herkes birbirine hastalıkların korkuncu olan can sıkıntısını aşılıyor, herkes dertler içinde bir şeyler arıyor.
Ağaçların, güneşli ça­yırların, akçamlarla kaplı, koyu yamaçların Odile üzerinde büyük bir etkisi vardı. Doğa şehvete benzer hazlar veri­yordu ona, bunu da, bu insan ben bile olsam, farkında ol­madan yanındakine aktarıyordu. İkili yalnızlık, bıkkınlığa, can sıkıntısına kadar varmayınca, duyguların ve güvenin ağır ağır yükselmesini sağlar, bu da bu yalnızlığı paylaşan­ları çok yaklaştırır. "Gerçekte hoş bir insan." diye düşünü­yordu Odile, ben de ona çok yakın buluyordum kendimi.
ATEŞİN DİĞER HEDİYELERİ
Aslında bizi diğer birçok türden net olarak ayıran, can sıkıntımızın yaratıcılığı ne derece teşvik ettiğidir. Oyun oynarız, aylaklık ederiz, denemeler yaparız, (kendi kendimizle olsa bile) konuşuruz, dalıp gideriz, hayal kurarız ve nihayetinde kalkıp yapacak bir şeyler buluruz. Sıkılarak ne kadar çok zaman geçirdiğimizi düşündüğümüzde, sıkılma üzerine çok az bilimsel araştırma yapılmış olması şaşırtıcıdır. Tarih boyunca can sıkıntısı, sadece düşünürler ve yazarlar gibi tek başına yapılan meslekleri icra edenlerin ilgisini ayakta tutmuştur. Newton, Einstein, Descartes ve Archimedes'in en önemli öngörülerinin bazıları tümüyle can sıkıntısına bağlanmıştır. En etkili görüşlerinin bazılarına can sıkıntısının hayat verdiğini kabul eden Nietzsche'nin söylediği gibi; "Düşünürler ve hassas ruhlular için can sıkıntısı, keyifli bir yolculuk ve mutluluk veren rüzgârlar öncesinde ruhun nahoş ve rüzgârsız sükunetidir”. Nietzsche çok haklıydı. Can sıkıntısının seçilim açısından görünen tek avantajı, bizleri keşfetmeye, yeni deneyimler aramaya ve risk almaya teşvik eden yaratıcılığın, merakın ve hoşnutsuzluğun ilham kaynağı olmasıdır.
“Bir tekinde bile sakin, berrak bakışlı göz yok. Herkes birbirine hastalıkların en korkuncu olan can sıkıntısını aşılı­yor, herkes dertler içinde bir şeyler arıyor. Bari bir gerçeğe varsalar da, ya kendilerine ya başkalarına yarasa. Nerede bir arkadaşları başarı kazansa, betleri benizleri soluyor. Kimisi­nin de tek işi her gün mahkemeye gitmek. Dava beş yıldan beri devam ediyor, karşı taraf kaybedecek, o da beş yıllık bir didinmeden sonra hülyasına kavuşacak. Beş yıl bekleme odalarında oturup içini çekmek: İşte size göre hayatın amacı. Kimisi her gün dairede saat beşe kadar oturuyor diye dert yanar, kimisi de böyle bir mutluluğa kavuşmadığı için ahlar, oflar çeker.”
Sayfa 215Kitabı okudu
Can sıkıntısı çocukluğumdan bu yana beni dehşete düşüren bir kâbustu. Her şeyden önce bundan kur­ tulabilmek için bir an önce büyümeyi arzulamış, tüm yaşamımı da bu yadsımanın çevresinde kurmuştum. Ama belki de ellerini sıktığım tüm bu insanlar, can sıkıntısına öylesine alışıklardı ki, böyle bir şeyin varlığının farkına bile varmıyorlardı. Belki de so­ludukları havanın bambaşka bir tadı olabileceğini bile bilmiyor­lardı.
Sayfa 230Kitabı okudu
378 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.