Koşullar uygun olduğunda, hiçbir şey bizi zamanın geçişi ile ilgili derin bir bilgisizliğe gömülmemize ve bu arada yaşımızı bile unutmamıza engel olamaz. Bu olgunun gerçekleşmesinin nedeni, zaman organı diye bir organımızın olmayışından kaynaklanır ve dış verilerden yoksun kaldığımızda geçen zamanı aşağı yukarı bile tahmin edebilme yeteneğimiz körlenir. Bir maden ocağında, gece ve gündüz değişimlerini görmeden umut ve umutsuzluk arasında bocalayarak karanlıkta mahsur kalan bir grup işçi sonunda kurtarıldıklarında aşağıda kaç gün kaldıkları sorusuna, üç gün diye yanıt vermişlerdi. Oysa, on gündür aşağıdaydılar. İnsana, böylesine kötü bir durumda zaman daha da uzun gelir gibi geliyor. Oysa, zaman nesnel zamanının üçte ikisine inmişti. Bu noktadan yola çıkarsak, akıl karıştırıcı durumlarda insanın çaresizlik içinde zamanı olduğundan daha uzun değil, tersine olduğundan daha kısa olarak değerlendirdiği sonucuna varabiliriz.
Sayfa 248 - Galiba, Allah (c.c) insana dünyada ne kadar kaldın diye sorduğunda insanın az bir zaman demesi bundan. Sonuçta dünya hayatı karmaşa ve umutsuzlukla dolu
Zifiri karanlık, uzayın kendisi gibi derin, çaresizlik hissi yüklüydü. Yapayalnızdım. Bilincim yoğunlaşıyor, genişliyordu. İstesem, o uzayı iyice derinliklerine kadar görebileceğime dair bir his vardı içimde.
Kendinize katlanmaya daha fazla dayanamıyorsunuz ama kendinizi terk de edemiyorsunuz; çaresizlik bu iki uç arasında gidip gelen, içinizi kemiren bir işkenceye dönüşüyor.
Çaresizlik bile bizden bir başkası yapmaya yetmez.
Hikâyemize biçilmiş döngüye katlanırız yalnızca bir bakıma.
Hiçbir yerdeyiz
Bir bakıma yalnızca buradayız
Var oluşumuzun ağırlığı altında ezilirken yapayalnız ait olduğunu sandığın bütün grupların içinde yapayalnız.
Reddin imkânları sayım kayıpları yoklama kaçakları sanma ki hayat bizi bekler başka kıyılarda oysa biz buradayız halsiz, kanıtsız.
Bu boşluk duygusunun psikolojik kökeni nedir? ... Boşluk duygusu genellikle insanların, hayatlarına ya da içinde yaşadıkları dünyaya ilişkin etkili bir şey yapmaktan aciz olduklarını hissetmelerinden kaynaklanır. İçsel boşluk duygusu, yılların birikimiyle, kişinin hayatına yön verme, başka insanların ona olan davranışlarını değiştirme veya içinde bulunduğu dünyayı etkileme gücünün olmadığına dair insancının bir sonucudur. Böylelikle günümüzde pek çok insan gibi derin bir çaresizlik ve anlamsızlık hissine kapılır. İstekleriyle hisleri gerçek anlamda bir fark yaratmayacağı için çok geçmeden istemekten ve hissetmekten vazgeçer. Duyarsızlık ve hissizlik de endişeye karşı birer savunma yöntemidir. Kişi sürekli olarak üstesinden gelemeyeceği tehlikelerle yüzleştiğinde, nihai savunması, bu tehlikeleri hissetmekten kaçmaktır.
Ben sağlıklı ve mutlu günlerinde Allah'ı unutup da sıkıntılı ve çaresizlik günlerinde O'nun gücünü ve hükümranlığını itiraf edenlerden değilim oğul. Ben O'na sahip olduğum için O bana sahiptir. O ol demeyince olmaz, O öldürmeyi istemeyince sen öldüremezsin oğul!
"...hayat da böyledir. Çaresizlik ve tehlike anları vardır ki, o zaman çırpınmaya ve haykırmaya gelmez. Batar insan ve boğulur. Marifet o anları geçirmektir. Sonrası gittikçe kolaylaşır. Kadere teslim olmak lâzımdır o anlarda."
Sen bilemezsin, çaresizlik nasıl boğar insanı?
Yaşamak bir yerde nasıl çekilmez olur?
Tutunacak bir dal aramaktan, koşmaktan, özlemekten;
El yorulur, ayak yorulur, yürek yorulur ...
İçimizdeki dayanıklılığı artırmak ve depoyu doldurmak için ilk önce eylemliliği keşfedeceğiz. Eylemlilik çaresizlik hissine bürünmek yerine bir şeyleri gerçekleştirebileceğimize dair bir hisse sahip olmaktır