Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
" –Burada toplananlar, Meclis ve herkes, meseleyi tabiî görürse, fik­rimce çok iyi olur. Aksi takdirde hakikat gene usulü dairesinde ifade olu­nur. Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir... ”
Teorin çok iyi yoldaş ama. Ya pratik? Biliyorsun hayat insanın gözünün yaşına bakmaz, pratiğe bakar.
Reklam
Sindirim sistemimize yakından bakmadan önce, önemli bir konuya değinmekte fayda var. İlginç bir şekilde, yediklerimiz ve bunların insan beynine olan etkileri, insanlık tarafından pek de üzerinde durulan bir konu olmamıştır. Zira insanların büyük bir kısmının yeme davranışlarını belirleyen en önemli mesele; güzel görünen bir vücuda ya da sağlıklı
Aslan okuyucular
Okumayı sevenler ikiye ayrılır: Aslan okuyucular ve kurt okuyucular. Aslanlar, önlerine ne gelirse yalayıp yutarlar. Yerde bir kâğıt parçası görünce okumadan geçe- meyenler, lokantaya gittiklerinde önlerine gelen menüye sonu "tatlı" biten bir kısa hikâye muamelesi yapanlar, gazeteleri kıyıda köşede kalmış, en küçük haberlere kadar hatmedenler hep bunlardır. Her iyi okuyucu, hayatının bir döneminde aslan okuyucu olur ama çok azı aslan olarak kalmayı başarır.
Sayfa 377Kitabı okudu
Düşmanların maddi gücünü insanlar genelde abartırlar. Örneğin: "Amerika ve Rusya çok güçlü iki devlettir" derler. Bu durumdaki insanlar, kendilerini son derece güçsüz görerek, güçlü ülkelere karşı aşağılık kompleksine girerler. Fakat Yüce Allah'ın ordularını düşünseler, hiçbir şekilde ümitsizliğe düşmezler ve aşağılık kompleksine girmezlerdi. Bir ayette şöyle buyrulmuştur: " Rabbinin ordularını ancak kendisi bilir. Bu, insanlar için ancak bir öğüttür. (Müddesir,74/31) Zira, Yüce Allah'ın taktir ettiği bir deprem, Meksika gibi bir ülkeyi, Amerika'daki San Fransisko gibi büyük bir şehri anında yerle bir edebilir. Düşmanların sahip olduğu nükleer güç aslında onlara da zarar vermektedir. "Çernobil" faciasını hepimiz duymuşuzdur. Binlerce insanın ölümü ile sonuçlanmış bir faciadır. Düşmanlar artık bu gibi nükleer güçleri sınırlandırma çabası içine girmişlerdir. Samimi inanca sahip bir Müslüman, Yüce Allah'ın orduları olduğunu iyi bilir. Fakat yine "Sünnetullah" (Yüce Allah'ın koyduğu evrenin yasaları) gereği sebeplere sarılır, dini için malı ve canı ile cihad etmeye devam eder. Not:Düşmanların gücü, başlı başına yenilgi psikolojisi için bir neden olamaz. Aksine Müslümanlar, özgüvenlerini ve inançlarını kaybettikleri için yenilmiş gözükürler. Allah'a iman gücüne sahip, dinine sarılarak kendini gerçekleştirmiş bir kişiye düşmanların güçlü olması ümitsizlik aşılamaz. Aksine bu durum, muhasebe yapma,ciddi çalışma ve yüksek hedefler peşinde koşma için Müslümanlara itici bir güç olur.
Sayfa 48 - Müslümanlardaki Yenilgi PsikolojisiKitabı okudu
Boğazda hiç nenleri değiştirmeksizin salt hokkabazlık edip çevreyi güldürdüğünü sanarak, salt insanların temel yaşamalarını bozmayıp arada bir eğlendirdiği, avuttuğu için, bir bakıma kandırdığı, başkaldırmağa değil de boyun eğmeğe iteklediği için onları, çaresiz, tek, umutsuz olduğunu sandığı için, kıymış mıdır kendisine vapur? Gecenin ortasında, yıkma ve yakmaların, çığlıklarını nasıl yankıladığımızı duymuş, bilmiş, umutsuzluğa düşmenin gereksizliğini kavramış, yapabileceğinin ne olduğunu çok iyi bilen bir taş parçası denli yeni bilinçler yaratmak üzere, başka ülkelere doğru yola çıkmamış mıdır? Sevinçten gözleri yaşarmış mıdır? Uykularımızın içinde bugün bile düdük sesleri duyarak uyandığımızı biliyor mudur? Hiç vardiyacısı, nöbetçisi olmadan bir vapur bağlar mı? Vapur olur da, kopar gider de kaptanı ortaya çıkmaz mı? Hani benim kaptan köşküm, serdümenim? Davlumbazımı çok özledim diye ağlamaz mı? Şimdi ben ne olacağım diye haykırmaz mı?
Reklam
"Sorun şu, Dayıcığım: Çok küçükken, içimde şarkı söyleyen bir kuş olduğunu, şarkıyı onun söylediğini sanırdım." "Eh, insanın böyle bir kuşa sahip olması harika bir şey." "Anlamadınız. Artık kuşuma pek inanmıyorum. Ancak içimden konuştuğum ve kendi içimi gördüğüm zaman oldu bu değişiklik." Durumu kavradı ve şaşkınlığıma güldü: "Açıklayayım, Zezé. Bu değişimin ne olduğunu biliyor musun? Büyümektesin demektir. İnsan büyüdü mü böyle olur. Yani bilinçlenir. İçindeki, o konuşan ve gören şeye 'bilinç' denir. Yakında sahip olacağını söylediğim 'o şey'e bir gün insanı götüren de bilincidir." "Olgunluk çağına mı?" "Güzel, iyi aklında tutmuşsun. İşte o geldi mi, olağanüstü bir şey olur. Bilinç büyür, büyür ve başımızla yüreğimizi doldurur. Gözlerimizde ve yaptığımız her şeyde kendini gösterir."
Doğru eşi (veya eşleri) bulup onlarla üre­menin arkasındaki evrimsel baskı, cinsel arzularımız ve tavır­larımız şeklinde tezahür eder. Tüm kültürlerin kadınlarında kum saati vücut biçimi tercihinin nedeni, doğanın bizi doğur­ganlığa, sağlıklı ve uygun özelliklere itmesidir. Kim derdi ki, bir erkeğin kokusunu çekici bulan kadın, aslında bu erkeğin bağışıklık sisteminin önemli bir parçası olan akyuvar antije­ninin kokusundan etkileniyor? Bu erkek bir de diğer kardeş­lerinden daha esmerse, daha da çekici hale gelecektir; çünkü daha çok pigment sahibi olmak, UV güneş ışınlarının folat seviyesini düşürmesini önlemeye yardımcı olur ve bu da daha iyi spermler anlamına gelir. Ya da şunu düşünelim; erkeklerde homoseksüellikle genetik arasında bir bağ varsa, bu gen he­teroseksüel kadınların erkeklerden etkilenmesini sağlayan ve daha çok üremelerine neden olan gen olabilir.
Daha siz okul denen binaya girmeden, anne ve babanız mesleğiniz ile ilgili kararı vermiştir çoktan, "Bizim kız doktor olacak" Oysa sizin en büyük tutkunuz keman çalmaktır. Ama yok. "Boş zamanlarında yine keman çalsın ama bizim kız doktor olacak." Kaçar yanınız yoktur. Önünüze hayatınızın geri kalanında yiyeceğiniz yemek konmuştur ve siz o bezelyeyi yemeye başlarsınız. Hatta bazılarınız zamanla bezelyenin tadının hiç de fena olmadığını bile düşünecektir. Özetlersek, tüm hayatımız başkalarının önümüze koyduğu hedefler doğrultusunda, yılmadan mücadele etmekle geçiyor. Bu, o kadar yorucu bir hal alır ki artık, bizzat kendimizin koyduğu küçücük hedeflere bile ayıracak zamanımız kalmaz. En nihayetinde olur da başarırsak, başardığımız şey başkalarının isteği olur sadece, başka bir şey değil. O nedenle başarıya ulaşanların çok iyi bildiği bir gerçeği paylaşalım sizinle. Başarının anahtarını elde ettiğiniz gün görürsünüz ki aslında ortada bir kilit yoktur. Çünkü o kapı, sizin kapınız değildir. Elimizde kazanmak için delicesine yırtındığımız anahtar ile başarılı ama mutsuz bir şekilde kalırız. Belki de etrafımızın, başarılı olmasına rağmen, bir o kadar mutsuz olan insanlarla dolu olmasının sebebi budur. Oysa mutlu olmak gerçekten de bu kadar zor mudur? Etrafımızda bu kadar mutsuz insan olduğunu görünce insanın aklına bir tek bu ihtimal geliyor. Peki, neden bu kadar mutsuzuz? Özellikle son yıllarda mutsuz ve depresif halimiz giderek arttı. Aslında bu meseleyi ele alabilmek için öncelikle mutluluğu tanımlamak gerekir. O zaman soralım; nedir bu mutluluk denen şey?
Eğer emniyet müdürlüğünde boşalan bir yer varsa sen tam oda oraya göre bir adamsın dedi. Davamı cok dikkatli sürdürdün. Homes iki dedektifte dönerek benimle gelseniz iyi olur dedi.
Reklam
Sonu çok iyi
Osmanlı İmparatorluğu'nu değerlendirirken onun sıradan bir devlet olmadığını, bir cihan devleti olduğunu gözden kaçırmamak gerekir. Bazı yazarlar, bu noktaya dikkat etmemekte, böylece büyük yanlışlıklar yapmaktadırlar. Bir haritanın karşısına geçip, Osmanlı'nın sahip olduğu topraklara sadece bakmak bile bu imparatorluğun haşmetini bize gösterecektir. Osmanlı İmparatorluğu kuvvetli örgüt yapısı sayesinde birbirinden çok farklı özelliklere sahip toprakları uzun süre idare edebilmiştir. Özellikle sınır boylarında iyi bir istihbarat ağı oluşturulmuştu. 1561'de İstolni Belgrad Sancakbeyi Hamza Bey, Habsburglar'ın kendisini büyük bir ordu göndermekle tehdit etmeleri üzerine elçiye şu cevabı vermişti: "Hiçbir yerde askeriniz yok. Olsa benim bilmem lazım, çünkü benim casusum 6 yıldır Beç'de (Viyana) oturur, orada karısı, çocuğu var; bu adam isterse kilisede ayin eder, isterse memur, isterse Nemçeli, isterse Macar olur; isterse mükemmel çapacıdır, isterse asker olur, isterse topallar, isterse senin gibi sağlam bacakla gezer ve her türlü dili bilir"
Böyle öğretmenlerin daha da çoğalması durumu çok üzücü.
Sonra öğretmenimiz bize dönerek sorduğu, “İyi bir insan olmak için ne yapmak gerekir?” sorusuna Eylül elini kaldırıp cevap verdi. “Ölmek gerekir öğretmenim, çünkü bu dünya iyi insanlar için delilik çizgisi.” Sonra öğretmenimiz iğrenti bir bakış ile dönerek beni işaret etti. “Çok haklısın Eylül, Yiğit’in de ölmesi hepimiz için iyi olur değil mi?”
Canımın sıkılmasının en büyük nedeni korku. Mesleğimde anti-şans denilen unsur çok önemli yer tutar. İnsan ne kadar iyi eğitilmiş olur sa olsun, ne kadar dikkatli, serinkanlı olursa olsun, yıllar boyunca tehlike belirtileri birikir ve günün birinde şansınızdan daha ağır basar.
Farkediyorum ki insanın kurguladığı hayat hep yarım kalıyor. Yerli yerine oturmayan, iğreti duran çok şey var. Anlıyorum ki hayat hep beklenmedik şeylerdir. Kural böyle . . . Sen yürüyeceksin ve beklenmedik şeylere hazır olmanın çarelerini arayacaksın . İyi de . . . . Bir şey beklenmiyorsa ona hazırlıklı olmak nasıl olacak?
Arkadaşlarıma bize özgü yarışlardan birini tanımlayabilmek için bir sıraya dizilip hızla koşmaya başlamamızı önerdim ve en hızlı koşanın kazanmış olacağını söyledim. Kabile halkı güzel, kara gözlerini kocaman açarak baktılar bana ve biri şöyle dedi: “İyi ama bir kişi kazanırsa, bütün ötekilet kaybetmiş olur. Bunun nesi eğlenceli ki? Oyunlar, eğlenmek içindir. Neden insanlara böyle bir deneyim yaşatıp sonra da tek bir kişiyi gerçekten kazananın o olduğuna inandırmaya çalışıyorsunuz? Bunu anlamak bizimler için çok zor. Sizin insanlarınız bunu kabullenebiliyormu?”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.