Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Düşünürsem, benim de hayatımın belli başlı dönemlerini, yediğim darbeler birbirinden ayırıyor. Bir tanesi, hiç kuşkusuz, lisedeyken suratıma basket topu yemem. Çok önemli gibi görünmeyebilir ama bu dünyada çevrede hüküm süren aptallıkla ilgilenmeden kendi yolunda gitmek gibi bir şeyin mümkün olmadığının idrakine ilk vardığım andır muhtemelen. Siz kendinizi dış dünyaya ne kadar kapasanız da, kimden geldiği belli olmayacak şekilde bir saldırıya uğrayabilirsiniz, üstelik bu saldırı cezasız kalabilir. Bu olasılıkla yaşamayı öğrenmek zorundasınız.
Sayfa 179 - APRIL YayıncılıkKitabı okudu
Bir çok işletmenin yaşadığı gibi , farklı olmadığını iş yerini açınca göreceksin. O yüzden işletmeyi açmadan önce birincisi , ne sattığımızı bileceğiz; ikincisi ürün ya da hizmeti kimler alıyor, o müşteri bu alışverişten ne bekliyor, şu anda bu ürün ya da hizmeti kimden satın alıyorlar.
Sayfa 55 - Ceres yayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Bütün bu yazdıklarım tatsız bir etki yaratacağına da eminim,zira hepimiz yaşamla bağını az ya da çok kaybetmiş,kör topal idare eden insanlarız.Hatta yaşamdan öylesine kopuğuz ki,gerçek “canlı hayata” karşı adeta tiksinti duyuyor,bize hatırlatılmasına dahi katlanamıyoruz.Öyle bir hale gelmişiz ki,gerçek “canlı hayat” bize adeta bir iş,bir ödev
İhsan Bey, Hayatta belki bir daha size tesadüf edemeyeceğim, yahut edersem de sizi tanımamış gibi görünmek lazım gelecek. Fakat benim için divanıharp karşısına çıkmaya hazırlandığınız bir günde yine beni andığınızı unutmayacağım. Kimden olduğunu söylememek inceliğini gösteren bu güllerin bir küçük yaprağını defterimde, hatıranızı da, en temiz bir şey gibi kalbimde saklayacağım.
Sayfa 399 - İnkılap Yayınları, Reşat Nuri Güntekin, Bütün Eserleri, ÇalıkuşuKitabı okuyor
•Hayatın Anlamı (Tüm Bölüm) Her birimizin önemli olmayan deneyimleri buruşturup bir kenara atan karmaşık ve gelişkin bir iç sistemi vardır. Önemli deneyimlerse izlediğimiz filmler, okuduğumuz romanlar, dinlediğimiz konuşmalar ve keyfini sürmek istediğimiz birkaç hayalin birleşiminden oluşur. Bu hikaye bize kimi seveceğimizi, kimden nefret edeceğimizi ve kendimizi nasıl baş edeceğimizi söyler. Bu hikaye uğruna, gerekirse canımızı bile feda ederiz. Her birimizin kendini özlü bir rolü vardır; kimi bir trajediyi yaşar, kimileri sonu gelmeyen dini bir dramada rol alır, bazıları hayatı aksiyon filmi misali sürdürürken pek de azımsanmayacak bir grup da bir komedi değmişçesine yaşar gider. Sonuçta hepsi birer kurgudur.
Sayfa 316Kitabı okudu
Bizzat ben kaos ve özgüvenin vücut bulmuş hali değil miyim? Bu roman da sadece ondan ibaret değil mi? Of, ben neden her şeyi bir sonuca ulaşmakta bu kadar aceleciyim? Neden tüm düşüncelerimi bir hükme bağlamadan yaşayamıyorum? Böylesine bir huyu kimden aldım?
Reklam
Kartallar uçar mı bir harâbeden Köprülerden benim yarim geçer mi Sen neden bu kadar güzelsin, bilmem Taşırsın yeryüzüne ebedi tohumları Ben ise kuruyacak bir suyun mahkûmuyum Avuçlayıp öpüyorum kumları Bir kara delikten bakarken hayat Meydan okuyanlar kim bu serâba Söyle bana hindiba Sen nasıl bu kadar ceylan koşması Sen nasıl bu kadar yollar
"Kimden olduğunu söylememek inceliğini gösteren bu güllerin bir küçük yaprağını defterimde, hatıranızı da, en temiz bir şey gibi kalbimde saklayacağım..."
Sayfa 399Kitabı okudu
“Ağaefendi durdu, yüzü acılaştı, “İsmail,” dedi. “O adam İsmail öldürmüş, yani öldürmekten beter etmiş. Bunu da devletin candarmalarına yaptırmış. Bütün mücadelesine rağmen ne candarmalara bir şey yapmışlar, ne de o adama. O zulüm gibi Yunanistan’da bile böyle bir zulüm görülmemiştir. Bu kuvveti, bu adam kimden alıyor?“ Poyraz: “Yakında Halk Fıkrasının kasaba reisi olacakmış. Kasabada böyle bir şayia dolaşıyormuş. Kuvvetini bu şayiadan alıyor. Bu sebepten ona kimse dokunamıyor.“ “Dediniz ki o bir asker kaçağı.” “Asker kaçağı. Bu kasabada da onun asker kaçağı olduğunu bilmeyen kimse yok.” Sonra istiklal harbi bitince Kavaklızade Remzi Bey’in nasıl milli kahraman olarak kasabaya girdiğini, Halk Fırkasının başı olacağını, Fırrayı kimlerin, niçin kurduğunu, kasabada Fırka reisinin en büyük güç olabileceğini anlattı. Musa Kazım Ağaefendi: “Anladım,“ dedi. “Her şeyi çok iyi anladım. Biliyorum,“ dedi, “biliyorum. Her zaman, her şeyde böyle olur.“
Reklam
Bizi biz yapan şeyler neler? Mizacımız, yeteneklerimiz, yapmızda bulunan ruhsal niteliklerimiz. Her birimizin kendine has özellikleri var. Aynı olaya her birimizin farklı tepkiler göstermesinin sebebi bu. Bir olay yaşadığımızda o olaya hangi tepkiyi vermemizin doğru olduğunu belirleyen nedir? Diyelim bir hırsızlığa, cinayete, yalana, haksızlığa şahit olduk buna karşı doğru tepki nedir? Mizacımız ne olursa olsun hırsızlığı, cinayeti, yalancılığı görmezden gelebilir miyiz? Belki birisi bu durum karşısında çok heyecanlanır, birisi soğukkanlı şekilde yaklaşır ama mizacımız ne olursa olsun bazı doğrular ve yanlışlar vardır. Bir olayın ahlaklı mı ahlaksız mı olduğunu düşünmemize yol açan mizacımız değil karakterimizdir. Hırsızlık her zaman yanlış mıdır? Hırsızlığı kimin yaptığı, kimden çaldığı, çalanın yakınımız olup olmadığı, çalma eyleminin iyi bir şey için yapıp yapmadığı. malı yada parası çalınan kişinin iyi veya kötü bir kişi olması. Tüm bunlar aynı hırsızlık olayının farklı değerlendirmelerine yol açacak faktörler değil mi?
Fakat neden gitmeliyim o yere? Müsaade kimden? Aeneas değilim, Pavlus değilim ben; Ne kendim ne başkası görür bende kıymet bu türden Rıza gösterirsem o halde çıkmaya bu seyahate, Korkarım ki teşebbüsüm olur delice ve beyhude.
Anlat bakalım bana şimdi Kimden çalmışsın gözlerinin rengini Gökyüzünü bile kıskandırıyorsun Mavi mürekkep bulaşmış imgelerine Bu şiir senden şikayetçi Sen suskunsun Oysa aşk mahallesinde divanedir yüreğim
Sayfa 54 - Aram YayınlarıKitabı okuyor
İnsanlar birbirlerine bir şeyler vermekten ve almaktan zevk duyarlar. Ancak bir insanın diğerine kendi gücünün çok ötesinde bir şeyler vermesi karşısındaki insanda olumsuz duygular yaratabilir, ya da birinden karşılığını veremeyeceği bazı şeyler alması onu tedirgin edebilir. Bu duygular, alınan şeyin kimden geldiğine, verilen şeyin kime verildiğine, verilen ya da alınan şeyin ne ya da nasıl bir davranış olduğuna göre değişebilir. Ancak, bazı insanlar sürekli bir şeyler vererek kendilerini kabul ettirme, ya da tam karşıtı, diğer insanlarla ilişkilerinde asalak bir yaşantı sürdürme eğilimindedirler. Temelde, bu tutumlar arasında bir fark da yoktur. Çünkü sürekli ve ayrım yapmaksızın vermenin gerisinde de kişi, diğer insanları kendisine bağımlı kılarak kendi bağımlılığına doyum sağlar.
Ey Türk genci, Sen ne zaman gerçekten öleceksin, buhran ne, kıpkızıl yanmak ne, ne zaman bileceksin? Ömrün başkasının solgunluğundan sâri bir hastalık gibi kaçmakla geçti, umutsuz olduğun halde umut satanların yanında dolaşmakla geçti, yüksekten, yüceden, heybetten, fedadan korkmakla geçti. Ömrünü bir gecekondu gibi tek kat üstüne kurdun, "Benim ayağım yere değecek" deyip gemiden kayıktan, zevrakçeden bile uzak durdun, sağlığı kaymaklı yoğurtta, tadı tahin pekmez kaşıklamada, acıyı başkasında buldun, ekşilik ve kekrelik pancar pezik turşusuydu sana, dünya bu, sofrası da bu deyip uzandın ona da, adın da kanaatkar oldu, dünyaya bir şey vermemeyi kanaatkarlığınla perdeledin, vermemenin utancını bile böylelikle eledin. Düşünsene o gizlice ama pek sevdiğin Avrupa'yı, nice genç kıydı canına, asarak, vurarak değil, yaşayarak kıydı canına, Absent yeşili, afyon kızılı, şarap buharı, bira buğusu deyip geçtin, Allah sevmez haramı deyip çay üstüne çay içtin, Allah'ın ahmak sevdiğini söyle kimden öğrendin?
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.