Martıları Seven Adam ‘ı uyku tutmamış, yatağında dönüp duruyordu. Çünkü onu martılardan daha mutlu eden tek bir şey vardı, o da Fransız Teğmenin Kadını Patrice’ydı ve onu düşlerken gözüne uyku girmiyordu. Hava aydınlanırken
İyi akşamlar (veya günaydınlar). Etkinlik denen bir kılıfa ikinci kez bulaşıyoruz. Bu netice ile Orwell gibi distopya ve Kollektivizm üzerine hak, hukuk, eşitlik, adalet, özgürlük, devlet, kaos ve düzenin temelleri ilkesi gibi bir duayen adına
Jack London 'oku' etkinliği yapmak istedik. İstedik mi? Kendinden çoğul mu
Onbeşime daha yeni basmıştım ve bir konserve fabrikasında uzun saatler çalışıyordum. Her ay, en kısa çalışma günüm on saatti. Makine başında aralıksız çalışılan bu on saate öğle paydosu; işten eve, evden işe yürüyerek gidiş geliş; sabahları kalkıp giyinme ve kahvaltı etme; akşam yemeğini yiyip soyunma ve yatma da eklenince, yirmi dört saatten geriye topu topu, sağlıklı bir delikanlının uyuması gereken dokuz saat kalıyordu.
Yatağa girdikten sonra, gözkapaklarım kurşun gibi ağırlaşıp kapanmadan önce, ne yapıp edip bu dokuz saatten birazını okumak için çalıyordum.
"Son nefeste her şey biter: sevinç aşk, keder, makarna, tiyatro, limon ağaçları, ahududu taneleri, insan ilişkileri, dedikodu, köpeklerin havlaması, şampanya."