Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
VI
Altmış şu kadar yıl yaşadın! Dünyayı altmış kere Dip köşe dolaşmaya Ve kimsen, ne olmak istiyorsan Tam işte o olmaya yetecek, Bir zamanı kullandın, Ama sen hâla hayat denen kitabın Kapağını ilk defa açar gibi Acemi, donanımsız Ve korkak buluyorsun kendini... Zaten öyle değil mi, ama, Öyle değil mi yani? 11 Nisan 2011 ~ Cahit Koytak
Kara
Vapurdan önce indik birbirimizden, kürekçi mahlâsıyla geçsem ne çıkar sevda içinde yüzmediğim denizi? O halat öyle mi atılır, yürek öyle mi bağlanır bir yüreğe? Kara sözler karada bırakılır açılırken denize söz karada hafifse denizde ağır, işte deniz bile batıyor, sözler karşıya vardı, ara sıra adalara bak açılırsın diye suya saldığın anılar bile göğün denizinde battı! Başkasının denizinde batanlar görünmez olmayı bilirler, ya ben kimin denizinde.. Üç yanım kara benim bir yanım ıssız denizsiz, vapursuz, yolcusuz, susuz... Eski denizleri karaya bağlarlar da böyle, eski seferlerden kılıç artığı birkaç hatıra bırakırlar yanlarına, küreğe çarptırılmış gibi, öyle yalnızım karada, ne bir sarhoş gemi, ne martıların tuhaf sesleri, anlaşılmasın diye bu yalnızlık seferinin karada geçtiği, denize sürdüm şiiri, belki kılavuz, belki bir seferî... Boğulayazdım karanın sözleriyle açıldığım şiirde!
Reklam
Hatice, dedim. Ben Leyla'yım, dedi. Ürperdim. Yol kayboldu. Ay sustu. Rüzgar bütün yapraklardan çekildi. Yalnızlık işte, dedim. Yok, dedi, sevmek arzusu. Bir tek ölüler yalnızdır. Bir daha ürperdim. Gülümsedi. Su gülümsedi. Kedi kalbime yürüdü. İnsanlar, dedim, konuşmuyor, dinlemiyor Herkes bir top pıtrak ötekinin ağzında. Korku, dedi.
Sayfa 19
Psikiyatri budur: İki yalnızlık arasındaki -tedavi gören ile tedavi edenin yalnızlığı arasındaki- diyalogdur; bu ikisi aynada yansıma oyunu oynar ve oyun, ancak hastalık ortadan kaybol­ duğunda sonlanır. Zaman zaman kesintiye uğrayan, zaman za­man da olanaksız hale gelen bu diyalogda bazen, daha depres­yon geçmeden, anlık aydınlanmalar, hafif karartılar olur; öyle ki tedavi eden kişi, kendi sözlerinin, tedavi gören kişi için umut salını hayatın sularına yönlendiren hafif bir rüzgâr gibi oldu­ğunu hisseder. Ve, işte o zaman, her şey, sözlerimizin hiçbir işe yaramadığı izlenimine kapıldığımız sayısız saatlerimiz de dahil olmak üzere her şey, yeniden, gizli ve silinmez bir manaya bü­rünür.
Noel yaklaşıyor, bir selam yollamadan edemedim size. Yalnızlığınıza her zamankinden daha güç katlanacağınız bayram günlerinde sizinle olacak selamım. Ama yalnızlığınızın büyüklüğünü duyumsarsanız buna sevinin; çünkü diye sorun kendinize, büyüklüğü içermeyen bir yalnızlık neye yarar? Topu topu tek bir yalnızlık vardır, o da büyüktür, kolay
Kendim dışında birine öyle muhtacım ki şimdi. Biter sanıyor insan, insanın insana muhtaçlığı geçer bir gün, uzun yıllar yalnız kaldığında, yeter sanıyor kendine ama işte, yetmiyor, bitmiyor. Bir çift bakan göz, bir nefes, bir teselli bir anlama çabası.
Reklam
YALNIZLIĞIN YARATTIĞI İNSAN Pardösüsünün kürklü yakasını kaldırınca üşüdü mü diye baktım. Aslında soluk esmer yüzü balmumu gibi sararmıştı. – Üşüdün, dedim. Kaşını kaldırdı. Yanağındaki çıban yerinde kan yoktu. Durdum. Yüzünü avuçlarıma alıp ovaladım. – Neden böyle oldun, dedim. Güldü. Karanlığa doğru tükürdü. Başını iki tarafa şiddetle
İşte şu yağmurlar, işte şu balkon, işte ben İşte şu begonya, işte yalnızlık İşte su damlacıkları, alnımda, kollarımda İşte yok oluşumdan doğan kent Hiçbir yere taşınıyorum, kendime sızıyorum yalnız Ben dediğim koskocaman bir oyuk Koltuğun üstünde, aynadaki yansıda Bir oyuk! sofada, mutfakta, yatağımda Yaşamayı tersinden kolluyorum sanki Yetişip
Büyükler hiçbir şeyi tek başlarına anlayamıyorlar, onlara durmadan açıklamalar yapmak da çocuklar için sıkıcı oluyor doğrusu onlara yeni edindiğiniz bir arkadaştan söz açtınız, asıl sorulacak şeyleri sormazlar. Sesi nasılmış, hangi oyunları severmiş, kelebek biriktirir miymiş, sormazlar bile. "Kaç yaşında?" derler, "Kaç kardeşi
Chambord Kontu (V. Henri) olayını hatırlıyor musunuz? Bu da bir kral, lejitimist [iktidarın meşruluğunu soya dayandıran monarşi taraftarı]... İspanya'da Don Carlos'un yaptığı gibi, o da aynı dönemde Fransa'da iktidar arayışına girmişti. Hatta birbirlerini aynı aileden, aynı kökten sayabilirler, ama ne kadar farklı! Biri inançlarına
Sayfa 296 - 297, 298, 299,300, 301,302,303Yapı Kredi Yayınları
Reklam
Ben ikide bir böyle oluyorum, bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil... İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile... Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki, etrafımda küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Taşıp dökülecek
Onu önce ölü, sonra ölürken tanımış olduğuma inandım. Kapısının önünden geçerken onunla ilgili olarak şu imge verildi bana: "Işte sizin olabilecek bir oda." Daha sonraları, bazı anlarda ondan geçmiş zamanda bahsetmek zorunda bırakıldıgımda, daha yeni ölen biri tarafından işgal edildigi söylenen bu odanın kapısını yeniden gördüm ve onun, yerini bir canlıya bırakan bir ölüden başkası olmadıgı ana döndügümü sandım. Neden bu geçmiş zaman? Beni ona yaklaştırıyor muydu? Bana ona karşıdan ve şimdide, ama bir aynada bakma gücü vererek onu daha kavranabilir mi kılıyordu? Ya da geçmiş zamanda olan ben miyim? Bu "Onu görüyorum" ve hemen arkasından da "Onu görüyordum, demek ki o beni görmüyor" duygusu bizim ilişkilerimize dile gelirilmeyen bir umutsuzlugun sıkıntısını getirdi. Onu hiçbir zaman yalnız bırakmamak isterdim, yalnızlık onun adına korkutuyordu beni ve geceler de, uyudugu düşüncesi korkutuyordu beni, uyumadıgı da. Sanıyorum hiç düş görmemiştir. Hiçbir zaman kapalı olmayan, bir yanı açık bir uyku da korkunçtur: gözkapaklannın altındaki, solan, insan öldügünde biraz beyazlaşan o siyahlıgı düşünerek andıgım bir uyku; öyle ki ölmek, bir an açıkça görmek olur.
sanırım düş görmemişti_Kitabı okuyor
Yalnızlık anlarında öyle bir takvaya ihtiyacın var ve öyle bir takvaya sahip olmalısın ki, seni günahlardan ve günaha sürükleyecek kaymalardan alıkoysun. Öyle bir murakabeye ihtiyacın var, öyle bir murakabeye sahip olmalısın ki, Allah'ın daima seni görmekte olduğunu sana hatırlatsın. İşte sen yalnızlık anlarında böyle olmaya muhtaçsın, mecbursun.
Sayfa 9
“ Doğrusu öyle; ama yalnızlık da berbat bir şey. Yalnızım işte,”
"Daha küçük bir çocukken, "Büyüyünce mutlaka yalnız kalacağım!" derdim. İşte, sonunda yalnızdım! Ancak bu defa da yalnızlığa hapsolmuştum. Oysa ben sadece, istediğim zaman, içine girip çıkabileceğim bir yalnızlık odası istemiştim. Ahad ve bütün kaçaklardan uzak kalabilmek için... Kapısı olan bir yalnızlık odası... Ama artık öyle bir kapı yoktu."
809 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.