“İnsanın içinden geçenler yüzünden okunabilseydi!
Nerde! Öyle bir sanatımız yok.” (sayfa 15)
1. Kısaca Shakespeare ve Eserlerine Bir Bakış
1606 yılında yazıldığı düşünülen Macbeth,
William Shakespeare’in en çok okunan ve oynanan oyunlarının başında geliyor. İskoçya ve İngiltere arasındaki ilişkiler üzerine yazan Shakespeare’in her oyununda olduğu gibi bu
Kendilerine müslüman ismini veren bazı insanlar var ki, Allah (Subhabehu ve Tealâ)'nın hükmünü istemeyen, mal, mülk ve iktidar sahipleri karşısında hayata ve dünya malına olan düşkünlükleri ve korkuları yüzünden sus pus oluyorlar. Bu durum, her zaman ve mekanda, din adamlığını meslek edinen bazı insanlar için de geçerlidir. Bu adamlar, Allah'ın ayetlerini, hayat metodunu ve düsturunu düşük bir metâ karşılığında satıyorlar.
"Ayetlerimizi az bir ücret karşılığı satmayın." (2 Bakara/41) Bunlar, bâtıldan korkarak susmayı yeğlerler. Ya da küçük bir rütbe, görev, ünvan ve fayda karşılığı Allah'ın dinini tahrif ederek zorbaların meşruluğunu gösteren fetvalar verirler. Allah'ın dinini satmak suretiyle cehennemi satın alırlar. Güvenilen birinin ihanetinden daha alçak ve koruyucu konumunda olan birinin, bozguncu olmasından daha çirkin bir şey yoktur.
Din adamları unvanını taşıyan bu insanlar, korumaları gereken dine ihanet edip onun hakikatini gizliyorlar. Bunlar, Allah'ın indirdikleriyle hükmetmemek karşısında sustukları gibi Allah'ın kitabına rağmen, kelimelerin yerlerini değiştirerek iktidar sahiplerinin arzusuna uygun fetvalar çıkarıyorlar. Allah'ın dininin davetçileri, yüklendikleri mesajı sunarken mahlukatı hesaba katarak davranmamalıdırlar. Kendilerini tebliğ, amel ve uygulama için gönderen yüce Allah'tan başkasından korkmamalıdırlar.
"Allah'ın risaletlerini tebliğ edenler, ondan korkarlar. Allah'tan başka hiç kimseden korkmazlar." (33 ahzap/39)
Anlatıcı kâğıdı önüne, kalemi eline almış ve betimlemiş. Cümlelerce, paragraflarca, sayfalarca betimlemesini sürdürmüş ve kitabını sonlandırmış. Her bir betimlemenin olduğu cümlelerin içindeki kelimeler de ayrı ayrı konuşmuş. Anlatıcı her gördüğünü, her duyduğunu, her düşündüğünü betimlerken de bir arayışın içinde, kitap zaten bir arayışın kitabı
Bazı şeylerin üzerine çok fazla söz söylemeye gerek yoktur. Eser öylesine eksiksiz işlenmiş ki, kitabı bitirip arkanıza yaslandığınızda, içinizde; keşke şurası şöyle veya böyle olsaydı diyebileceğiniz tek bir nokta bile kalmıyor. Okuru fazlasıyla tatmin ediyor.
Ortalama 10'ar sayfalık aralarla toplam 46 bölümden oluşuyor olması okuma açısından bana kolaylık sağladı diyebilirim. Her bölüm sonunda durup bir nefes alıyor ve olayı kafanızda işliyorsunuz.
Açıklama kısımlarının sayfanın hemen altında değilde, kitabın en sonunda toplu şekilde yer alması tek eksik nokta bana göre. Biraz zaman kaybına sebep oluyor. Ama çok hoş görülebilir bir durum bu.
Kitabında yılmak kelimesi bulunmayan, kendine inanan bir gencin çetin savaşına şahit olacaksınız.
★İnsan yaşamı ucuz değildir.
★İnsanlık ucuz değildir.
✓Yağmur yağıyor, küpünüzü doldurun -bu eser ile-..
Çokca fayda sağlayabileceğiniz bu güzel eseri, okuyun okutun..
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202390,5bin okunma
"Bir kalbi derinden sarsmak için kader her zaman sillesini vurmaya, güçlü darbesini indirmeye gerek duymaz; aksine kaderin insan hayatına müdahale etmek için duyduğu karşı konulmaz İsteği, sıradan bahanelerle meydana gelen yıkımları körükler. Bu ilk hafif temasa bizler, kendi yetersiz dilimizde "vesile" deriz ve onun küçük görünen etkilerini genelde müthiş bir etki yaratan gücüyle şaşkınlıkla karşılaştırırız. Ancak nasıl ki hastalığın kendini belli etmesi, hastalığın çok küçük bir parçasıysa, gün yüzüne çıkan ve yaşantı olarak nitelendirilebileceğimiz kısmı da insan kaderinin çok küçük bir parçasıdır. Kader daima, dışarıdan ruha temas etmeden çok önce kişinin ruhunda ve bedeninde dolaşmaya başlar. Kendinin farkına varmak, kendini savunmaktır ve çoğu zaman bu boşunadır. Ancak insan bütün bunları fark ettiğinde, zaten artık her şey için geç olmuş demektir." Diye başlıyor kitap.
Salomonsohn adındaki yaşlı adamın ailesi ile gittiği tatilde gecenin bir yarısı geçirdiği bir rahatsızlık ile uyanır. Ve o anda yaşadıklarını sorgulamaya başlar. Bu sorgulama ona etrafında olan biteni daha dikkatli inceletiyor. Ve bütün hayatını aslında kızının, eşininin mutluluğuna ve rahat bir hayat geçirmelerine adamış olduğunun ama ailesinin aslında ona ne kadar yabancı olduğunun farkına vardırıyor, ve o anda hissizleşiyor. Kendisini o hayattan tamamen soyutluyor son zamanlarını babası gibi klisede geçirmeye başlıyor.
Ve sonra... Artık canı yanmıyordu. Fakat yine de içindeki bir şey küle dönüyor ve çürüyordu. Ve yavaş yavaş kalbinin çöküşü başlamıştı.
Anne Shirley"in 11-16 yaş aralığındaki hayatını okuyacaksınız. Ve bu kitabı çok seveceksiniz. Çünkü insan doğasına ait iç görülere ve tasvirlere sahip.
Bu küçük kızı o kadar benimsiyorsunuz ki kendi çocukluğunuz ya da çocuğunuzun halleri geliyor aklınıza, gözünüzün önüne. Çünkü iyi ve kötü yönleriyle, hüzünlü ve sevinçli anlarıyla kitaptaki karakter tam da sizsiniz ya da çocuğunuz. Bir öğretmen olarak belki de sevimli bir öğrenciniz.
Ana karakterin yanındaki yan karakterler yönüyle de çok canlı olan kitap tam bir "Epizodik Roman" örneği.
Kitaptaki diyaloglar çok canlı ve akıcı. Olaylar ve karakterleri öyle bir tasvir ediyor ki yazar âdeta yüzler gözünüzde canlanıyor, olayları hissediyor ve yaşıyorsunuz. Zaman zaman duygusallaşıyorsunuz ve bu haliniz gözünüze toz kaçmasına bile neden oluyor :)
İçinizi ısıtacak bu kitabı mutlaka okumalısınız.
İyi okumalar.
Yeşilin Kızı AnneL. M. Montgomery · Koridor Yayınları · 202015,2bin okunma
Tiranı koruyan silahlar değil, onu destekleyen ve bütün ülkenin ona kul olmasını sağlayan üç beş kişidir. Başta inanması zor gelse de bu harfiyen doğrudur. Bu beş altı kişi her zaman tiranın gözüne girer, ona yaklaşır ve bizzat tiranın kendisi onları zulümlerinin ortağı, zevküsefalarının yareni, pis ahlaksızlıklarının pezevengi, yağmalarının yardakçısı olmaya davet eder. Bu altı kişi, reislerini öyle iyi idare ederler ki tiran, topluma yalnızca kendi kötülüğüyle değil onların aracılığıyla da zulmeder. Bu altı kişinin altında da saygın yerlere getirip beslediği altı bin kişi bulunur. Cimriliklerini yahut zalimliklerini gözetmeleri, emirlerini vaktinde yerine getirmeleri, dört bir yanında kötülük etmeleri için bu altı bin kişiyi eyaletlerin yahut mali işlerin başına getirirler. Böylece bu kişiler, yalnızca onların himayesi altındayken varlıklarını sürdürebilir yahut kanunlardan ve cezalardan muaf tutulabilir.
Zübeyde Asya ' ya aittir.
VEDA
Adımın, aklında son kezi olamayacağını,
Şarkılarda, şiirlerde sözlerimi duyacağını,
Kasımı beklemeyi, ayrılığın bahara yakışmayacağını,
Romanlar dinlendiği yerdir okurun. Dinlenme dediysek keyif çatma manasında değil. Dünyanın yükünü bir kenara bırakıp uzaklaşma, içine çekilme, rahatsız olduğumuz ne varsa mola verme anlamında kullanıyoruz bu dinlenmeyi. Yeni bir sayfa açmak, önem verdiğimiz bir yazarın dünyasına tanıklık etmek, biraz da onun gözünden bakmak, onun gözüne bakmak.
Klasik Yunan ve Roma mitolojisi, Batı dünyasının hatta daha da ötesinin tarihine, inancına, edebiyatına, kültürüne, hayata bakış açısına ve yaşam biçimine yön verecek kadar nüfuz etmiştir, tabiri caizse antik dünyayı ve modern dünyamızı şekillendirmiştir, günlük hayatımızın birçok yerini de etkilemeye devam etmektedir. Bu incelememde dilim