Kendimi değil, başkalarını aramaya gideceğim ben. Başkaları hep olacak dünyamızda, onlar olmadıkça biz olmayız.
-Ben gideceğim, yol uzun değil. Uykum geliyor. Gitmem gerekiyor. Arka koltukta hasta bir adam yatıyor. Seni gördüm, mutlu oldum. Ateş görmemiş yiyecekler bıraktım sana. Seni tanıdığım günden bu yana ateş görmemiş yiyeceklerle beslenmeye dikkat ediyorum. Ne mi oluyor dersen, son derece enerji doluyum, her zaman hareketliyim, her zaman durduğu yerde duramayan bir insanım. Seninle ayrıldığımız 1990 yılından beri böyle beslenmeye çalışıyorum. Daha önce söyledin bana, hiç kilo almadım, vücudum hâlâ sağlam, hiçbir yerim sarkmadı. Sağlık sorunu yaşamadım. Sabah uyandığımda ateş görmemiş bir yiyecek yedim, sesim sağlıklı. Bir tane ceviz, birkaç tane kabuklu fındık yedim. Yeşil yiyecekler yedim, seni hep dinledim. Hiç konuşmadan bir domates ya da salatalık yedim sabah uyandığımda, ya da bir incir kurusu. İşte yine geldim ve yine aynıyım. Yol verirsen gideceğim artık...
- Bir dakika bekle, diyerek kayboldu.
Çok uzun birkaç dakika geçti. Düşünüyorum. Bu adamı yıllar sonra niye buldum? Bir yol kıyısında nasıl rastlaştım? "Seni bekliyordum" dediğinde neden inandım? Bir yıl sonra niçin tekrar geldim? Şimdi, sabahın bu alacakaranlık saatinde neyi bekliyorum?
Kayboldu ve gitti. Bana kesinlikle bir zararı dokunmaz da, neden bekliyorum? Arabayı sürsem ve çıksam yola. Gitsem...
Gidemiyorum. Çakılmış bekliyorum.
Sayfa 151 - Matbuat Yayın, 2. Basım - Aralık 2016, BÖLÜM 2, AH Ü ZÂR YOLDAŞLARI