Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bazen, atlayışını yapmadan önce, koşup hız kazanabilmek için başta birkaç adım geri gitmen gerekebilir.
Çalışma hayatımın Atatürk'ün kurduğu yeni devlette başlaması benim için büyük bir talihti. Savaşlarla yıkılmış, yorulmuş, yoksullaşmış bir ülkede, O'nun yeni bir vatan yaratan ordusunun neferi idim. Maddi olanaklarımız sınırlı, yapma ve başarma isteğimiz sınırsızdı. Destek olanlar, hız verenler, yüreklendirenler vardı. Gizli açık çelmeleyenler, atılımcı ruhu köreltmek isteyenler vardı. Karmakarışık ruh halleri içinde, kafaları, yetişkinlikleri ve yürekleri çok farklı insanlar hep beraber Atatürk'ün Türkiye'sini yaratıyorduk. Ölümünün arkasından yeni bir Dünya Savaşı gelmiş, yeni insan tipleri ortaya çıkmıştı. İnsanları tanıdıkça, hızla değişen yeni ortamlarda onlarla tekrar tekrar karşılaştıkça, insana yansıyan büyük değişimi daha iyi görmek ve anlamak heyecanım artıyordu. Hayatı yapan gerçek unsurun insan olduğunu biliyordum. Yaşam notlarımı tutarken, insanlar üzerindeki bilgimi ayrı notlar haline getirmeye başladım ve son 35 yılda, kendim için onlardan büyük bir hazine meydana getirdim. Şimdi 85 yaşımda, bu gizli servetimi genç insanlara, bugünü ve yarını yaşayacaklara açıyorum. Yirminci yüzyılın sonlarında ve gelecek yüzyılda insanların, toplu yaşamının ve toplu çalışmanın yeni biçimleri içinde bunalmak, yok olmak istemiyorlarsa, insanı öğrenmek zorundadırlar. Benim çağdaşım Alman yazar Erich Maria Remarque'ın ünlü romanı nasıl "İnsanları Seveceksin" diyorsa, ben de çağdaşlarıma "insanları öğreneceksin" demek istiyorum.
Reklam
Zaman, hissettiğimizin ötesinde bir kavramdır. Düz bir çizgide tek taraflı ilerleyen ve hızı sabit bir olgu değildir. -Ama zaman geçmişten gelip geleceğe doğru ilerlemez mi? -Newton da böyle düşünmüştü ve zaman mutlaktır demişti. Mutlak olan zaman; evrenin her noktasında sabit bir hızla ilerleyen, ölçülebilen ama algılanamayan bir şeydi. Ancak 300 yıl sonra Einstein geldi ve Newton'un sabit zaman kuramını hiçe sayacak kendi buluşunu açıkladı. Haklıydı da. Zaman sabit değildi. Sabit olan tek şey ışıktı ve ulaşılabilecek en yüksek hız da yine ışığa aitti. En ilginci de; bir cisim ışık hızına ulaştığında zaman onun için duracaktı.
Allah'ım biraz konuşabilir miyim bağışla Konuşuyorsun sen, duymuyorum ben ah bağışla Ben de konuştum çok, çoğu boş, boşlukları doldurdum Yarım kalmış bir çay gibi soğuttum kendimi, İçime şeker attın, tatlanmadım yine Seni anlayamadım, tişört yazıları, sokak isimleri, Plaka harfleri, medet umdum tümünden, bir tıkız idrakle tıkandım, Yağmurları
Biz hepimiz yalnızlıktan yapılmış bir baş dönmesiyiz.Her şeye sahip olduğumuz sancısı ,her şeye gücümüzün yeteceği yanılsaması ,her şeyin etrafımızda döndüğü kuruntusu..Bütün varlığımızı teslim alan bir hız ,dine dönüşmüş bir hız ,her şeyi toza çeviren bir hız ,aklımızı da kalbimizi de burgaç gibi yerin dibine çekiyor .
Sayfa 85 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Her şey bir hız treninin aşağı iniş hızında gerçekleşir... Yavaş yavaş çıktık, süratle düştük.
Indigo
Reklam
Ya da bu hız çılgınlığı! Neye gerekliydi, her yanda ortalığı kazıp kazıp yaptıkları bir sürü yeni yol, o yeni köprüler?
Ji hezar tiştî tiştek hiz dikir; lê wexta ku hiz dikir bi hemû dilê xwe va hiz dikir.
Doğa insanı zamanı aya, güneşe, ağacın büyümesine göre algılar, çünkü zaman yaşadığı- mız çevreyle birlikte algılanabilir. İç mekân algısı nedeniyle bun- lardan yoksun kalan kent insanı, zamanı birbirinden kopuk par- çalar halinde yaşamaya başladı. Akışın yerini hız aldı. Oysa hız, zaman değil harekettir, üstelik insanın kendini algılamasına fırsat tanımayan bir uyuşturucu. Bütün bunların sonucu, hayatiyetin te- meli olan "kaosun kenarında varoluş", yerini sürüklenmeye bı- raktı. Bir şeyler önde, biz peşinde.
Sayfa 166 - MetisKitabı okudu
Duygusal zihin akılcı zihinden çok daha hızlıdır ve bir an bile durup ne yaptığını gözden geçirmeden eyleme atılır. Bu hız, düşünen zihnin bir işareti olan ölçülü ve analitik düşünmeye imkân tanımaz. Evrim süreci içinde bu hız, büyük olasılıkla, neye dikkat edilmesi gerektiğinin ve -örneğin başka bir hayvanla karşı karşıya gelindiğinde oluşan ihtiyat halinde- ‘ben bunu yer miyim, yoksa o mu beni yer?’ gibi soruların yanıtını anında verme zorunluluğundan ortaya çıkmıştır. Bu yanıtlar için durup düşünmeye fazla zaman harcamayan organizmaların, yavaş tepkili genlerini aktarabilecekleri bir şey üretme olasılığı çok azdır
Reklam
Hız uyuşturuyor. Artık her yerde ve hiçbir yerdeyiz. Orada ama buradayız. Dostumuzla sohbetteyiz ama telefonun veya sohbet ağının ucundayız. Aslında bütün varlığımızla bir yerde değiliz, parça parça orada ve buradayız. Anlaşmak için zaman gerekir, zaman ve mekân. Konuşmanın yanında susmak da gerekir, birbirinin söylediğine dikkat kesilebilmek, kalbini dostunun kalbine yaklaştırmak gerekir, insana ve gerçek hayata ayrılan zaman azaldıkça yabancılaşma çoğalıyor. Gerçek hayattan ayrışan bilinç, sanal ses ve sanal sohbetle uyuşuyor.
Ufukta alçakta asılı kalan kış güneşi pencereden içeri girdiğinde oda kırmızı ve sarı renge boyanır. Sarı ahşap duvarlar ateşe döner koyu kahverengi masa örtüsü kana. Işık ve renkler hançer misali keser ok gibi deler ruhumu ve bedenimi kanım akar marazi. Melankoli. Marazi kanda hız eksikliği. Odamı işgal etmiş korkunç yaratıktan kaçmak için dışarı fırladım -temiz havaya.
Sayfa 187
Heidegger'in teknik ile teknoloji arasındaki farkı ortaya koyan bir misali var. Şöyle: Yelkenli kayık veya gemi insan yapısıdır. Suda yüzebilmesi rüzgâra bağlıdır. Tarım toplumunun adamı olan gemi sahibi tabiatla dost olmayı şiar edinmiştir. Tabiat ve insan yelkenli gemide el ele verir. Gemici rüzgârı-mevsimi-bulutu-denizi tanımak zorundadır. Bir biçimde "kâinatın kitabını" okur. Kainatın kitabını okumak farzdır. Rüzgâr müsaitse yol alır, sert ise bekler bir duldaya çekilir. Tabiata kafa tutmak, onunla savaşmak, onu yenmek kibir alâmetidir ve Hudûdullah'a aykırıdır. Buna mukabil "buharlı gemi" yelkenliye nazaran bin kat, on bin kat daha güçlüdür. "Buhar makinası" sanayi devrimini başlatan unsurların başında gelir. Onun için rüzgâr esmiş esmemiş vız gelir. Dalgaları yarar, mesafeleri aşar, yekpare zamanı delerek geçer. Haz ve hız döneminin müjdecisi olup göbeğinde "teknoloji"yi saklar ve insanoğlunun "tabiatla savaşı"ndan zaferle çıkar.
Sayfa 161Kitabı okudu
Hocam ,modern uygarlık o kadar büyük ve bir hız ve telaş uygarlığı ki böyle şeyleri malesef fark edemiyoruz . Hâlbuki yani insanın bir gurûbu , bir gün batımını temâsa ederek kazanabileceği o kadar çok şey var ki.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.