Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Böyle bir geceyi bütün varlığımızla içemeyişimizin sebebi, kafamızı bir çok saçma şeylerin doldurmuş olmasıdır. On bin, yirmi bin sene evvelki insanlar gibi olabilsek, tabiatı onların gözüyle görsek, muhakkak ki şimdi burada böyle sükûnetle oturamazdık. Onlar güneşi, ayı, falanca büyük tepeyi veya filan bulutu ve yıldırımı babalarının hayrına mı Allah yaptılar? Onlar tabiatta saklı duran ruhu bizden iyi anlamışlardır. Halbuki bizim bunu yapmamıza imkan yok. Minimini kafalarımız ukalaca kitaplar, birbirinden çürük bilgiler, neticesi olmayan hesaplar ve Allah kahretsin karmakarışık menfaat düşünceleri dolduruyor... Söyle, hangi ilim, hangi şiir, hangi aşk, hangi devlet bu manzaradan daha güzel, daha muhteşemdir? Buna rağmen burnumuzu kaldırmadan bozuk kaldırımlarda yürüyüp gitmekte devam ediyoruz. Dünyadaki insanların acaba kaç binde biri şu anda başına aya çevirmiştir? Halbuki her şeyi, herkesi görüyor ve gafletimizin üstünde o tatlı, o iyi tebessümü serpiyor. Dikkatle baksam onun parlak çehresi üzerinde birçok şeyler göreceğimi zannediyorum.
"Bir zamanlar ilk bulanık bakışlarımı görmüş olan siz, tanımlayamadığım şahıslar, yeniden yaklaşıyorsunuz bana. Bu kez sizi tutmayı denesem mi acaba? Yüreğim o eski çılgınlığına yönelsin mi? Sis ve dumanlar içinden yükselerek etrafımı sarıp başıma yığılıyorsunuz. Peki, o halde hükmedin! Beni çevreleyen büyülü soluğunuz tıpkı gençlik yıllarımda olduğu gibi gönlümü titretiyor. Birlikte getirdiğiniz sevinçli günlerin görüntüleri yanı sıra bazı hoş gölgeler belirgin hale geliyor. Eski ve yarı unutulmuş bir masalmış gibi ilk sevginin ve ilk dostluğun izleri gözlerimde canlanıyor. Acılar yenileniyor, şikâyetler tekrarlanıyor. Hayatın içinden çıkılmaz dolambaçlı akışı. Benden önce ölmüş, güzel saatlerin mutluluk düşlerine tanık olmuş o iyi insanların adları anılıyor. İlk şarkılarımı dinlemiş olan o ruhlar birazdan söyleyeceklerimi duymuyorlar artık. Yok olup gitti o eski dost topluluğu ve ne acı ki, ah! Uzaklaşarak kayboldu o ilk şarkımın yankısı. Alkışları bile beni korkutan, tanımadığım bir topluluğa sesleniyor şarkım. Ne var ki, şarkımın hâlâ yaşıyor olması, yolunu şaşırarak dünyaya yayılması keyif veriyor. Çoktandır unutmuş olduğum bir özleyiş uyanıyor içimde. O sessiz ve ciddi ruhlar alemine gitmenin zamanı geldi. Fısıltılı şarkımın belirsiz seslerle havada yayılmasıyla bedenim titriyor, gözyaşlarımın akışını durduramıyorum. Acımasız yüreğim katı değil, yumuşak! Sahip olduğum şeylerin nasıl uzaklaştığını görüyorum. Kaybolmuş şeylerin ise yanı başımda birer gerçek olduğunu."
Sayfa 13 - Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları - 1.Basım
Reklam
Dubai'de rastladığımız bir yetkili, açıkça şöyle fısıldıyordu kulağıma: "Kanaatime göre Türkiye'de siyaset çok fazla vaktinizi alıyor. Öyle bir mekanizma geliştirmişsiniz ki, sokaktaki vatandaş bile, kendi işinden fazla siyaseti düşünüyor. Oysaki, Osmanlıların torunları olarak siz daha iyi bilirsiniz ki, devletler istikrarla büyür. Acaba her akşam, "bu gece darbe olacak mı, olmayacak mı?" diye yatağına giren bir tüccar, bir üniversite hocası, bir müteşebbis, ne derecede görevinde verimli olablir? 
Sayfa 97
Ne Gelir Elimizden Insan Olmaktan Başka
Ne çıkar siz bizi anlamasanız da Evet, siz bizi anlamasanız da ne çıkar Eh, yani ne çıkar siz bizi anlamasanız da. Hiçbir şey! Kadınlar geçtiği o kadın kokusu anlarında Yıkanmış, mayhoş ve taranmış duygularıyla Dönüşür içimizde az menekşe, bir sarmaşık Menekşe, hadi neyse, mor deriz sarmaşıklara Mor deriz, mor bilinir çünkü, bir yandan güneşler
Sayfa 247 - Kimlik dediğim!Kitabı okuyor
Bitmesine rağmen etkisi hâlâ üzerimde...
Biliyor musun, bir gün, bir dostum bana: 'bir ölüye göre fazla nefes alıyorsun.' demişti. Başta yadırgamış, ama sonradan ona hak vermiştim. Yaşamaya büyük bir yeteneğim olduğunu düşünüyorum. Yani nasıl yaşanması gerektiğini çok iyi biliyorum. İyi hayat nasıl geçirilir,çok iyi biliyorum. Ama ilgimi çekmiyor. Yani yaşamaya büyük bir
Türkiye Birincisi Asla yeterince iyi olamadım. Aileme, anneme babama, onların bana harcadığı paraya layık olamadım. Hayır, serseri değildim, geri zekalı da değildim, bir amacım da vardı ve bunu gerçekleştirmek istiyordum. Çalışkan olmak... istiyordum. Çalışkan olmak için oturup çalışmak lazım ben de biliyorum, söyledim ya geri zekalı değilim.
Reklam
William Shakespeare 23 Nisan 1564’te Stratford-Upon-Avon’da doğan Shakespeare’in yaşamı hakkında bildiklerimiz kilise, mahkeme ve tapu kayıtları gibi resmi belgelerle çağdaşlarının onun kişiliği ve eserleri hakkında yazdıklarına dayanır. Hali vakti yerinde bir esnaf olan, aynı zamanda yerel yönetimde sulh hakimliği ve belediye başkanlığı gibi
:D
“Acaba Minger gazetelerinde de salgın haberi çıksa daha iyi olmaz mı? Ahali telaşlanmalı, dükkân sahipleri ölüm korkusuna kapılmalı ki, karantina yasakları başlayınca istekle uysunlar.”
Kendimi nereye saklayacağımı şaşırıyorum. Kalbin saklı olduğu yer iyi ki böyle derinde. Acaba beni görüyorlar mı?
Bu söylediğimin doğru olup olmadığından hiç emin değilim ama bana öyle geliyor ki sanki hepimiz, içimizde bir başkası için ayrılmış bir yerle doğuyoruz. Bir parçası kayıp bir bulmaca gibi... Hayatımızın önemli bölümünü garip bir eksiklik duygusu ile geçirmemiz, bazı sabahlar anlaşılmaz sıkıntılarla uyanmamız, bazen isimsiz umutlarla neşelenmemiz, sanırım o boşluğun içimizde yarattığı girdaptan kaynaklanıyor. Karşılaştığımız her kadına ve erkeğe, belki de hiç farkında olmadan, girinti çıkıntıları o boşluğun kesiklerine uyacak mı diye bakıyoruz. Elinde Cinderella'nın ayakkabısıyla dolaşan biri var sanki içimizde, herkese, "Acaba ayakkabının sahibi bu mu?" diye bakıyor. Tam olarak neyi ve kimi aradığımızı bilmiyoruz. Bize öğretilen bilgilerden yola çıkarak aradığımız insanla ilgili birçok olumlu özellik sıralıyoruz ama genellikle söylediklerimiz gerçeğe çok uymuyor. Sonra birden birisi hayatımıza giriveriyor. Onun sahip olduğu bir şey, belki kokusu, belki dokunuşu, belki gülüşü, belki zekâsı, belki hayata bakış tarzı, belki zevki, belki aldırmazlığı, belki ihtirası, belki de kötülüğü, içimizdeki boşluğun bütün girinti çıkıntılarını dolduruyor. İlk düşündüğümüz, onunla mutlu ve huzurlu olacağımız. İçimizdeki boşluğun ancak "iyi şeylere" sahip biri tarafından doldurulabileceğini sanıyoruz. Ama gerçek, her zaman böyle değil.
Reklam
Ondan çok ne var...
Değerini göstermek için çabalayıp da Sevdiğini kaçıran bir kimse var mı acaba?
Kavuştuğumu sandığım her şey bana kavuşuyor; bu dünyada gerçek olmayan, dikkatsiz, şahsen önemsiz ifadelerin kişinin kendi ve aslî ifadelerinden çok daha fazla yankı bulacağına dair insanın içini kemiren bir zan. “Bu güzellik mi,” diye düşünür insan, “iyi ama bu, benim güzelliğim mi ki? Tanıştığım hakikat acaba benim hakikatim mi? Hedefler, sesler, gerçeklik, insanı cezbedip yoluna katan, peşinden gittiğimiz ve kapıldığımız bütün bu baştan çıkartıcı şeyler: Bu, gerçek gerçeklik mi; yoksa ondan kendini gösteren, elle tutulamaz hâlde bize sunulan gerçeklik üstünde sükût eden bir nefes mi sadece?! İnsana kendini bu denli güvensiz hissettiren şey, hayatın hazır taksimleri ve biçimleridir, güvensizliğe benzer şeylerdir, önceden oluşturulmuş nesilden nesile geçmiş olandır, yalnızca dilin değil, duyuların ve hislerin de hazır lisanıdır.”
Sayfa 179 - Aylak Adam Yayınları, 6.Basım, 2021
Acaba gerçekten böyle mi?Iyi ki okurum diyebilmek için bir sebep daha:)
"Bir tarafsızlık içinde okumayalı kaç yıl oldu? Yazmam gerekenle arasında ilişki kurmadan, başkalarının yazdığı bir kitaba şöyle bir teslim olmayalı kaç yıl oldu? Dönüyorum, beni bekleyen yazı masamı, kâğıt takılı daktilomu, başlamam gereken bölümü görüyorum. Yazının kölesi olalı beri benim için okuma keyfi kalmadı. Yaptığım işin amacı, dürbünümün lenslerinin çerçevesi içinde kalan şezlongdaki kadının ruh hali ve bu bana yasaklanmış olan bir hal..."
"- İyi misin? - İyi olacağım, hep iyi olmanın bir yolunu bulmuşumdur." "Acaba çaktırmadan bana laf mı sokmuştu? Eğer bunu yaptıysa söyleyebilirim ki hayatının hatasını yapmıştı."
Kafam cam kırıklarıyla dolu doktor. Bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor, anlıyor musun? Bütün hayatımca bu cam kırıklarını beyin zarımın üzerinde taşımak ve onları oynatmadan son derece hesaplı düşünmek zorundayım. Bir filmde görmüştüm doktor: senin gibi gene bir doktor olan ve sözüm meclisten dışarı, delice planlar kuran
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.