Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gıda fazlasının bir kısmı yeni filizlenen şehir merkezlerine gitti. Buraların nüfusu 1100' de 200 binden 1300' de bir milyona çıktı. Kır­ sal kesimlerin tersine, şehirlerdeki yaşam koşulları iyiye gitmiş gibi görünüyor. Artık lüks mallar da dahil olmak üzere şehirlilerde sa­tışa sunulan mal çeşitliliği artmıştı. Bu eğilim Londra' da
Gerçekten de sanki dünyadaki her şeyin soyu tükenmiş de geride kalan insan kendisini gömecek kim­senin olmaması sıkıntısıyla karşı karşıyaymış gibi; ya da bütün bir kafile sekiz patikadan geçip gitmiş de geride bir üyelerini bırakmış­lar gibi. -Eğer şairin dediği doğruysa, bene vixit qui hene latuit [kendini iyi saklayan iyi yaşar], o zaman ben iyi yaşadım, zira be­nim kuytum iyi seçilmiş. Şu da kesin ki, dünya ve içindeki her şey hiçbir zaman bir kuytudan bakıldığı zamanki kadar yararlı görün­mez, ayrıca gizlice de bakmak gerek. Şu da kesin ki, dünyada kuy­tu bir köşeden, gizlice duyulan ya da duyulabilen her şey kulağa çok büyüleyici ve nefis gelir. O yüzden sık sık bu kuytu köşeme çekili­rim.
Sayfa 106Kitabı okudu
Reklam
Shakespeare, Moliere
_İnsan nasıl canını kurtarmak için kaçarsa bir ayıdan, ben de öyle kaçıyorum karım olduğunu iddia eden o karıdan. Ben artık kendimin değilim. Ben bir eşeğim. Bir kadının kocasıyım. Üstümde hak iddia eden kadına aitim. Siz nasıl atınız üstünde hak iddia ediyorsanız o da benim üstümde öyle. Bir hayvana sahip çıkar gibi istiyor beni. Hani beni bir
_İnsanın varlığı sırlarla kuşatılmıştır. Bizim dar bilgimiz ve tecrübemiz sınırsız denizlerde bir küçük adadır sadece. _Birçok gerçek vardır ki insanın, kendi başından geçip de kafasına dank etmedikçe, bunların tam manalarını anlaması olanaksızdır. _Bilgelik, aklın yolundan ayrılmayan, yeniliğe açık ve her türlü farklı bakış açılarına karşı
_Evren’in tümü bir okyanus gibi bir bütündür. Burada en küçük devinim etkisini ne olursa olsun her uzaklığa yayar. _Görünür şeyler görünmez olanın görüntüleridir. Yaratıcı yaratılanlarda bir aynadaki gibi karanlıkça görülebilir _Kötünün azına iyi, iyinin azına kötü karışmıştır. _Limana yanaştığımı sanırken, tekrar denize açılıyordum.
_Tanrıları, tıpkı insanlar gibi sevgi ve nefretle harekete geçen, armağan ve kurbanlarla etkilenen duygulu ve zeki varlıklar diye biliriz. İşte, dinin kökeni budur. Dolayısıyla, puta tapıcılığın ya da çoktanrıcılığın da kökeni budur. Tanrısal varlıkları yetkinliğin en son sınırlarına değin yücelte yücelte, sonunda birlik ve sonsuzluk, yalınlık ve
Reklam
_İnsanlar sizi, sadece aynı yerden canları yandıklarında anlarlar. _Dalgaların art arda gelip çarptıkları kaya gibi ol. Sağlam, kıpırtısız ve çevresinde kaynayan suların dinginleşmesini seyreden. _Sanki ölmüşsün ve bir süre daha fazladan zaman bağışlanmış gibi doğaya uygun yaşa. _En büyük erdem tarafsızlıktır. Duygular ise, yanlış fikirlerden
_Işık bekliyor, fakat karanlığa sığınıyoruz. İncil _Karanlığa lanet etmektense, bir mum yakmalıyız. _Neyin doğru olduğu umurumuzda mı? Fark ediyor mu? _Gerçek bilgelik, sınırlarımızı bilmekte yatar _Can sıkıcı ve sevimsiz görünse de bilimsel yöntemin önemi, bilimsel bulgulardan çok daha büyüktür. _Edilgen taraf, baskın tarafın yanılsamalarına
_Psişe, insan zihninin, bilincinin ve bilinç dışının tamamıdır. Galaksilerin ardında tanrıyı aramayı hayal edemeyiz. Her şey psişenin ürünüdür. Eski yunanca'daki psyche sözcüğü, "kelebek" anlamına gelir." Latince'deki animus ruh ve anima can, eski yunanca anemos rüzgar sözcüğüyle aynı köktendir. _Vücudun merkezi de başta
NOTLAR: Gerçekleri atlıyorlar, ama dikkatli çıkarımlarda bulunuyorlar. Normal olarak şu şekilde başlıyorlar: 'Bu nasıl meydana gelir?' Fakat gerçekten meydana geliyor mu? Asıl sormaları gereken budur. Explanandumun (açıklanması gereken şeyin) mantıklı bir şekilde her birini takip edeceği şekilde alternatif açıklamalar sunabilecek
Reklam
yükdüşüm.
yüklüyorum kendimi bilmiyorum bilmediklerim neremde sezdiklerimin peşindeyim hissettiklerimin belli aralarla gözlerime düşen çok tanıdık ve yabancı çakım hızı görüntülerin kesik kopuk duyduğum çok kanallı seslerin kâtibiyim
Teistler doğrulama ilkesini çürütmeye çalışmanın yanında dinî önermelerin de doğrulanabilir olduğunu kanıtlamaya çalışmış­lardır. Bu kanıtlardan birisi John Hick'in ileri sürmüş olduğu "eskatolojik doğrulama" ilkesidir. Eskatolojik Doğrulama; John Hick mantıkçı pozitivistlerin id­ dialarına karşın İnanç ve Bilgi adlı eserinde
39 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.