Amerika'da saygın bir Fizik profesörünün kızı olan Avis 'in penceresinden ,önce kahramanı sonra da eşi olacak Ernest'in hikâyesi ...Avis'in bir işçinin kolunun fabrikalardaki makinelerde patronları için çalışırken kopması ve sonrasında işçiye yapılan zulüm ile başlayan değişimle, hayatın ipek kumaşlardan,saten boyalardan ibaret olmadığını anlaması , ''madalyonun diğer yüzünü de'' görmesi ve bu fikir değişikliği uğrunda yaşadıkları anlatılıyor.Kitabın asıl kahramanı Ernest etrafındaki herkesi fikirleri ile etkilemeyi başaran,kurtuluş Sosyalizm mottosundan yana ve hatta bunu fikirden öte eyleme,işi ihtilale kadar götüren bir karakter.
Toplumu yıkan ve egemenlere , tröstlere , kartellere ,şirketlere köle kılan yegane unsurun ,bireylerin bencilliği olduğunu, ''Kara Yüz''lerin de ekonomi aracı ile insanların bu bireycilik zaaflarını kullanarak er ya da geç bu bencil bireyleri bir ''Demir Ökçe'' gibi ezmesi,himayesine alması çok acı ama bir su gibi berrak bir gerçek maalesef.
''Bana bir şey olmaz'' diyen tarla sahiplerinin,tarladaki işçiye; market sahiplerinin kasiyere evrilmesi,büyük balık küçük balığı yutar'ın sonucu ve yazarın bu çarpıklığı yüz yıl önce ön görmüş olması takdire şayan.
Kitabı sevdim ama sonları bana biraz uzun ve zor geldi nedense.
1984 kitabına benzer distopik unsurlar yer aldığını da düşündüm kitabı okurken.Ama okuyun yine de ,ufuk açan bir kitap.