Gerçek nerede bitiyor, kurgu nerede başlıyor pek ayırt edilemiyor ama bu kitap insanı çok çok eski dönemlerde götürüyor.
Genelde gerçek olayın içine kurgu katılan kitapları okumayı pek tercih etmem. Sanki karşımda çok yalancı biri var da, "acaba bu dediği doğru mu, yalan mı?" diye düşünmekten anlattığına odaklanamamış, her söylediğini kaçırmışım gibi hissederim. O yüzden ya tamamiyle gerçek ya da tamamiyle kurgu okumayı tercih ederim. Ama 'Alamut' işte o tercih etmediğim türden. Kitaptan uzun süre uzak durdum ama bir arkadaşın övgüsüne dayanamayıp okudum. Ama iyi ki de okudum. Şöyle ki; kitapta gerçeğe çok uygun bir kurgu var. Olayların açıklaması, Sabbah'ın kendini haklı görme sebebi ve fedailerin cennet tecrübesi anlatımları insana gerçek gibi geliyor.
Hasan Sabbah olayını kaba hatları ile biliyordum, ki zaten kayıtlarda da çok ayrıntılı yer almıyor. Meşhur haşhaşiler, cennet bahçeleri ve gözlerini kırpmadan ölüme giden fedailer. Ama hep kafama takılan, aklımın almadığı, bu kadar insanı nasıl kandırabildiği ve en önemlisi bunları yapacak kadar nasıl bir ruh hali içinde olduğuydu. Hoş bu tür dini aldatmacalar her daim vardı ve hep var olacak. Onlara inanan, kanan insanlar olduğu müddetçe hep var olacaklar.
Sonuç olarak kalın bir kitap olmasına rağmen sürükleyici ve kolay okunuyor. Sanırım kitabı tarihi roman olarak adlandırabilirim ve özellikle bu türü sevenlerin daha çok beğeneceğini düşünüyorum. Okumak isteyenlere şimdiden iyi okumalar diliyorum.