Tatlı Perşembe'yi okumaya devam ediyorum. Kitapta, yalnızlığını unutmaya çalışan bir kahraman var. Kendisine yalnızlığını hatırlatan iç sesini bastırmak için sürekli çalışıyor ve bilimsel çalışmalarını artırıyor. O da merak ediyor, tam olarak kendisindeki değişimin ne olduğunu... Ancak her defasında, "yalnızsın," cümlesine bir cevap vermeden hayatını sürdürüyor. 🫣 Bu kitaptaki iç ses gibi, ben de her defasında bir yazılımcının X'teki profiline bakıyorum. Gözüme resmen bir program kodu ışınlanıyor. İç sesim, "bak, bence sana bir imada bulunup laf atıyor," cümlesini tekrarlıyor. Ben de kitabın kahramanı Doc gibi, o iç sesimi kitap okuyarak bastırıyorum. 🤐
"Zamanla değerini kaybetmeyen bütün eserleri ancak ölümsüzlüğü düşünenler yaratmıştır. Yalnız yaşadığı günü düşünen bir kimse ancak gelip geçici bir eser verebilir."
İşler gerçekten sarpa sarınca, bazı insanlar kendilerinden kötü durumdakilere bakarak avunmak ister. Bu işe yarar gibi görünmektedir, nasıl işe yaradığını anlamak güç olsa da. Kendi derdinizi bir başkasının derdiyle kıyaslarsanız ve sizinki daha önemsizse kendinizi daha iyi hissedersiniz.
Tatlı Perşembe aaaa :) sadece iki sayfa okudum ve çok değişik bir his bu ! Üçlemenin ikinci kitabına ne güzel bir laf atmadır o öyle :) bazı kitaplar güzel başlar , mutlu eder :) bazı kitaplarda mutluluktan çığlık atmak isteyen, bir deli ben mi varım acaba ?