Bir diktatörün etkisi altındaki insanlar akıl hastalarına benzer: Özgürlüğe ihtiyaç duymadıkları için özgürlük mücadelesine girişmezler ve bir yandan koruyup öte yandan iradesini temsil ettikleri diktatörün olmadığı bir hayatı düşünemezler.
Her insan bağımlılık ve özgürlük ya da boyun eğme ve kendine yön verme eğilimlerinin yarattığı çatışma ile dünyaya gelir. Çünkü doğum olayı, bir diğer insana tümden bağımlı ve çaba gerektirmeyen bir durumdan, ayrı bir varlık olmayı ve kendi eylemlerinin sorumluluğunu üstlenmeyi gerektiren bir yaşama geçişi temsil eder. İnsanın kendi sorumluluğunun doğrultusunda gösterdiği çaba hayatın özüdür. Ne var ki bazı insanlar bu çabayı gösterecekleri yerde, vaktiyle dölyatağıyla kurdukları beraberliği yaşamlarında da gerçekleştirmeyi yeğlerler. Böyle bir seçim, beraberliğin içinde yok olma anlamına gelir, ölümü simgeler.
kendi düşüncelerinin kendi duygularına karşı olmayıp onlarla uyum içinde olduğu zaman; kendi
yeteneklerini zamanında kavradığında, yaşının ilerlediğini zamanında anladığında; büyük savaş şeflerinin kötü işlerini değil, büyük adamların düşüncelerini yaşamına mal ettiğin zaman; çocuklarının öğretmenine politikacılardan daha çok para ödendiği zaman; erkeklerle kadınlar arasındaki sevgiye, evlilik belgesinden daha çok saygı gösterdiğin zaman; yanlış düşündüğün şeyleri vakti geçmeden, zamanında kabul ettiğinde; gerçekliği dinlerken kendini iyi duyumsadığında ve tüm formalitelere karşı olduğunda; birlikte çalıştığın yabancı iş arkadaşlarını, araya diplomatlar koymadan anladığında; kızını öfkeli değil, mutlu gördüğünde için sevinçle dolduğunda;..... sokaktaki insanın yüzünde üzüntü ve yoksulluk değil, özgürlük ve canlılık okunduğunda yaşam arzu edilir ve güvenilir olacak
"Onu artık sevmiyorum," dedi Brent. "Uzun süredir de sevmiyorum. Kırılmasını istemiyorum ama artık ona yakınlık duymuyorum. İlişkimiz anlamsızlaştı. Artık onunla olmak hoşuma gitmiyor. Ne olduğunu anlayamıyorum. Farklı olmasını gerçekten çok isterdim ama artık ona karşı hissettiğim bir şey kalmadı."
Brent, yüz binlerce erkeğin yıllarda düşündüğü ve hissettiği şeyleri deneyimliyordu. Bu, erkeklere sevgiyi başka yerde, başka birinde aramak için duygusal özgürlük sunan bir mazerettir: "Artık onu sevmiyorum!" Bazen evli kadınlar da aynı mazerete dayanarak kocalarını aldatır.
Geçmişte aynı şeyleri yaşadığım için, Brent'i çok iyi anlıyordum. Bunu yaşamış olan binlerce insan vardı; duygusal açıdan boşalmış, doğru şeyleri yapma isteğiyle dolu, kimseyi kırmak istemeyen ama duygusal ihtiyaçları nedeniyle sevgiyi yuvanın dışında aramak zorunda kalan binlerce insan.
Neyse ki ben aşık olmakla sevildiğini hissetme ihtiyacı arasındaki farkı anladigimda, henüz evliliğimin baslarindaydim. Toplumumuzda insanların çoğu vu farkı ayrımsayamıyor.
ÖZGÜRLÜK aklına esen her şeyi yapma serbestliği değildir. Ancak ZEKÂ varsa gerçek özgürlük sağlanabilir ve zekâ ilişkileri anlamakla açığa çıkar; sizinle benim aramdaki ilişkiyi ve her birimiz arasındaki ilişkiyi.