Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Hasan, "lşte bir ülkede yaşayanlar," dedi sardığı sigarayı Alper'e ikram ederken. Alper başıyla tanımı da sigarayı da reddetti. "Vatandaş kim o zaman?" "Yurttaşlık resmî bir hal," dedi Hasan ve ekledi: "Abi mesela Arap halkı, Türk halkı, Kürt halkı... Böyle..." Alper derste hocanın da sorduğu soruyu
Sayfa 16 - Giriş, Hayalin turkuaz denizlerindeKitabı okudu
Ya bu çocuk beni çok güldürüyor
-Yani bir kez yap, bir daha istemezsin." +"O niyeymiş?" -"Çünkü kimse istemiyor. Öyle aksi bir kadın ki insanlar ona acımasa sabahtan akşama kadar yanına tek bir kişi bile uğramaz. Ben asıl ona bakan kızına üzülüyorum." +"Ama neden?" -"Çünkü hiçbir şey onu memnun etmiyor. Kadın haftanın günleriyle bile mutsuz olmayı başarabiliyor. Bugün pazartesiyse keşke pazar olsaydı diyor. Sen şimdi ona paça götürüyorsun ya kesin tavuk istiyordum der. Tavuk götürsen et suyu ister!" . . . + "Nasılsınız Bayan Snow? Bayan Polly size iyi dileklerini gönderdi. Bir de paça çorbası." #"Yüce Tanrım! Paça çorbası mı? Teşekkür ederim ama bugün canım et suyu istiyordu." Pollyanna hafifçe kaşlarını çattı. +"Paça getirildiğinde tavuk istediğinizi sanıyordum." Hasta kadın hızla küçük kıza döndü. #"Ne dedin?" Pollyanna hemen +"Hiçbir şey demedim. Zaten ne fark eder ki? Nancy paça getirildiği zaman tavuk istediğinizi söylemişti de. Tavuk getirildiğinde de et suyu istiyormuşsunuz. Ya da tam tersi. Nancy karıştırmış olabilir."
Reklam
Mevlâna'nın öğrencileri arasında Süryanos adında bir de Rum delikanlısı var. Çetrefil lakırdı etmesini beceremeyen, açık sözlü bir genç olacak ki, uluorta konuşmalarından ötürü yakalayıp kadı'nın önüne götürüyorlar. Kadı soruyor: Sen Mevlâna'ya tanrı diyormuşsun, doğru mu?... Süryanos hep o açık sözlülükle: Yalan, diyor, ben Mevlâna'ya tanrı demedim, tanrıyı yaratandır dedim. Tanrı benim, ama bunu yıllardır bilmiyordum, bana tanrı olduğumu Mevlâna öğretti... Süryanos'u iyice çıldırmış sanarak bırakıyorlar. O da gelip olup bitenleri Mevlâna'ya anlatıyor. Mevlâna: Kadı'ya deseydin ki, diyor, yazıklar olsun sana, eğer sen de tanrı olamadıysan.
Derviş
Șimdi gül deyince insanın aklına tuhaf şeyler geliyor. Ben mahallede iki tur dolanıp mezarlık duvarından aşınca gül mü kopardım Ayșe'ye vermek için? Değil. Ayşeler çoktur da onlara çiçekçiler de çoktur, benim işim olmaz. Hayatta bi kere çiçek taşımışlığım var, onu da poșete koydum da yürüdüm. Lisede hem de rezillik. Okulun müdürüne
“Bu saatte ışık yanmayacak demedim mi!” diyor. Demedin diyemiyorum, siniyorum. “Uyu artık!” diye bağırıp ışığı kapatıyor. O gidince perdeyi açıyorum. Kaldığım odanın penceresi dar bir sokağa bakıyor. Az sayıdaki sokak lambası da apartmanların cephelerine monte edilmiş. Karşıdaki apartmanın ikinci katına denk gelen sokak lambasının beyaz ışığında kitabımı okumak istiyorum. Ama ışık bana ulaşmıyor. Hiç uykum yok. Ben de ışıksızlıktan okuyamadığım kitabın devamında neler olabileceğini hayal ediyorum. Ertesi gün hayal ettiklerim olmuş mu diye okuyorum. Hiçbiri olmuyor. Doğru hayal etmeyi beceremiyorum. Üzülüyorum buna. Gündüzleri ben kitap okurken, Fikriyanım yanı başımda dikiş dikiyor. Makinenin sesi beynimi deliyor. İğnenin parmaklarının üstünden geçtiğini hayal ediyorum, ihtiyar parmaklarının delik deşik olduğunu. Diktiği elbiseyi bitirip “Çıkar üstünü de, şunu bir giy bakalım,” diyor.
Ivan gülerek, ama yalnızca bir kez, şöyle diyor: Beni yer­leştirdiğin yerde soluk alamam, lütfen o denli yükseklere koy­ma beni, kimseyi havanın inceldiği yerlere taşıma, benden sana bir öğüt olsun bu, sonrası için bundan ders al! Şöyle demedim: Ama senden sonra kimi yücelteceğim ki? Herhalde senden son­ra benim... düşünmüyorsundur! Ben hala her şeyi senin için öğ­renmeyi yeğliyorum. Başka hiç kimse için değil.
Reklam
Bazı tartışmalar ilerle(ye)mez örneği...
'Tabii ya.. Ne diye ellisine varmadan göçtü gitti adamcağız? Hep senin dırdırın yüzünden.. Dır dır dır, para, para, para, şimdi de Özcan Özcan Özcan! Başka bir şey bilmez misin?' 'Ben... Babanı öldürmek, ha? Allahım aklımı koru.. Bunları da mı işitecektim? Ben ki dünyada babandan çok kimseyi sevmedim.. Öldüğünde aylarca, yıllarca
Sayfa 33 - Can YayınlarıKitabı okudu
_İslam = Arapçılıktır. Asimilasyonla inananı araplaştırır. Her müslüman halk, araplaşmaya mahkumdur. Kuran’ın kendisi, Araplar için Arapça olduğunu söyler.(Şura 7) İnsanın tüm yaşantısı, giyimi, yemesi, içmesi, gezmesi, eğlenmesi, sevmesi, düşünmesi ve inanması “çöl bedevîlerinin kabile kanunu” ölçütlerine göre ayarlanmaktadır. İslamlaşarak milli
Süryanos
Mevlânâ’nın öğrencileri arasında Süryanos adında bir de Rum delikanlısı var. Çetrefil lakırdı etmesini beceremeyen, açık sözlü bir genç olacak ki, uluorta konuşmalarından ötürü yakalayıp kadı’nın önüne götürüyorlar. Kadı soruyor: Sen Mevlânâ’ya tanrı diyormuşsun, doğru mu?.. Süryanos hep o açık sözlülükle: Yalan, diyor, ben Mevlânâ’ya tanrı demedim, tanrıyı yaratandır dedim. Tanrı benim, ama bunu yıllardır bilmiyordum, bana tanrı olduğumu Mevlânâ öğretti... Süryanos’u iyice çıldırmış sanarak bırakıyorlar. O da gelip olupbitenleri Mevlânâ’ya anlatıyor. Mevlânâ: Kadı’ya deseydin ki, diyor, yazıklar olsun sana, eğer sen de tanrı olamadıysan.Mevlânâ’ya göre bilgi, insanı öbür varlıklardan üstün kılar.
Sayfa 151
IRKÇILIK-TURANCILIK DAVASI DOLAYISIYLA Bu kitap, 1944 yılında, İstanbul'da Bir Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi'nde görülen utanç yüklü bir davanın özeti gibidir. Bazı vatansever kişiler, 1944 yılında suç işledikleri, suçlu oldukları için değil; Türk oldukları, Türkçülük idealine aşkla bağlandıkları için büyük zulümlerden, işkencelerden
Reklam
Günün birinde, bir Romalı senatör Neron tarafından tutuklanır. Suçu; Neron'a karşı hazırlanan bir suikastla ilgili olmasıdır. Söyletmek için o kadar eza cefa, o derece işkence yapılıyor ki, ölüm haline dönüşüyor. Neron "Söyle, söylemezsen şimdi öldüreceğim!…" diyor. Senatör baygın halde cevap veriyor: "Ben sana, beni öldüremezsin demedim. Ve demiyorum. Fakat söylememek hürriyetimi elimden alamazsın!…" diyor. Ve gözlerini kapayarak ölüyor. Söylememekle, suikastçıları haber vermemekle bu adam memleketine en büyük hizmeti yapmıştır. Çünkü ihtilâlci ocağını söndürtmedi. Nihayet ocak tekrar ateş aldı. Ve vatanı Neron'dan kurtardı, senatör öldü mü? Aslâ! İki bin yıl sonra bugün tarih onu saygıyla anmaktadır.
Çünkü gökleri yaratan RAB, Dünyayı yaratıp biçimlendiren, pekiştiren, Üzerinde yaşanmasın diye değil, yaşansın diye Biçimlendiren RAB –Tanrı O'dur– şöyle diyor: “RAB benim, başkası yok. Ben gizlide, Karanlıklar ülkesinin bir köşesinde konuşmadım. Yakup soyuna, ‘Beni olmayacak yerlerde arayın’ demedim. Doğru olanı söyleyen, adil olanı bildiren RAB benim.” (Yeşaya 45:18-19)
Sayfa 761 - Yeni Yaşam YayınlarıKitabı okudu
Ivan gülerek, ama yalnızca bir kez, şöyle diyor: Beni yerleştirdiğin yerde soluk alamam, lütfen o denli yükseklere koyma beni, kimseyi havanın inceldiği yerlere taşıma, benden sana bir öğüt olsun bu, sonrası için bundan ders al! Şöyle demedim: Ama senden sonra kimi yücelteceğim ki? Herhalde senden sonra benim... düşünmüyorsundur! Ben hala her şeyi senin için öğrenmeyi yeğliyorum. Başka hiç kimse için değil.
Sayfa 287 - YKYKitabı okudu
Her Şeyi Yaratan Tanrı
Kendine biçim verenle çekişenin vay haline! Kil, topraktan yapılmış çömlek parçası, Kendisine biçim verene, “Ne yapıyorsun? Yarattığın nesnenin tutacağı yok” diyebilir mi? Babasına, “Dünyaya ne getirdin?” Ya da annesine, “Ne biçim şey doğurdun?” Diyenin vay haline! İsrail'in Kutsalı, Ona biçim veren RAB diyor ki, “Çocuklarımın geleceği
Sayfa 760 - Yeni Yaşam YayınlarıKitabı okudu
59 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.