“Davranış değişikliği süreci her zaman farkındalıkla başlar. Alışkanlıklarınızı değiştirmeden önce onların farkında olmalısınız” (s.71).
Bugüne kadar kaçımız yaşamımızı sahip olduğumuz alışkanlıkların yönlendirdiğinin farkındadır? Hâlbuki yeme alışkanlıklarımızdan uyuma, spor yapma, televizyon izleme, sosyal medyada vakit geçirme, kitap okuma,
Dün Netflix'te, "Okyanus Kadar Derin" adıyla bir film görüp izledik. Eski bir film, 1999 yapımıymış, belki bilirsiniz. Hayatları birkaç dakika içinde alt üst olan, üç çocuklu bir ailenin hikayesi; o kadar anlık o kadar insani bir hata yapılıyor ki ve bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Ömür boyu sürecek korku, acı, çaresizlik iç içe geçmişti. Ve bu acı gerçekten "Okyanus Kadar Derin" Ben olsaydım ne yapardım, nasıl başa çıkardım diye düşünürken bile çok yoruldum.
Filmin adı bana çok tanıdık geldi ve emin olmak için kitaplıktan çıkarıp kaldırdığım bazı kitaplar var, onlara baktım ve yanılmamışım. Film 1996'da yazılan bu kitaptan uyarlanmış. Şu an baskısı yok. Denk gelirseniz kitabı okumanızı öneririm. Şu kapak fotoğrafı; fotoğrafın filmdeki sahnesi, o çocuk ve sandık öyle vurucu ki. Kokular, özellikle çocukluğumuzun kokusu, hani bazı evlerin bazı eşyaların kokusu vardır ya, bilirsiniz, işte o ne çok anlam ifade ediyor aslında. Çok çok beğendim hikayeyi.
Çiftin evliliği de pek çok sınavdan geçti. Kitabı muhtemelen bulamazsınız ama filmi izlemenizi, özellikle anne babaysanız, mümkünse eşinizle birlikte izlemenizi öneririm.
Camdaki Kız okuyunca hemen yazarın bir çok eserini listeme aldım. Sade ve akıcı anlatımı sayesinde kitaba virgül koyamıyorsunuz. Hiç sıkılmadan keyifle okudum. Betimlemeler öyle özgün ve güzel ki, olayları olduğu gibi, o an orada yaşıyormuş gibi hissediyorsunuz. Karakterler günlük hayatta her an karşınıza çıkacak
Rachel Abbott / İşte Böyle Başlıyor
Sürükleyici, akıcı ve psikolojik gerilim barındıran bir cinayet romanı #İşteBöyleBaşlıyor.
Mark, ilk karısı Mia’nın ölümünü atlatamamış, ablası Clio’nun sözüyle hareket eden ve rutinleri olan bir adam. Fotoğraf galerisi sahibi ve isim yapmış bir fotoğrafçı. Ablası Clio ise anneleri onları terkedip gittiği ve babası canına kıydığı için küçüklüğünden beri Mark’a karşı aşırı korumacı ve idareci bir kadın. Birgün bu abla ve kardeşin hayatına Evie adında bir kadın, fotoğraflarının çekilmesini istediğini söyleyerek dahil oluyor. Bir süre sonra Mark’la yaşadığı ilişki sonucunda Lulu adında bir kız çocukları oluyor. Evlenmeye yanaşmayan Evie’nin sürekli yaralanmaları ve ev kazaları olmaya başlayınca, çevreleri tarafından oklar Mark’a dönüp, “acaba şiddet mi uyguluyor?” sorusuna sebep oluyor. Ta ki birgün Evie’nin Mark’ı öldürüp, “Ben yaptım. Katil benim!” demesine kadar. Tüm aksiyon ve gerilim de bundan sonra başlıyor. Evie’nin mahkeme süreci, duruşma sahneleri ve geçmişe yolculuğu derken akıcılığına rağmen “bu kurgunun gizemi nerde” diye düşünmenize fırsat kalmadan öyle bir ters köşeler geliyor ki şok oluyorsunuz.
İki korkunç ölüme şahit olan bir ev, soruşturmayı sürdüren polisler ve geçmişin gizemi sizi okurken oradan oraya savuruyor. Yazar öyle bir sürpriz son yapmış ki tüm taşlar tekrardan yerine oturuyor. Kitabın sonunda kafanızda hiçbir soru işareti kalmıyor. Devam kitabı olan #CinayetOyunu ‘nu okumak için sabırsızlanıyorum.
Keyifli okumalar…
YouTube kitap kanalımda Doğu'nun Limanları kitabını okumadan ölebilirsiniz dedim : ytbe.one/Rclj5apawe4
Balon : İçi boş olan bir şeyin de yükselebileceğini kanıtlayan cisim.
Doğu'nun Limanları = Balon
Amin Maalouf'u ilk kez okuyorum ve tekrar okumam gerektiği konusunda şüpheye düştüm. Sanırım hayatımda okuduğum en
> İncelememi kaleme aldığım bu günün, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız ve güzel bir tesadüf olmasının vermiş olduğu keyifle başladım incelememe. Evet, gene geldik bir kitabımızın sonuna ve biz gerçek okurlar için sondan sonra olan en güzel kısmına. Güzel kısmına diyorum çünkü her okur okuduğu kitaba dair düşünce ve görüşlerini katarak iyi bir
Sokağa çıkıyoruz; bir yerlere yetişmek için ya da keyfimizden yürüyoruz, koşuyoruz, etrafımıza bakıyor muyuz? Sağımızda, solumuzda neler olup bitiyor, biliyor muyuz? Umurumuzda mı?
Kadıköy’de bizim için sıradan bir gün, yürüyoruz, bir yerlere oturacağız, ama hala yürüyoruz, hava güzel, güneş ışıl ışıl, yürümeye devam ediyoruz, “Açım abi” sesi
Hayatın tümünü anlamalısın, yalnızca küçük bir bölümünü değil. İşte bu yüzden okumalı, gökyüzüne bakmalı, şarkılar söylemeli, dans etmeli, şiirler yazmalı, acı çekmeli ve anlayışlı olmalısın. İşte bunların tümü hayattır.
Bugün işten eve doğru dönerken sitede kendi aralarında oyun oynayan küçük kız çocuklarının konuşmalarına kulak misafiri oldum. Önünü arkasını bilmem ama muhtemelen ilkokul yahut ortaokul yaşlarında olan bi çocuk "Bir insan ölse neyse de, hayvanlar ölünce çok acıyorum" dedi. Sonra düşündüm, bu çocuğu, muhtemelen şahit olduğu bu acı
Miguel de Cervantes, modern Batı Dünyasının en önemli yazarlarındandır. Hatta Modern Avrupa nın ilk romanı olan
Don Quijote (2 Cilt Takım) un da yazarıdır. Kurgulanış olarak döneminin, hatta günümüzün bile, bu kitap çok ilerisindedir.
İspanyol edebiyatını araştırdığınız vakit Cervantes in adını en yukarıda görürsünüz. Zaten İspanyol edebiyatı altın çağını da Cervantes in
Zor bir yolda yürümek mecburiyetinde olanlar, önce gönüllerinde ve zihinlerinde yol almak zorundadırlar. Evvela, "Bu yolu ben nasıl aşarım" korkusundan kurtularak yola çıktıklarında görürler ki, yol ne kadar zor olursa olsun bir müddet sonra aşılmış, yürünmüş ve hedeflenen yere gidilmiştir. İşte o zaman yüreklerinde, aslında engellerin zannedildiği kadar zahmetli olmadığına ve bütün sıkıntılı yolların aşılabileceğine dair bir iman doğar.
-Necmettin Erbakan