''Erkekler mi, öff! Kaçasım geliyor. Niçin onların istediği her şeyi yapasın ki?'' (sf. 11)
Kadınlara soruyorum:
Bir erkeğe kayıtsız şartsız teslim olup onun tahakkümü altına girmek mi?
Yoksa kendi ayaklarının üzerinde durup isteklerinin doğrultusunda bir aşk yaşamak mı?
Rus asıllı psikanalist ve yazar olan
"Bir gün aklına gelecek olursam,
Bana şiir ısmarla.
Eylül'ü konuşalım."
Artık sadece kıyıda köşede kalmış kitaplar için inceleme yapma kararı almıştım. Yalnız beni şiire gerçek anlamda bağlayan bu kitabı da incelemek istedim.
Ortaokulda iken yaklaşan Anneler Günü için okulda bir şiir yarışması düzenlenmişti. Elbette ben de
"Bana yukarıdan bakarsanız aptalın tekini görürsünüz. Bana aşağıdan bakarsanız Tanrı'yı görürsünüz. Bana tam karşıdan bakarsanız, kendinizi görürsünüz."
-Charles Manson
Peki bir Yabancı'ya bakınca ne görebilirsiniz? Farklılıkları mı, anormallikleri mi, rahatsızlık verdikleri mi, eksiklikleri mi yoksa fazlalıkları mı? Gerçekten bir
Merhaba! Merhaba ve elveda! Kitabımı okudum. Muzumu yedim. Suyumu içtim. Kahvemi hazırladım. Sigaramı yaktım. Ve şimdi de incelememi yazmaya başlıyorum. Dostoyevski, adamdır! Etkinliğimize -#28130221 - katılan herkese, selam olsun!
Öncelikle kitapta işlenen konunun bende yaptığı çağrışımından bahsetmek isterim. Özet
Öncelikle arkadaşlar bu incelemeyi bir pedagog bir öğretmen veya bir eğitimci edasıyla yazmadığımı belirtmek isterim. Kaleme alırken bir sosyolog ve 20 yıl bu eğitim sisteminin içinde olan bir fert olarak kaleme aldım. Elimden geldiğince bilimselliğe girmemeye sadece kendi alanımın noktalarına değinmeye çalışacağım. Önce kitap hakkında sonrada
Her kitabın bir okunma zamanı olduğu kanaatindeyim.Bazı kitapları elimize alıp sonra tekrar rafa koyarız.
Hayvan Çiftliği de benim için öyle oldu, elime alıp alıp rafa koyuyordum lakin artık okumalısıın Beyzaa diye haykırdım .
Kitabın bana nerden geldiği hatırımda değil ,lise son zamanlarımda kitaplığımda bulunuyordu kendileri, o zamanlar tabi
Dünya kötüdür ve bu dünyada yaşamak acı vericidir. İnsanın ne yapıp edip bir şekilde, kötü olan ve artık sonuna yaklaşan bu dünyadan kaçması gerekir.
Bu dinler bu çağrılarını gerçekleştirmek üzere insanın kurtuluşu için gerekli bilgileri içeren bazı tanrısal vahiylere sahip olduklarını iddia ederler.
Hıristiyanlık da aynı atmosfer içinde doğmuş ve dünyadan, bu dünyadaki hayatlarından şika yet eden insanlara İsa'nın kurtarıcılığında yeni bir hayat; göksel bir hayatı va at eden bir kurtuluş dini olarak ortaya çıkmıştır.
Oysa antik çağ, en azından Yunan dünyasında bundan ne kadar farklı bir ortamda başlamıştı. Yunanlılar, bu arada özellikle Milediler Akdeniz'in ve Karadeniz'in en uzak köşelerine kadar gitmiş, buralarda yüzlerce koloni kurmuş, sanayi ve ticaretle meşgul olmuş hırslı, yaratıcı insanlardı. Onlar dünyayı tanımak, onu fethetmek istiyorlardı.
Bu dönemde Yunanlıların kendilerine ne kadar güvenli, hayatlarından ne kadar memnun, gelecek hayatla ilgili kaygılarının ne kadar az olduğunu biliyoruz.
Sayfa 23 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
Öncelikle bir konuda herkesle anlaşalım. Bu soruların incelemesini 15 güne yakın bir sürede anca yazdım. Sonu nerede bu yazının, diyerek kontrol edilmeden önce, bu sitedeki en uzun inceleme bu olmuştur, diyebilirim. Kimseden bu Evren incelemesini komple okumasını beklemiyorum. Bu incelemenin %10'una sahip incelemeler bile genelde burada uzun
Zaten pek fazla da bulunmayan alıntılar arasında gezdiğim sırada tek istediğim, kendisinin ardından gelecek olan devamı o anlık yok sayarak cümlenin havaya asılı yahut soru işaretiyle bir yere oturtulduğu biçimde bırakılmış şu alıntıyı görmekti:
"Şu kibritin, şu yanmam diye fısır fısır fısırdayıp da sonradan peki emret anam yanayım, diyen şu
Gelecek yıllarda nasıl olacağını bilmiyorum. Dünyada müthiş değişiklikler oluyor, bazı güçler yüzünü tanımadığımız bir geleceği biçimlendiriyor. Dünyada müthiş bir gerilim var kopma noktasına yaklaşan bir gerilim insanlar mutsuz, kafaları karışık.
Kimi kitapları okurken bitmesin ister, ama sonunu merak ettiğiniz için sayfaları hızlı hızlı, daha hızlı, yutarcasına çevirirsiniz ya… İşte “Germinal” benim için böyle bir roman. Etkileyici bir başyapıt.
Zola kitabında Fransa kömür madenlerinde çalışan işçilerin hayatını seriyor önümüze. Daha küçücük bir çocukken girilen, sağlıksız şartları ile
1991 Ingeborg Bachmann ödülü başta olmak üzere çok sayıda uluslararası ödül kazanan bu otobiyografik romanı ile beni büyüledi Emine Sevgi Özdamar… Ancak neden bu kadar etkilendiğimi anlatmadan önce romana ve yazarına dair biraz bilgi vermem gerekir ki, söylemeye çalıştıklarımı düzgünce ifade edebileyim.
Romanın tam adı “Hayat Bir Kervansaray İki
. . .
ŞİİR-MİİR
K/aralamalar
(Not: Mükerrer kayıtlar, sâir hata ve düzenlemeler bir ara yapılacaktır inşallah, diyelim... Bu hususta okurlardan özür dileriz...)
Gladkov bizi gerçekliğin soğuğuna götürüyor. Sovyetler Birliği'nin ilk dönemlerini ele alan roman, bir çimento fabrikasının yeniden kurulma aşaması çevresinde şekil buluyor.
Başkarakter Gleb savaştan sonra evine, karısının yanına döner ancak 3 yılın ardından kimse bıraktığı gibi değildir. "Kapıların Dışında" oyunundaki
“Tanrı huzurunda yemin ederim ki, Alman Reich'ı ve halkının Führer'i, Silahlı Kuvvetler'in En Yüksek Komutanı Adolf Hitler'e koşulsuz bağlılık göstereceğime ve cesur bir asker olarak hayatımı her zaman riske atacağıma bu kutsal yeminle ant içerim." Hitler Yemini
Adolf Hitler ve Nazi Almanya’sı son yüz yılın en çok konuşulan, üzerine kitaplar