Kendi hedefime varmak istiyorum, kendi yolumda ilerliyorum; tereddüt edenlerin ve ağırdan alanların üzerinden atlayacağım. Benim yolum, onların batışı olsun!
Sayfa 18 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
“Bilirsin ya, daha fazlasını toplum kabul etmez.”
Toplum dediği tam olarak neydi? İnsanın çoğulu mu? Toplum denen şey tam olarak nerede bulunuyordu? Tüm hayatımı toplumdan korkarak, onu güçlü, ürkütücü ve korkutucu bir şey olarak hayal ederek yaşamıştım. Ama Horiki konuşurken birden anladım.
“Toplum dediğin şey sen değil misin?”
Verdiğin her kederin yüreğimde yeri var
Hangi kitabı açtıysam seni okudum yıllardır
Hangi aynaya baktıysam seni gördüm
Gel desen gelemem
Git desen gidemem
Öl desen kanım akmaz
Anladım artık seni sevmek yüce bir şey
Anladım seni sevmek Tanrı’ya yaklaşmak gibi
Gelme diyorsun
Bu gel demektir
Birazdan güneş doğacak
Doludizgin atlılar geçecek yüreğimden
Seni düşüneceğim
Gümüş mahmuzların parlaklığınca
Yağmur nal izlerini örtmeden
Sana geleceğim
Bekle beni
Düşmüş birinin o düşkünlüğünde, kirlenmişliğinde bile sevilmek istemesi nereden kaynaklanıyor olabilir? Hayvansı bir dürtü mü yoksa bu? Ya da alçakça tutkuların ağır boyunduruğu altında boğulan ruhun cılız çığlığı ve utanmazlığın manda gönüne dönmüş kabuğundan yine de dışarıya ulaşabilen “Kurtarın beni kardeşler!” haykırışı mı?
Feci olan yanı, güzelliğin yalnız korkunç değil, aynı zamanda esrarlı oluşu… Bu, şeytanın Tanrıyla boy ölçüşmesi; dövüş alanı olarak insan kalbini seçmiş.
Sayfa 139 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyacak
Size gerçek, gerçeğin ta kendisi olarak diyorum ki: Toprağa düşen bir buğday tanesi yok olmazsa, yalnızca bir buğday tanesi olarak kalır; ama yok olursa, o zaman bereketli ürün doğurur.
Her şey birdenbire oldu, diyor şair. Yani bir de bakıyoruz sabah olmuş. Zaten olacaktı, diyoruz. Peki nasıl oldu? Ne oldu? Zor zamanlar nasıl geçirildi? İnsan ne kadar üzüldü? Kendini nasıl yıprattı, bir gün unutulacağını bildiği halde?
Gözleri sincabın kırmızı kuyruğunda, daha büyük bir soruya cevap arıyorlar. O sincabın kuyruğundaki tüylerden bir tekini bile yaratamaz insanoğlu, ama canlıları yok etmekte uzmanlaşmıştır. Niye?