1 Ocak 1923’te Düzce’de doğdu. Adana’da başladığı ilk öğrenimini İzmit’te tamamladı. Tekel’de çalışan babasının İstanbul’a tayiniyle Kabataş Erkek Lisesi’nden mezun oldu. 1941’de İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Mühendisliği Bölümü’ne kaydoldu. Bir gün tesadüfen girdiği Reşit Rahmeti Arat’ın dersini çok ilginç bulduğundan Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne geçti ve burayı 1945 yılında bitirdi. 1950’de askerlik görevinin ardından 1952 yılı sonunda haritacılık mesleğine girdi. 1952-1954 yıllarında Bayındırlık Bakanlığı Devlet Su İşleri altıncı bölgede (Adana) önce topograflık ve ardından etüt plan şefliği görevlerinde bulundu. Daha sonra Bayındırlık Bakanlığı Harita Dairesi’ne uzman tayin edildi. 1958-1959’da Sanayi Bakanlığı Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü Harita Bölümü’ne alındı.
1959-1960’ta Türk Dil Kurumu gramer kolunda Eski Türkçe uzmanı olarak çalıştı. 1961-1962 yıllarında Abidin İtil ve Ahmet Temir ile beraber Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü’nü kurmakla görevlendirildi ve enstitünün ikinci başkanlığına seçildi. 1962’de Fulbright bursu ile Amerika’ya gitti. 1968’de Washington Üniversitesi’nde (Seattle) Nicholas Poppe’nin danışmanlığında Studies on Nahju’l-Farādis: A Method for Turkic Historical Dialectology adlı teziyle doktor unvanını aldı. 1963-1969 yıllarında aynı yerde Türkoloji programının bütün derslerini verdi. 1969-1976 arasında Pennsylvania Üniversitesi’nde (Philadelphia) kendisinin kurup geliştirdiği Near Eastern Studies Turkic Languages bölümünde lisans, lisans üstü ve doktora dersleri verdi.
1982’de İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümü’nü kurdu. 15 Kasım 1984’te doçent oldu. 1987’de Türk Dil Kurumu Türkoloji Uygulama Kolu başkanlığına seçildi. 29 Aralık 1989’da profesör unvanını aldı ve 31 Aralık’ta İnönü Üniversitesi’nden emekliye ayrıldı; 1991 öğretim yılı sonuna kadar Eğitim Fakültesi’nde çalışmalarını sürdürdü. 6 Ekim 1993 tarihinde Sakarya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü kurdu ve başkanlığını yürüttü. 1 Ocak 1995’te buradan tekrar emekli oldu; 1997 yılı Haziran ayına kadar aynı üniversitede çalışmalarına devam etti. Ardından geçirdiği beyin kanaması sonucu kısmî felç oldu. Bir ay sonra Amerika Birleşik Devletleri’ne götürüldü. 17 Temmuz 2001’de kontrol için yatırıldığı hastahanede öldü ve Amerika Birleşik Devletleri’nde toprağa verildi. Türk Dil Kurumu tarafından düzenlenen III. Uluslararası Türk Dili Kurultayı’nda Sümer ve Türk Dillerinin Tarihi İlgisi ile Türk Dilinin Yaşı Meselesi adlı kitabı dolayısıyla kendisine “Türk diline üstün hizmet ödülü ve onurluk” verilmiş, 1990 yılında Türk Ocakları’nın Ziya Gökalp İlim ve Teşvik armağanına lâyık görülmüştür.
Bugün, yaşayan Dünya dilleri arasında, en eski yazılı belgelere sahip olan dil Türk Dili'dir. Bunlar, çivi yazılı Sümerce tabletlerdeki alıntı kelimelerdir.
Bugün, yaşayan dünya dilleri arasında, en eski yazılı belgelere sahip olan dil Türk dilidir. Bunlar, çivi yazılı Sümerce tabletlerdeki alıntı kelimelerdir.
2. Türklerin en az m.ö. 3500'lerde Türkiye'nin Doğu bölgesinde bu-
lunduğu tesbit edilmiştir. Bunun Kuzey, Doğu ve Batı sinırlarının ne ol-
duğunu başka bir araştırmamda açıklayacağım.
3. Türk Dili' nin zamanımızdan 5500 yil önce müstakil ve iki kollu bir
dil olarak varlığı ispatlanmıştır. Eger doğuştan, Sümerlerle temasa geldikleri zamana kadarki çözülme hızı sabit ise, İlk Türkçe veya Ana Türkçenin muazzam bir zaman önce yaşamış olması gerekir. Bu sonuç, benim
1978 yılı sonunda tamamlayıp 1983 Ağustosunda yayımladığım Altay Dil-
leri Teorisi adlı çalışmamda, Türk Dili'nin, archeology ve glottochro-
nology arastirmalarindan hareketle ileri sürdüğüm 'yaşı, en pinti hesaplara
Bile 8500'dür. (6. 52-55) ifademle karşılaştırılabilir. Şimdi, bu rakam doğrulanmaktadır. Çünkü Ana Türkçe'den Ana Doğu ve Batı Türkçe'sine Geçen zamanı da hesaba katarsak, bu devreden zamanımıza kadar
Geçen 5500 ylin ikiye katlanması mümkündür.
Türk Dili' nin zamanımızdan 5500 yil önce müstakil ve iki kollu bir
dil olarak varlığı ispatlanmıştır. Eger doğuştan, Sümerlerle temasa geldikleri zamana kadarki çözülme hızı sabit ise, İlk Türkçe veya Ana Türkçenin muazzam bir zaman önce yaşamış olması gerekir. Bu sonuç, benim
1978 yılı sonunda tamamlayıp 1983 Ağustosunda yayımladığım Altay Dil-
leri Teorisi adlı çalışmamda, Türk Dili'nin, archeology ve glottochro-
nology arastirmalarindan hareketle ileri sürdüğüm 'yaşı, en pinti hesaplara
Bile 8500'dür. (6. 52-55) ifademle karşılaştırılabilir. Şimdi, bu rakam doğrulanmaktadır. Çünkü Ana Türkçeden Ana Doğu ve Batı Türkçesine Geçen zamanı da hesaba katarsak, bu devreden zamanımıza kadar
Geçen 5500 yılın ikiye katlanması mümkündür.
Tarih için kaynak kitap önerileri çok soruluyor. Buradaki yazarların kitaplarına göz atmanızı öneririm. Bu da size son kez yaptığım amme hizmetim olsun zındıklar.
Türk Tarihi=>
Bu kitap, özellikle Sümer dili ile ilgilenenlere ve bu bölümü okuyanlara yardımcı olabilecek türden bir kitap. Kitabın bir kısmında bazı Sümerce kelimelerin Türkçe anlamları bulunmaktadır, bir kısmında da Sümer dilinin Türk diliyle aynı aile grubunda olması yani Ural-Altay ailesinin Altay grubunda olması ile ilgili teorilerin var olduğu, Türk dilleriyle bağlantının olduğu ve bunun gerekçeleri anlatılmaktadır. Daha da başka bilgiler de mevcut ama hemen okundu bitti olan bir kitap değil. Ne kadar okursanız okuyun o kelimeler ileride belki sizlere lazım da olabilir. Unutmayın bilgi güçtür.
Kitap içeriğinde gramer yapıları, ekler ve cümlelerin dizilişi gibi kriterler açısından da baktığınızda Sümercenin, dünya üzerinde Türkçeden başka hiçbir dil ile bundan daha fazla uyumlu olamayabileceğini anlıyorsunuz. Osman Nedim Tuna birçok akademik platformda bu tezi ayrıntıları ile sunmuş ve Sümercenin incelenmesi açısından bir takım kanunlar belirlemiş. Akademik bir çalışma olduğu için dilbilime (filoloji) dair bazı kavramlara hakim değilseniz, belirli yerlerde küçük kopuşlar yaşayabilirsiniz. Bir de Osman Nedim Tuna'nın akademik kariyerinin önemli bölümünün Amerika'da geçmesinden mütevellit, yerine Türkçe'sini bulamadığı(!?) İngilizceden iktibas bazı kelimeler için İngilizce bilginizin belirli bir düzeyde olması kitabı sizin için akıcı kılabilir.
Osman Nedim Tuna, önemli bir Türk dilbilimcisidir. Ana-Altayca teorisi konusunda önemli araştırmalar yapmıştır. Bu teoriye göre Türk, Moğol, Tunguz, Kore ve Japon dillerinin ortak bir dayanak dili bulunmaktadır. Kitapta da geçtiği üzere bu dil Altay diline tekabül etmektedir.
Sümer ve Türk dilinin benzerliği, matematiksel olarak ve fonetik alfabe vurgulanarak açıklanmıştır. Buna göre kökdeş olarak 168 kelime bulunmaktadır. Sümeroloji bakımından değişimi göz önüne aldığımızda bile 10-15 kelime değişimi söz konusu olabilir. Zamana göre iki katını ele alırsak en kötü hâliyle yine 138 kelimeye denk gelir ki bu, kökdeşlik vasıtasıyla iki dil arasındaki bağlantısının reddedilemeyeceği anlamına gelir.
Kitabın Türk bir dilbilimci tarafından yazılmış olmasına rağmen araştırmanın bağımsız olarak -sadece doğruyu bulmak maksadıyla- yürütülmesi çok doğru bir hamle olmuş ki Tuna, kitabın sonunda bunu vurgulamaktan geri durmamıştır. Araştırmalarıyla Türk dilinin önemine bir kere daha ışık tutmuştur. Kitaba, ''Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'' basımı olan ''Gılgamış Destanı''nın kaynakçasında bulunması ile başlamıştım. Üzerine düşülmesi gereken önemli bir konu olduğunu düşünmekteyim.