Necdet demin nefes nefese koşarken korktuğu âfetten uzaklaştığını sanıyordu. Halbuki o, bu âfeti bir od gibi sır tında taşımaktadır ve o koştukça bu od daha ziyade alevleniyor, her kıvılcımı bir ayrı ateş kesiliyor. Kaçan âşık bir tarafı tutuşup da telaşından koşmaya başlayan bir kazazedeyi ha tırlatmaz mı? Bu kazazede koştukça daha ziyade tutuşur, tu tuştukça daha ziyade koşar.
Sodom ve Gomore
Necdet: "Bu bulutlar nereye gidiyor? Ben de onlara katılsam" dedi; "ruhumun bu bozgun gecesinde bana sizden başka kim yoldaşlık edebilir? Siz de bencileyin kimden kaçtığınızı ve nereye gittiginizi bilmiyorsunuz! Bir lanetleme kızdan, bir cadıdan kaçıyorum. Onun yüzü bu soğuk ve solgun kış ayının yüzü gibi donmuş ve anlaşılmazdır. Ve neye kaçtığımı da pekiyi biliyorum. Unutmak için kaçıyorum!"
Nerede unutulur? Nasıl unutulur? Onun yüzü dünyanın neresine gidilse yine görünen bu ayın eşidir. Başımıza kaldırıp bakmasak bile onun aksini her yerde görürüz. Beyaz ve sinsi gölgesi bizim vücudumuzun ağıdır. Nereye gitsek bir ateşten gömleğe dönen derimizle beraber götürürüz!