Bir soylu kişi, bir para babası, bir tefeci, kısacası hiçbir şey üretmeyen ya da, devlete yararsız süsler püsler yapıp satan, işsiz güçsüz, bolluk içinde güle oynaya yaşarken, beri yanda, işçinin, arabacının, demircinin, marangozun, çiftçinin, bir lokma ekmek için durmadan didinmesi, bunca alın teriyle, yük hayvanlarının bile zor dayanacağı yoksulluk içinde yaşaması hangi hakka, doğruluğa sığar?
İşçiye gelince, nedir işçinin kaderi? Bugün için verimsiz, kısır bir işin altında ezilmektir ve yarın için beklediği de yoksulluk, dilencilik içinde geçecek bir ihtiyarlıktır. Aldığı gündelik, günlük ihtiyaçlarını karşılamaya yetmez. Nasıl kazancından bir parçasını bir yapa ayırsın da, yaşlı günlerindeki geçimini sağlayabilsin? Soylu denen kimselere, altınlar elmaslar içinde yaşayanlara, aylaklara ya da süsten geçinenlere, bu keyifleri körükleyip beslemekten başka işleri olmayan bu insanlara bu kadar bol keseden varlık dağıtan bir toplum haksız ve nankör bir toplum değil de nedir?
'Ütopya ve Distopya Adına' isimli yeni yazıma hepinizi bekliyorum. Minikten, '1984, Cesur Yeni Dünya, Fahrenheit 451 ve Hayvan Çiftliği' analizleri bulunmakta. Pişman olmayacağınız bir yazı. Yorumlarınızı bekliyorum..
ciftirnak.blogspot.com/2020/05/utopya-...
"Yoksulluk ve açlık yürekleri çökertir, ruhları körletir, insanları acı çekmeye, köle olarak yaşamaya alıştırır: Öylesine ezer ki onları, boyunduruklarını sarsmaya güçleri kalmaz."